Beğendiğiniz çizgiyi savunabilecek misiniz?
İlacın tadını acı bulan çocuklar için, annelerimizin güzel yöntemleri vardır. Örneğin hapı gazozun içine atarlar. Veya şeker, meyve suyu veya dondurmanın içine koyarlar. Türkiye siyaseti yıllarca böyleydi. Ne kadar acı, halk karşıtı şey varsa tatlı sözlerle anlatıldı. Devletçilikten vazgeçme; dünya ile bütünleşme diye yutturuldu. Halkçılıktan vazgeçme; zenginlik artacak, refah gelecek diye anlatıldı. Özgürlük diye laiklikten vazgeçildi, meydan tarikatlara, cemaatlere, etnik bölücülere bırakıldı. Serbest piyasacılığı savunan liderlerin biri gitti biri geldi. Tatlı lakaplarla: Biri baba oldu, biri ana oldu, biri tonton amca oldu. En son mermiyi şekere batırdılar, “Selo” diye biri çıkıverdi.
Açılımın çocuğu “Selo”ya terör örgütüne yakınlığından dolayı makyaj lazımdı. Hemen allandı pullandı. Sazdan başka bir şey çalıyor, iletilerini ketılla veriyordu. Kullandığı dil bir kere hoşlarına gitmişti, “Selo”nun çizgisi beğenilmişti. Özellikle seçimlerde destek verince, daha da beğendiler. Teşekkür ettiler, “Omuz omuza yendik” dediler. Suçu ne diye sordular. Şaka değil. Herkesin bildiğini bilmiyorlardı ya da saf görünmek işlerine geliyordu. Terör örgütü propagandası yapmaktan 4 yıl 8 ay ceza alan ve hükmü kesinleşen “Selo” için “Suçu ne, açıklayın bilelim” dediler. Ve bunların hepsini Atatürkçülük adı altında yaptılar.
HAZZETMEDİĞİNİZ İÇİN Mİ ATATÜRK HEYKELLERİNİ YAKTINIZ?
Çizgisini ve dilini beğendikleri, suçu ne dedikleri Selahattin Demirtaş bugün yine terör örgütü propagandası yapma gerekçesiyle hâkim karşısındaydı. Bir zamanlar “Abdullah Öcalan'ın heykelini dikeceğiz” diye bağıran Demirtaş, ne olduysa geri vites yaptı. “Selo” aslında öyle demek istememiş! Peki, ne demek istemiş: "Bu ülkeye barış gelecek, aslında o anda içimden geçen ve cümleye dökmediğim kısım buydu, keşke o cümleyi de kursaydım orada ve bu ülkeye barış getirenlerin heykelini dikeceğiz demek istemiştim. Yoksa gerçekten heykel meraklısı değilim. İnsanların tabulaştırılmasından, tartışılmaz hale getirilmesinden, heykellerinin dikilmesinden de hazzetmeyen biriyim. Bu Öcalan için de geçerlidir, başkaları için de."
Heykel dikme iradesinde olan Demirtaş, heykel dikilmesine karşı olan bir sivil toplumcu oluverdi. Öcalan'ın heykelinin de dikilmesine karşı, başkalarının da. Çizgisini beğenenlere soruyoruz: Demirtaş'ın heykelenin dikilmesinden hazzetmediği “başkaları” HDP/PKK'nın her fırsatta heykelini yaktığı, yıktığı Atatürk olmasın?
ŞEYH SAİD VE SEYİT RIZA İLE DENİZ GEZMİŞ'İ BİR TUTMAK
Heykelden haz etmeyen Demirtaş'ın haz ettikleri, kahraman olarak gördükleri de var elbette. Örneğin şeriat için ayaklanan Şeyh Sait. Örneğin feodal, gerici Seyit Rıza. Cumhuriyet'e karşı baş kaldıran, Mehmetçiklerimizi şehit eden, köy basan, yol kesen, mala mülke el koyan feodalizm artıklarının kanuna aykırı bir şekilde idam edildiğini söylüyor: “Şeyh Said ve Seyit Rıza, Cumhuriyetin ilk yıllarında, kanuna aykırı bir şekilde, evrensel hukuk ilkelerine aykırı bir şekilde, ahlaka ve vicdana aykırı bir şekilde idam edildiler.”
Atatürkçü geçinip Demirtaş'ın çizgisini beğenenlere soralım: Şeyh Said'i, Seyit Rıza'yı kanuna aykırı bir şekilde idam eden kimdi dersiniz? Ahlaksız ve vicdansız olarak nitelendirdiği kimdi dersiniz? Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadrolar, devrimci önderlerimiz olmasın sakın? Yoksa Demirtaş'ın suçlu bulunarak aldığı hükmü görmezden geldiğiniz gibi, bunu da mı görmezden geliyorsunuz? Hatta Demirtaş, bunları Deniz Gezmiş'le yan yana koymaktan geri durmuyor. Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşü yapan Deniz Gezmiş ile Şeyh Said ve Seyit Rıza'yı yan yana koymasına da mı bir lafınız yok?
Demirtaş, devam ediyor savunmasına: “Türk Tarih Kurumu ve Türk tarih tezi, Güneş Dil Teorisi üzerine Kürt ve Kürdistan inkar edildi diye, kendine profesör diyen şaklabanlar bunun kitabını yazdı diye, 'dünyadaki bütün diller Türkçeden türedi' yazdı diye biz bunu kabul etmek zorunda değiliz.”
Sizce Demirtaş'ın hedef aldığı Türk Tarih Kurumu'nu kuran, Türk tarih tezini ve güneş dil teorisini teşvik eden, o şaklaban olarak nitelendirdiği profesörleri oraya atayan Atatürk'ün kendisi olabilir mi? Demirtaş'ın bu çizgisini de beğendiniz mi? Kullandığı dilin hâlâ yapıcı olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa Atatürkçülük adı altında “Selo” güzellemelerine devam edecek misiniz? Demirtaş'ın neyi kabul edip etmeyeceği bizi ilgilendirmez. Ama siz bunları kabul edecek misiniz? Soru budur.