Baykal’dan uyarı-(TAMAMI)

26 Temmuz günü YCHP Başkanı, Anayasa uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyelerinin önerilerini tartışmak üzere hukukçu milletvekillerini bir toplantıya davet etmişti. Oysa komisyondaki CHP’lilerin yeni anayasaya koyulmasını istedikleri öneriler yönetim tarafından CHP’li hukukçulara dağıtmamıştı bile. CHP’li hukukçu milletvekilleri ifade ettiler ki;” kendilerine dağıtılmayan metin üzerinde tartışma yapmak pek akıl karı iş olmayacaktır. Genel Başkanın bu haklı serzenişe verdiği cevap hayret vericidir: “-Sizlere önce dağıtsaydık basına sızardı!”

Bu demektir ki Bay Kemal CHP hukukçularına güvenmemekte! “Batı tipi sosyal demokrat” Kılıçdaroğlu’nun ne kadar özüyle sözüne sadık olduğuna siz karar verin. Milletvekilleri konunun TBMM grubunda tartışılması istediler. Bunun tartışmalar üzerine “ana dil, din ve vicdan özgürlüğü ile” iki madde dışındaki konulara en çok tartışılan “vatandaşlık” tanımı konusuna hiç girilemedi. Bereket toplantıya CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’da girmişti ve Baykal’ın konuşması toplantıya damgasını vurdu. Ne yazık ki, o konuşmadan sızanlar Aydınlık’tan başka hiçbir gazetede yer almadı. Oysa bu önemli bir haberdi. Baykal: “-AKP’yi çok ciddiye alıyorsunuz. AKP sizinle oynuyor. Kendisi için en uygun yerden başlıyor. Bir süre sonra bildiğini okuyacak. AKP’yi çok ciddiye almayın” demişti.

Baykal sonunda patladı. CHP’li vekillerin bazıları anlatıyorlar ki; Kemal Bey’in morali fena halde bozulmuş ve Baykal’ın parti içinde patlamaya hazır bir bombanın pimini çektiği düşüncesiyle suratı allak bullak olmuş. Zaman, zaman 9. Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’le konuşuruz. Devletin ve devlet adamlığının ne demek olduğu konusunda engin deneyiminden yararlanırım. Devlet adamı kolay olunmuyor.

Çok devlet adamını yakından tanıma olanağını bulmuş biriyim. İçlerinde Celal Bayar, İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Baykal da var. Deniz Baykal siyaset bilimi üzerinde çalışmış ve CHP’ye “halka bütünleşme teorisini” sunarak 1973 seçimlerinde Ecevit’in başarısına yardımcı olmuştu.

Ecevit’e gelince: Daha dün Dr. Ali Nejat Ölçen’den bir mesaj geldi. Eski CHP’li Milletvekili yazısını köşeme aldığım için bir teşekküre Ecevit’le ilgili bir anısını eklemiş. Sizlere sunmak istiyorum

“... Erbakan’ın küçücük kağıt parçalarına yazarak gönderdiği önerilere yanıtımızı Deniz Baykal, götürüyor ve sonra da başka bir kağıt parçasıyla geri dönüyordu. Önerilerden biri kabinede yer alacak CHP’lilerin listesini önce MSP’nin görmesi, Necmettin Erbakan’ın onayına sunulmasıyla ilgiliydi. Maliye Bakanlığı da ikiye bölünecek, Hazine ayrı bir bakanlık olarak MSP’de kalacaktı. Gelirler ve Bütçe, ayrı bir bakanlık olmalıydı. Maliye adında bir bakanlık kalmayacaktı ortada. Bakanlığın ikiye bölünmesi CHP’nin üst katındakiler tarafından daha önce görüşülmüş olmalı ki, buna tepki doğmaması ilgimi çekmişti.

İki gün önce (11 Ocak 1974) Cahit Kayra kulağıma fısıldamıştı: -Maliye elden gidiyor.

-Nasıl gider Maliye elden?

-Sorma üstad, Besim Üstünel, Haluk Ulman, doçent Özsan Uluatam, Erol Çevikçe, hepsi olur diyor. Keşke o toplantıda sen de olsaydın.

-Hangi toplantıda?

-Canım iki gün önce Ecevit’e ayıp oldu ama, dayanamadım, ayağa kalktım: Maliye bir bütündür bölünemez, dedim

Konu görüşülerken Kayra’nın suratında çaresizliğin izleri okunuyordu. Deniz Baykal, ayakta Ecevit’in yanıtını bekliyordu. Necdet Uğur, başını önüne eğmişti. Sıra bana gelmişti. Söz istedim:

-MSP’ye güvenilemez, dedim. Onlar Tanrı adına yalan söyleyebilir ya da yalanlarının Tanrı uğruna olduğuna inanırlar. Hükümet ortaklığında, CHP’yi ikinci plana iteceklerdir. Bakanlığın bölünmesine razı olmamız da, saygınlığımıza gölge düşürecektir. Uygun bulursanız, öneriye verilecek tek bir yanıt var: “Bu iş biter, ya da biter”, deyiniz; göreceksiniz ki önerilerini geri alacaklar. Hükümet ortaklığından vazgeçemezler.

Ecevit’in Baykal’a dönerek “Lütfen söyleyiniz bu iş burada biter” dediğini duyduk. Deniz Baykal, mesajı götürdü ve kısa bir süre sonra geri döndü:

-İsrardan vazgeçtiler, dedi.

Ecevit ayağa kalkarak Necdet Uğur’a doğru, ricacı bir sesle:

-Yarın koalisyon protokolünün imza törenine seninle birlikte katılacak arkadaşlarımızı saptayınız lütfen, ben gidiyorum, dedi. (Politika Çemberinde Ecevit. ANÖ)”

Daha fazla söze gerek var mı?