Belarus’taki Cesaret Anıtı
Belarus’un Brest kentinde, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen başında 1941 yılında, Nazi ordularının saldırısına karşı hüzün veren destansı bir direniş gösterdiği için anıtlaştırılmış eski bir kale var. Burada büyük bölümünün adı belirlenemeyen binin üzerinde askerin anısı yaşatılıyor. Üzerlerine durmaksızın yağmur gibi yağan kuşatma kurşunlarının yanısıra, hemen yanı başlarında akan suya erişemedikleri için susuzluktan kırılan askerlerin öyküsü, birine Cesaret öbürüne Susuzluk adı verilen iki etkileyici heykelde canlandırılmış bulunuyor.
★
Cesaret adlı heykel, dev bir yapım.
2014 yılında CNN adlı televizyonun saldırısına uğramıştı. Bu TV, heykeli ‘dünyanın en kötü heykeli olarak ortadan kaldırılması gereken şey’ diye karalamaya ve yıkılmasını sağlamaya kalkışmıştı. Hemen ardından, yalnızca Belarus’tan değil, dünyanın pekçok yerinden aldığı tepkilerle özür dileyip geri çekildi.
Cesaret Heykeli, 2019 yılının Ocak ayında, Türkiye’deki sözde internet gazetelerinden birinde “Erkeklik Krizi” başlıklı bir yazının görseli olarak kullanıldı. Yazı ‘erkeklik krizi’ ile ulus-devletlerin krizini özdeşleştiriyordu. Site editörü de seçtiği fotoğrafla bunları anti-faşist direnişle özdeş hale getirdi. Cari günde CNN ile, tarihten ise Nazi saldırganlığıyla kol kola girişin örneğini sergilediler.
★
Bu kafalar, SSCB’nin Gorbaçov’uyla birlikte yetişmeye başlamış görünüyor. Gorbaçov’un perestroyka’sı küreselci piyasanın, glasnost’u ise Soroscu ‘açık toplum’un kurucuları oldu. Kendilerine daha 1980’li yıllarda ‘solcu-ilerici’ demişlerdi; karşı çıkanlara da ‘sağcı -tutucu, muhafazakar, gerici’. Sonra küreselcilerin ve açık toplumcuların yanında yerlerini aldılar. Renkli devrimlerle, Arap Baharlarıyla, ‘nükleer silahı var’ yalanlarına dayalı tanklı toplu işgallerle modern-ötesi dünyanın üyeleri oldular. Bütün bu olanları, küresel sömürgeciliğin acımasız saldırılarını, emperyalizmin değil de ulus-devletin krizi diye yaftaladılar. Böylece küreselci sömürgeciliğin bayraktarları haline geldiler.
★
Günümüzde bu saldırgan hatta değişen hiçbir şey yok. Bayraktarlar, şimdi de Venezuella’ya yönelmiş emperyalist şiddeti kutsamakta birbirleriyle yarış içindeler.
Tuhaflık şurada ki, Trump’ta gördükleri ‘erkeklik krizi’ni, Trump’ın Venezuella’ya saldırma kararı karşısında unutuverme gibi bir erdemleri var. Amerikan meclisinin Venezuella başkanı Maduro’yu reddedip muhalefetteki kendi adamlarından birini başkan saymasını ‘diktatörlüğe karşı demokrasi baskısı’ diye selamlayabiliyorlar. İngiltere’nin Venezuella altınlarına el koymasını uygun görüp, yıllardır devam eden ABD yaptırımlarından hiç ama hiç söz etmeden emperyalist saldırganlık aklamasına girişebiliyorlar.
★
İşbirlikçilerin savunmaları, Şener Şen’in banker konulu bir filmindeki repliği hatırlatıyor:
-ABD saldırıyor saldırmasına da, sor bir bakalım neden saldırıyor?
-”Oradaki yönetim kötü de ondan saldırıyor; iyi yönetim olsa neden saldırsın!”
Derim ki bu repliği es geçmeyelim.
Kötü yönetime karşı iyi yönetim sloganı, sömürgeciliğin, 19. yüzyılda Hristiyan inancından transfer ettiği bir koddur. Günümüzde emperyalizmin dünya ülkelerine uygulamaya giriştiği her türlü yaptırımın, açık askeri işgallerin “ahlaki” gerekçesidir.
Bu bir zihniyet kodudur.
İkinci Dünya Savaşındaki büyük savunmanın Cesaret Anıtı’nı ‘erkeklik’ sanan tarih yoksunu zihinler, bu kodla biçimlendirilmektedirler.