Baykal ders verdi -(TAMAMI)

Yeni Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, sonunda sorunun en önemli noktasında kilitlenmesi sürpriz olmamalı.

Türk siyaseti adeta ikiye bölünmüş bir durumda. Bir yanda, içinde ‘Türk’ sözcüğü olmayan bir anayasaya yapmak isteyenler; öbür tarafta Anadolu topraklarında yaşayan ve Misak-ı Milli sınırlarıyla çizilmiş vatan parçasında ezelden beri yaşayan, Türk Devleti yaratan yurttaşlar.

Kurtuluş Savaşı kahramanı ve T.C’yi kuran iradenin mimarı Atatürk demişti ki: “- Bu vatan toprakları üzerinde yaşayan ve kendisini Türk sayan herkes Türk’tür; devleti kuran bu yurttaşlar topluluğunun yarattığı millete Türk Milleti denir.”

2002 yılından bu yana Atlantik ötesinde hazırlanan ve Türkiye’yi yeni bir Sevr ile geçmişi geri getirmek isteyenler, iç işbirlikçiler bularak, seçtiğimiz uygar yaşam tarzını değiştirmek için uğraşıp duranlar,

Onlar üniter ve ulusal devlet yapısını bir kenara atıp devlet ve milleti birbirinden kopararak, yeni bir anayasayla bu toprakların bölünmesine zemin hazırlayabilirler. Anadolu topraklarında yaşayan Türkler’in bu toprakların gerçek sahibi olduklarını unutabilirler. Hatta gaflet ve dalalet içinde de bulunabilirler. Ancak bu yerli ve yabancı komplocuların gücü, Müdafaa-i Hukuk’tan gelen ve Cumhuriyet’in temeli olan Anayasamızın 1.2.3. maddeleriyle 174. maddesinde yazılı bulunan ilkeleri kaldırmaya yetmez.

Nezaket içinde ortaya koydu

Ya CHP içinde milletvekili olarak görev yapanlar bu ilkelere karşı duruyor ve iktidarla özdeşleşiyorsa ne olacak? Birileri onlara er geç haddini bildirecektir. Bu haddini bildirme işini kim yapar derken, Salı günü CHP eski Genel Başkanı Baykal Grup kürsüsüne çıktı ve siyasi tarih dersi verdi.

Bir komployla partisinin haklarını korumaktan yoksun kılınan Baykal, yeni Genel Başkan’ın nedense katılmadığı grup toplantısında önemli gerçekleri bir, bir siyasi nezaket içinde 52 dakika süreyle hiç kimseye sataşmadan ortaya koydu.

Nedir bunlar?

CHP solcu bir partidir. Tarihi CHP emekten yanadır. Emeğin hakkını savunmak solculuktur. Ancak etnik ayrımcılık yapmak bu partide hoş görülecek bir marifet değildir. (Tam bu sırada Genel Başkan Yardımcısı Diyarbakırlı -ne hikmetse İstanbul’dan milletvekili olan- Sezgin Tanrıkulu toplantıyı terk ediyordu. Alınganlık göstermiş olmalı! Baykal devam etti:

“ CHP’nin hesabını verecek bir geçmişi asla yoktur. CHP’de partiyi etnik ayrımcılığa sürüklemek suçların en büyüğüdür.”

AB’den söz ederken “Biz bunları o zaman söylemiştik. Bunlar sizi kandırıyorlar bu yalanlara inanmayın demiştik. Bize kulak vermediler, imzaları attılar havai fişekleri patlattılar ama şimdi AB’den onlar şikayet ediyorlar. CHP başında kim olursa olsun ne etnik ayrımcılık içerisinde, ne de dini siyasete alet edenlerle birlikte olamaz.”

Sonra Baykal milletvekillerinin alkışları arasında: “Bu partiyi kimseye böldürmeyeceğiz. 1 Mart’taki toplantıya çağırırlarsa memnuniyetle giderim ve bu söylediklerimi daha da genişleterek ifade ederim. Şuna inanmanızı istiyorum ki; Anayasa değişikliği uzlaşma komisyonuna katılmak büyük bir hataydı” diyerek konuşmasını sürdürdü.

Bakalım CHP mi, YCHP mi?

Prof. Birgül Ayman Güler’den sonra çıkan bu güçlü ses, CHP’nin 15 yıl genel başkanlığını yapmış, uygulamaları ve batıya karşı dik duruşundan ötürü dış çıkar odaklarının çok yakındığı, 2008’den bu yana ayağı kaydırılmak istenen, siyaset bilimci deneyimli Deniz Baykal’dır. Bu sözlerin etrafında toplanacak çok CHP’li olacağından emin olmamak mümkün değildir. Kılıçdaroğlu bu sözlere muhatap olmamak için Baykal konuşurken dışarıda olmayı yeğliyorsa bu demektir ki: “CHP’de sular kolay kolay, durulmayacak.”

Ne demiştim geçenlerde bir yazımda: “Denizler durulmaz dalgalanmadan.”

Bakalım CHP YCHP mi olacak? Yoksa Baykal’ın bıraktığı Atatürkçü, solcu ve demokrat CHP mi? CHP tabanı mesajı iyi alır ve koltuk yerine vatan savunması için vaziyetini açık seçik alırsa, sancılı bir doğum yerine solu bütünleştirecek bir altın fırsat ele geçebilir. Bu fırsatı İP yarattı ve bir çatının temelini attı.

CHP neden “Atatürk’te birleşenlerle” aynı çatı altında mevzilenmesin?