Bergama Akrapolü Kaletepe
Sevgili yurttaşlarım acınız acımdır. Çok geçmiş olsun. Hayatını kaybedenler nur içinde yatsın. Çok üzgünüm.
Bergama Bakırçay Havzasının Doğu-Batı yönünde uzanan vadinin ortasındadır. Kuzeyinde Kozak Dağı ve yaylası, güneyinde Yund Dağları ile çevrilidir. Buradaki en erken yerleşim tarihi MÖ 8. yy. olmayıp MÖ 3000 yılındaki Tunç çağına kadar gider çünkü Prof. Dr. Ekrem Akurgal 1960 yılında burada yaptığı kazılarda o döneme ait mezarlar bulmuş ve aynı sonuca Bergama Ören Yerleri Kazı Başkanı ve Alman Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Felix Pirson ile Andreas Scholl’ın ortak çalışması olan “A Hellenistic Capital in Anatolia – Pergamon, 2015” adlı yayındaki bilgi ve belgeler Akurgal’ın bulgularını desteklemektedir1. Kent, Bakırçay2 ırmağın kolları Keteios (Kestel Çayı) ve Selinus’un (Bergama Çayı) birleştiği bir dağ yamacında, denizden yaklaşık 392,3 m yüksekte, dik bir yamaçta oluşturulan taraçalar üzerine kurulmuştur. Arazi zorluklarına rağmen dik bir yamaç üzerine inşa edilen ilk büyük kent olma özelliğine sahip olan Pergamon, antik dünyanın önemli bir kentidir. Kent iki bölüm halinde inşa edilmiştir. Bunlardan ilki savunma ve idare merkezlerinin yer aldığı tepedeki Yukarı Kent ve halkın yaşadığı sosyal ve dini yapıların bulunduğu orta yamaçlar ile eteklerde yer alan Aşağı Kent’tir. Helenistik Dönem (MÖ 336-133) kültürel, sosyal ve iktisadi açıdan Anadolu tarihi için bir dönüm noktasıdır. Sınırları Hindistan’a kadar dayanan Makedonya Krallığı, Büyük İskender’in MÖ 133 yılında ölmesiyle ardılları tarafından parçalanmış ve her bir general kendi krallığını ilan etmiştir. Anadolu’nun bilim ve sanat merkezi olan Pergamon, kentleşme, mimari, dini ve kültürel alanda Makedon istilasının kültürel özelliklerini yansıtan bir başkenttir. Tarihçesi (a) Büyük İskender öncesi ve (b) Büyük İskender dönemi ve sonrası olarak ikiye ayrılır.
KÜLTÜREL SÜREKLİLİK
Pergamon, 2014 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. Çok sayıda kentten oluşan ve başkentinin adını taşıyan Pergamon Kraliyeti dönemin devletlerinin ortak kültürel özelliklerini barındırır. Bu özelliklere Helen demek doğru değildir. Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luvi halkı yaşamaktadır. Ve kentin Makedon istilasından önceki adı Parg-a-mua’dır. İlk hecesi olan Perg = Berg (Norveç / Cermen) = Türkçe ise BERK’tir. Kale veya burç anlamını taşır. İkinci hecesi olan “-uma” takısı ise “halk-ı” anlamını taşır3. Pergamon adı ise, Makedonca’nın etkisiyle dönüşen bir kelimedir. Bugün Bergama adı aslında ilk kullanılışı olan Pargauma'ya daha çok benzer4. Buna benzer bir açıklama da şöyledir: Mitolojik bir kuruluş efsanesine göre Bergama’nın bilinen ilk adı Pergamos-Pergamon ’dur. Arkadia’dan5 gelen Pergamos isimli bir kolonist lideri tarafından kurulduğuna inanılan Pergamon, adını da bu kişiden almıştır rivayete göre. Pergamos adı daha sonraları bu bölge ve halkı için kullanılmıştır. Ancak “kale”, “burç", “küçük yerleşim” anlamı taşır. Yapılan dil bilim çalışmaları sonucu, -ss- ve -nt- li adlardan başka Pergamon gibi -amo- kökünün, Anadolu kökenli bir sözcük olduğu tespit edilmiştir (Yılmaz ve Gülerdoğan, 2021).
ALMANLARIN ESER KAÇAKÇILIĞI
“Almanların bu bölgede yaptığı birtakım çalışmalar sonucunda, birçok eser gerek izinli gerekse izinsiz yollarla Berlin’de kurulan Pergamon Müzesi’ne aktarılmıştır. Bu eserlerin başında ise Pergamon Zeus Sunağı gelmektedir. Bölgede kazı çalışmalarını sürdüren Almanya hükümeti, I. Dünya Savaşı sürecinde bu çalışmalarına ara verse de 1926’dan itibaren kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak Cumhuriyet sonrası kazılarda eski eserlerin yurt dışına kaçırılması konusunda sıkı tedbirler alındığı görülmektedir. Asıl eser kaçakçılığı; birincisi 1879-1880, ikincisi 1880-1881 ve üçüncüsü 1883-1886’da üç aşamadan oluşan Carl Humann’ın yürüttüğü kazı çalışmalarının ilkinde gerçekleşmiştir. Diğer iki kazı döneminde ilk götürülen parçaların eksiklerini tamamlamak için gerek II. Abdülhamid’e gerekse Müze-yi Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’e ricalarda bulunmuşlardır”. “Eldeki arşiv belgelerine göre, Alman Veliahdının ricası ve girişimleri ile Bergama kazılarında üçte iki pay miktarı Almanlar’a bırakılmış, öteki üçte bir pay da 17 Haziran 1881 tarihinde İzmir’de Alman Konsolosu’nun yirmi bin frank teklif etmesi ile satılmıştır. Akropol’de meydana çıkarılan öteki heykel ve mimarî parçaların Osmanlılara düşen üçte bir payı da aynı yıl yine yirmi bin franka satılmış, böylece kırkbin frankla Bergama eserleri Berlin’e yolcu olmuştur. Yine elimizdeki 10 Ağustos 1881 tarihli Aydın Valiliği’ne yazılan bir belgede Bergama Tafıarriyatı’nda bulunmuş olan âsâr-ı atîkanın seniye-i Hazret-i Padişahînin fermanı ile Berlin’e gönderileceği ve yardımcı olunması bildirilmektedir. Berlin Müzesi’nde restore edilen Bergama Tapmağı dünyaca tanınmış, müzenin adı “Pergamon” olarak değiştirilmiş, milyonlarca insan sırf bu tapınağı görmek için Berlin’e akmıştır. II. Dünya Savaşı yıllarında yerinden sökülerek sığınaklarda korunan tapınak, Rusların Berlin’i işgali ve müzenin bulunduğu Doğu Berlin’in de Rusların idaresine bırakılması ile Leningrad’a taşınmış, Almanların sürekli ricası ile tekrar Berlin’e getirilerek ikinci defa yerinde restore edilmiştir (Atar ve Karabulut, 2018).”
1 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1253311
2 http://www.bergama.gov.tr/bergama-cografyasi (Erişim 28.01.2021)
3 Uma-y: Türklerin koruyucu annesi
4 http://www.bergama.gov.tr/bergama-adi-nereden-geliyor (Erişim 27.01.2023)
5 Mora yarımadası