Bayramın acı yüzü

Bayramlar, kutlamalar, anneler, babalar günü, sevgililer günü, vb… Tüketim toplumunda tüketimi, para harcamayı körükleyen özel günler bitmek bilmez. Her şeye sahip geniş aileler için bu özel günler ne kadar heyecan ve keyif verici olsa da birçok insan, hatta çoğunluk için en hüzünlü günler oluyor. Empatiden yoksun ülkemiz insanı sosyal medya ve mesajlar aracılığıyla bu özel günleri çok yoğun yaşıyor, yaşatıyor, ekonominin canlanması uğruna reklamlar hüzünlülerin hüznünü artırıyor. Gelin biraz hüzünlü grupla empati yapalım...

Annesini babasını, sevdiği birini çocukken kaybetmişler yani anne, baba, büyükanne, büyükbaba sevgisine doyamamışlar…

Annesi, babası olup da ondan hiç sevgi ve şefkat görmemişler yani ihmal edilmişler, korunup kollanmayanlar, yaralı olanlar…

Annesinden, babasından çok sevgi görüp ama şu an kaybettiği için çok üzüntü yaşayanlar, yani özleyenler…

Anne, baba olmayı çok istemiş ama bir nedenle olamamışlar, yani eksik hissedebilenler…

Anne, baba olmuş ama çocukları çok hayırsız çıkmış olanlar…

Bunların sayısı Anneler, Babalar Gününü mutlu geçirenlerden acaba daha fazla mıdır? Hepsinin ortak noktası özlemdir. Sevgiye, şefkate, korunup kollanmaya özlem…

ÇOCUKLUKTA İHMAL EDİLMİŞ, KORUNUP KOLLANMAMIŞLARIN TRAVMASI

Benzer konu bayramlar, Sevgililer Günü, vb için de geçerli. Geniş, büyük, uyumlu, kayıp, travma yaşamamış ve maddi sıkıntı içinde olmayan aileler için bayram ve diğer özel günler tatlı bir heyecan olsa da günümüzde ailelerin çoğu çekirdek aile, eski bayramları aramak beyhude. Birçok evde çocuklar yuvadan uçmuş, başka bir kentte, eş kaybedilmiş veya ayrılınmış, insanlar bir veya iki kişi olarak yaşamakta, Bayramlarda hüzünlenmekte, geniş ailelere boynu bükük imrenmekte…

Uyumsuz, travma dolu aile ilişkilerine ne demeli? Kültürümüzde aile içinde büyüklerin küçüklere tahakküm etmesi (anne, baba, ağabey, abla, hala, amca, vb), saygı isteyip saygı göstermemesi, kendi duygusal, hayatla baş edememe sorunlarını çocuklarının üstüne boşaltması, çocuklarını ihmal veya istismar etmiş olması, huzursuzluk sık rastlanılan durumlar.

Bu durumlarda ise yakınlık, sevgi, özlem duymayan, hatta öfke duyan kişilerin bayramlarda büyüklerini arama baskısı ve aramazlarsa üzerlerine yüklenen suçluluk duygusu… Ayrıca pandemi ve sokağa çıkma yasaklarıyla, hala süregelen Kovid ve hasta olma kaygısıyla, işini kaybedenlerin ekonomik bunalımlarıyla, bayram ve anneler, babalar günü iyice hüzünlü bir hale geldi. Bu özel günleri heyecan içinde geçirmeyenleri, hüzünlenenleri düşünerek empati yapıp çok abartmamakta fayda mı var acaba?

BEN ULUSAL BAYRAMLARIMIZI SEVİYORUM

Ben milli bayramlarımızı seviyorum. Çünkü bu bayramlar kişisel değil, ulusal. Ulusça seviniyoruz, kutluyoruz, aile baskısı, duygusal karmaşa, yoksunluk hissi yok. Kayıp yok, travma yok, şehitlerimizi anmak bile olumlu bir anma, duygu ve minnetle karışık. Anne olamadım, baba olamadım, annem, babam beni sevmedi, korumadı, kollamadı, ihmal etti, istismar etti, eşimden ayırdı, vb gibi hüzün yok. Coşku var, gurur var, zafer var… Ayrıca hediye faslı da yok, manen ve madden tüketici bir durum yok, paraya bakmıyor milli bayramlarımız, suçlu hissettirmiyor, yoksun hissettirmiyor. Takım ruhu, birlik, beraberlik…

Bu düşünceler içinde Şeker Bayramınızı sevgiye kutlarım…