Beş parti de o isim üzerinde uzlaştı

Seçimler bitti. Hak sahibine teslim edildi. Ülke için hayırlı olsun. Seçimleri değil de öncesindeki gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Beş partinin hangi isim üzerinde uzlaştığı kısmını sona sakladım. O işin magazin kısmı. Her bayram memlekete giderim. Övünmek gibi olmasın ama Sakaryalı olduğumu bilenler bilir. Gazeteci olunca elbette her bayram ekonomiden ziyade siyasi konularda fikrim sorulur. Ben de fırsattan istifade kırsaldaki vatandaşın nabzını tutmuş olurum. Bizim oralarda meşhur bir sözdür; muhacirin akrabası bitmez diye. Uzak yakın fark etmez bizde herkes hala, dayı, teyzedir. Hısım bile olsa birinci derece akraba gibi hürmette kusur edilmez. Adapazarı'nda abhaz ve çerkez çok olduğundan onlardan bize sirayet etmiş olsa gerek.

ÇALDIYSA OYUM ONA!

Babamın kuzenlerinden biriyle konuşuyoruz. Dedi ki; "Yeğenim İstanbul'da seçim ne olur?" Dedim ki; "Anketler İmamoğlu'nu gösteriyor ama belli olmaz. Gelen bilgilere göre Ak Parti sandığa gitmeyen seçmenlerin olduğu bölgeleri belirlemiş. Kapı kapı dolaşıp iş işe iş, aş ise aş vaatler veriliyor. Kırsaldaki önde gelenler de İstanbul'da yaşayan hemşehrilerini ikna etmek için Bahçeli'nin deyişiyle şehre mitil atmış durumdalar."

Babamın kuzeni MHP'lidir. Cumhur İttifakı'nı destekliyor. Dedi bana ki; "Yeğenim bence İmamoğlu oyları çaldı. Biz yıllardan beri İstanbul'u, son 17 yıldır da ülkeyi yönetiyoruz. Buna rağmen İmamoğlu çaldıysa işi biliyor demektir. İstanbul'da oy kullansam oyu ona veririm." Herhalde espti yaptı. Gülüştük meseleyi kapattık.

KAFALAR BİRAZ KARIŞIK

Sakarya'nın kırsal bölgelerinde dahi İmamoğlu rüzgarı esiyor. Herkesin dilinde. Binali Bey de Cumhur taraftarlarınca seviliyor, itibar görüyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerel seçimlere bu kadar müdahil olmasına iki tarafın da rahatsız olduğu ortak nokta. Yereldeki tüccarlar da Cumhurbaşkanı'nın yerel seçimlere müdahil olmasını tasvip etmemişler. Üretici kesim ekonomik krizin pençesinde, bu durumun oyları etkilediği aşikar. Ak Parti'nin bizim beldedeki ileri gelenlerinden bir iş insanı, 31 Mart seçimlerinde konuştuğumuzda, "Ben sadece çiftçilikle uğraşsam oy vermez, tepki gösterirdim" demişti. Bir diğer rahatsızlık konusu da damadın ekonominin başında olması. Malum bizim coğrafyada damatlar pek sevilmez.

Aile genel itibarıyla CHP'li olduğundan herkes İmamoğlu'nun hakkının gaspedildiği görüşünde. Ben de naçizane oyların bu kadar yakın seyrettiği bir seçimde, milli iradenin gerçek anlamda tecelli edebilmesi için seçim tekrarı değil ama bütün oyların yeniden sayılmasının, seçim yenilenecekse de ildeki tüm seçimlerin yenilenmesinin daha doğru olacağını anlattım. Mesele S400'lere gelince ülkenin güvenliği açısından alınmasının zorunlu olduğunu söyledim. O sırada Ak Parti seçmeni olan eniştelerden biri hiddetle ayağa kalkıp, "İşte sizin anlamadığınız bu. Recep çok doğru söylüyor. Ülke kuşatma altında" dedi. Ben açık söyleyeyim eskiden MHP'li olup şimdi İyi Parti'yi destekleyen akrabalarımla, Ak Parti'yi destekleyen akrabalarım ülkenin milli güvenliği konusunda daha bir tetikteler. CHP'li akrabalar ise Ak Parti ve Erdoğan'a kızdıkları için her yaptığını "ülke değil de kendisi için yapıyor" şeklinde değerlendiriyorlar.

SURİYELİLER VE KRİZ

Bizim orada eskiden ANAP, DYP gibi sağ partilere oy verenler İyi Parti'yi destekliyorlar. Koyu Demirelci komşularımızdan biri "Bak Recep ben CHP'ye oy vermem. Sola oy vermem ama İmamoğlu için oy veririm" dedi. Bizim idama götürsen CHP'den başkasına oy vermeyecek konu komşu ise hayat pahalılığı ve ekonomik krizden yana dertli. Gençler arasında Ak Parti'nin popülaritesi oldukça düşük. Suriyeli mülteciler konusunda istisnasız herkes rahatsız. Ortak görüş; herkes ülkesine dönmeli. Annemin köyündeyiz. Koyu Ak Partili akrabalar var. Amcalardan biri ile konuşuyoruz; "Recep kriz var diyorsunuz. Kriz varsa bu kadar otomobil niye var? Kafelere bakıyorum hep dolu!" Cevap basit; kredi kartı, tüketici kredisiyle dönüyor, halk geliri reel olarak azalsa da refahından taviz vermek istemiyor. Bunun yanında o kadar çok insan var ki dışarıda vakit geçirenlere bakıp kriz yorumu yapmak yanıltıcı. Adapazarı Tank Palet fabrikasının özelleştirilmesi de insanları küstürmüş durumda. Orada çalışanlar ve yakınlarının oylarının rengi değişmiş. En azından benim çevremden gördüğüm o.

YOKSA TENCERE, İKTİDARI YIKAR!

Şimdi seçimler bitti. İkinci kez Ekrem İmamoğlu kazandı. Millet kriz içerisinde boğuşurken ülkeyi gereksiz yere ikinci bir seçim sürecine sokanlar, milli menfaati değil kendi çıkarlarını düşünenlerdir. Üstelik bu çıkar grubu, Ak Parti'yi topal ördek konumuna sokmuştur. Muhalefet, metropolleri ezici bir farkla almıştır. Bir kabine revizyonu şart olmuştur. Ekonomi ehil kimselere emanet edilmeli, dört başı mamur bir program açıklanmalıdır. İktidar Türkiye İttifakı temelinde gücünü paylaşmalı ve parlamenter sisteme geri dönülmelidir. Üç ayda farkı 15 binlerden 800 binlere çıkaran kriz olmuştur. Yukarıda da anlattım. Cumhurbaşkanı'nın yerel seçimlere müdahil olmasına halk kızmıştır. Yalan ve iftira dolu söylemlere millet tepki koymuştur. HDP seçmenini bölmek için Bebek Katili'nin sahaya sürülmesi milliyetçi oyları terse çevirmiştir. Millet iktidarın paylaşılmasını, ülkenin birlik ve beraberlik içerisinde yönetilmesini istemektedir. 23 Haziran seçimleri Türkiye İttifakı'nın önünü açmıştır. Seçimin verdiği mesaj iyi okumalıdır. Yoksa bu işin gideceği yer erken seçimdir. Borsa Kralı Nasrullah Ayan'ın deyişiyle “Tencere, iktidarı yıkacaktır” nokta!

İŞİN DEDİKODU KISMINA GELEYİM

Neyse şimdi işin magazin kısmına geçeyim. Efendim malumunuz yaşımız biraz ilerledi. Eş, dost, aile, akrabayı beni evlendirme telaşı sardı. Herkes “artık evlen yuva kur da çoluk çocuğa karış” diye baskı yapar oldu. İş o hale geldi ki beş parti de benim üzerimde anlaştı. 31 Mart seçimlerinin yapıldığı gün bizim köy okulunda oyumu verdim. Dışarıda beni Ak Parti'nin ileri gelenlerinden Hasan ağabey yakaladı. Oyu nereye verdiğimi bildiğinden hiç sormadan; “Recep, vatana millete hayırlı olsun oyu attın kardeşim ama daha önemli bir konu var. Baban (CHP üyesidir) ile de konuşuyoruz. Artık yaşın ilerledi, işinde iyisin seninle iftihar ediyoruz ama artık evlenme yaşın geldi, bir yuva kurarsan senin için daha hayırlı olur...” Hasan ağabey lafı bitirmeden İyi Parti'nin ileri gelenlerinden ülkücü akrabamız Ali ağabey lafa daldı; “Yeğenim bak bu Suriyeli nüfusu artıyor böyle giderse ülke onlara kalacak biz Türklerin soyunu devamı için sizlerin evlenip bir an önce çocuk yapması lazım” diyerek noktayı koydu. Seçim sonrası bir iş seyahati için Barcelona'dayım. Telefonum çaldı. Baktım Şule abla (Perinçek) arıyor. Hasbıhal ettikten sonra “Recep sen de yok mu bir şeyler, düğün yapalım da oynayalım artık” diyeverdi. Bu bayram da efendim MHP'li akrabalardan birini ziyaret ederken; “artık yalnız gelme yanında bir eş görelim” diye çıkıştı. Bu kadar farklı kesimin üzerinde uzlaştığı konu ve kişi ben oluverdim şu son birkaç aylık dönemde iyi mi!

EN AZ DÖRT ÇOCUK

Şimdi tabi ben bu konuya geyik olsun diye değinmedim. Bakınız TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak geçenlerde kaleme aldığı "Çok işimiz var çok" başlıklı yazısında sordu: Yaşlanan nüfus artık Türkiye'nin problemi aynı zamanda. Şimdiden ne yapmak lazım? Bendeniz de Güven hocaya esprili bir şekilde Cumhurbaşkanımızın tavsiyesini hatırlatarak "En az dört çocuk" diye yanıt verdim. Esasen eğitimli kesimin erken yaşta evlenip çocuk yapması bu yaşlanan ve niteliksizleşen nüfus sorunumuzu çözer çözmesine ama şu ekonomik darboğaz sürecinde hem ev kurmak hem o kurumu sürdürmek hem de çoluk çocuğa karışmak bir nevi macera değil mi?