Bayraktar: Şirket mi devlet mi?

Uzun yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri ile çalışan Bayraktar ailesinin Baykar şirketi, ürettiği İHA ve SİHA'larla ülkemize önemli hizmetlerde bulundu. Hem PKK terörü ile sınırötesi mücadelede hem de Karabağ Zaferi'nde önemli bir rol oynadı. Ses getirdi. Gelecekte de vatan savunmasında önemli rol oynayacaklardır. Teknofest gibi etkinlikler de gençlerimize özgüven kazandıran önemli girişimler.

Ancak bu şirketin Rusya'nın Ukrayna'da NATO'yu püskürtme harekâtındaki tavrı, doğrudan doğruya Türkiye'yi bağlayan olumsuz bir rol oynuyor.

Şirket, harekât daha başlamadan önce Ukrayna'ya Bayraktar TB-2 SİHA'lar satmaya başladı. Bununla yetinmedi savaş devam ederken Ukrayna'ya ikisi Polonya ve Litvanya üzerinden olmak üzere toplam 5 SİHA hediye etti. Satış da devam etti, ediyor.

Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasında görüntüde "denge" gözettiği bir ortamda bu tutum eleştiri konusu oldu. AK Parti'ye yakın çok sayıda isim bile Ukrayna'dan yana tavra tepki gösterdi.

SAVUNMA SANAYİ ŞİRKETLERİ SERBEST OLABİLİR Mİ?

Bir süre, "Ne var canım bu bir ticaret" tezi işlendi. Hâlbuki dünyanın hiçbir ülkesinde savunma şirketleri, kafasına göre ticaret yapamaz. Örneğin Lockheed Martin bize F-35 vermiyor. Hatta, parasını basınca da vermiyor. Bırakın onu, eski F-16'ları yenilemek için gerekli kitleri dahi vermiyor. ABD Hükümetinin ve Kongresinin kararına tabi. Çin de böyle, Rusya da. Kanada da aynı İsveç ve İtalya da. Zaten aksi düşünülemez.

Fakat bizde çarpık bir durum var. Şirket, silah hibe etmenin yanı sıra (üstelik mühimmat devletin Roketsan'ına ait) bir de yetkili ağızlarından Türkiye'yi bağlayacak beyanlarda bulunuyor.

Sayın Haluk Bayraktar, sık sık Batı basınına açıklamalarda bulunuyor. Temmuz'da CNN International'a, geçen günlerde ise BBC'ye konuştu. Şunu söyledi özetle: Biz Ukrayna'yı destekliyoruz. Rusya parasını verse bile onlara SİHA temin etmeyiz.

Demek ki konu ticaretle ilgili değil. Her para verene silah satılmıyor. O zaman burada bir siyasi tercih var. O tercihi de Sayın Bayraktar gizlemiyor. Ukrayna'da Zelenskiy ile buluşuyor. Berbat bir Amerikan kuklası olan, yarın Ukrayna'nın geleceğinde olmayacak bir magazin dergisi kapağı kahramanına "cesur dostum, iyi ki tanıdım" diyerek övgüler diziyor.

TÜRKİYE'NİN ARKADAŞI KİM?

ABD darbesiyle başkan olmadan önce Türkiye, İslam ve Erdoğan düşmanı TV 'skeçleri' yapan neonazi kafalı kukla Zelenskiy, Haluk Bey'in iyi arkadaşı olabilir. Ama konumuz Türkiye. Biz Türkiye'nin petrol, doğal gaz, nükleer enerji gibi temel enerji ihtiyaçlarını dikkate almak zorundayız. Türk sanayicisinin, çiftçisinin, turizmcisinin, nakliyeci esnafının, daha ucuz domates bulabilmek için 5 market 2 pazar gezmek zorunda kalan vatandaşın, akaryakıt istasyonunda kara kara düşünen araç sahibinin, elektrik ve doğal gaz faturaları gittikçe kabaran tüketicinin penceresinden bakmak durumundayız.

Rusya bugün için bu hareketleri ciddiye almıyor olabilir. Belli ki almıyor da. “Türkiye'yi Amerikan kampına itmeyeyim” diye bir siyaset güdüyor gibi. Ama yarın değişmeyeceği anlamına gelmiyor. Hele hele Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nureddin Nebati'nin Rusya'ya dönük ABD yaptırımlarına teslim olacaklarına dair son açıklamaları ile birleştirdiğimizde, bu olasılık artıyor. Peki Avrupa'nın kara kışa teslim olacağı, panik içinde çırpındığı koşullarda Türkiye'yi aynı akıbete sürüklemek akıl kârı mı?

Ukrayna harekâtı başladığından beri, petrol alımımızda Rusya ilk sıraya çıktı. Üstelik dünya piyasalarından çok ucuza alıyoruz. Yarın bu kapı kapanırsa, benzin, mazot fiyatları fırlarsa ne olacak? Enflasyonla mücadele edeceklermiş! Buyrun edin. Ya da doğal gaz kesilirse, azalırsa ya da pahalanırsa ne olacak? Doğal gazdan elektrik üreten bir ülkeyiz. Elektrik fiyatları zaten fırlamış. Daha da fırladığında, sanayici üretemez noktaya geldiğinde, çarşı pazar fiyatları giderek uçtuğunda mı dünya gerçeğin farkına varacağız?

Türkiye'nin Vatan Savunması olsa, bütün bu zorluklar göze alınır. Seferberlik böyle bir şeydir. Ama biz Amerikan kuklası bir Ukrayna yönetimini ayakta tutmak için çabalıyoruz. Üstelik bütün dünyanın ittifakla kabul ettiği gibi, bu savaş çoktan bitti. Ukrayna kaybetti, Batı'nın yaptırımları kendisini vurdu. Dolar saltanatı çöküyor, yeni ödeme yöntemleri devreye giriyor. Dimyat'a pirince giderken ellerindeki buğdaydan oldular.

BU TAVIRLA SEÇİMİ KAYBEDECEKLER

Kaldı ki Ukrayna, Sayın Bayraktar'ın dostu olsa da Türkiye'nin dostu değil. Çünkü ABD Türkiye'nin dostu değil. (Olmaz ama) Ukrayna'nın kazanması demek, yarın bu ülkenin tamamının tıpkı Yunanistan gibi ABD üsleriyle dolması demek. Çünkü Yunanistan 1 birim ABD denetimindeyse, Ukrayna 10 birim ABD denetiminde. Yani biz, Ege'den, Akdeniz'den, Suriye ve Irak'ın kuzeyinden Türkiye'yi kuşatan baş düşmanımız ABD'yi, kalkıp kendi ellerimizle kuzeyimize yerleştiriyoruz. Üstelik ABD tehdidine karşı en önemli müttefikimizi de düşmanlaştırıyoruz, kendimizi yalnız bırakıyoruz.

Baykar şirketinin tavrı, şüphesiz öncelike hükümetin yanlışı. Eğer AK Parti hükümeti bu şirketi yönlendiriyorsa vahim. Yok, şirket hükümeti yönlendiriyorsa, bir mecburiyet ilişkisi varsa daha da vahim. Her koşulda Türkiye'yi yönetenlerin, Türkiye'yi yönetme sorumluluğuyla hareket etmeleri gerekir. Türkiye'nin güvenliğini, Türkiye'nin ekonomisini düşünmeyen fantaziler, emperyalist Batı basınından övgü alır ama sahiplerine seçim kaybettirir. Bu onların sorunu. 'Önce Türkiye' diyecek, Rusya ile işbirliğinin Türkiye için yaratacağı altın fırsatları değerlendirecek Vatan Partisi göreve hazır.