Beykoz’da yeni bir ‘Gezi’ dayatması...
Beykoz Korusu ya da diğer adıyla Abraham Paşa Korusu, İstanbul Boğazı’nın sırtlarında, Beykoz ile Paşabahçe arasındaki geniş arazide yer alıyor...
1833 ile 1918 yılları arasında yaşayan Ermeni kökenli Abraham Paşa, dönemin Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in tavla arkadaşıymış...
Bir rivayete göre bir gün padişahla onu yenmesi halinde Beykoz Korusu’nu kendisine bağışlaması için iddiaya girmiş...
Zarlar istediği gibi gelip padişahı iki mars bir ters edince de bu geniş arazinin sahibi olmuş...
Abdülaziz’in ardından tahta çıkan II. Abdülhamit ise kucak dolusu para dökerek Koru’yu Abraham Paşa’dan geri almak zorunda kalmış...
***
Beykoz Korusu, Abraham Paşa’nın mülkiyetindeyken Fransız bahçe uzmanları tarafından düzenlenmiş...
İçine köşkler, kuşhaneler ve havuzlar yapılmış.
Yurtdışından getirilmiş egzotik bitki ve ağaçlar dikilmiş.
Ayrıca iki büyük yapay mağara, beş havuz, üç yapay çağlayan kondurulmuş...
Hatta havuzlardan birinin içine küçük bir yapay ada bile inşa edilmiş...
***
Bu tarihi Koru, günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetinde...
İçinde iki otopark, iki kır kahvesi, bir restoran, iki sera, açık spor alanları, çocuk parkı, oturma terasları ve piknik alanları bulunuyor...
İşletmelerin tamamı, yandaşların elinde...
***
Durup dururken nereden mi çıkardım Beykoz Korusu’nu?
Anlatayım:
İktidara yakın müteahhitler, bu bakir ve çok değerli araziye göz dikmiş... Amaçları buraya villakentler kurup yeni iktidarın yarattığı zenginlere milyonlarca dolara satmak ve inanılmaz paralar kazanmakmış...
Bu amaçla iki yıl önce girişimde bulunmuşlar ama talepleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden geri dönmüş...
Belli ki belediye siyasetçileri, “Peşkeşin bu kadarı bizim boyumuzu aşar” demişler...
Bunun üzerine Üçüncü Köprü’yü yapan Kalyon İnşaat’ın iştiraki RSY İnşaat’ın yöneticileri taktik değiştirmiş: Ev yerine okul yapmak için, belediye yerine Çevre Bakanlığı’na başvurmuş...
Bakanlık da tarihi Beykoz Korusu’na dörder katlı kreş, ana okulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite binaları ile yurt ve misafirhane binaları yapılmasına izin vermiş...
***
Anımsayın; biz iki sene önce tam da bu zamanlarda neredeydik?
Meydanlarda...
Gezi’deki ağaçları kurtarmak ve doğa düşmanı iktidara haddini bildirmek için!
10’a yakın genç bu uğurda hayat verdi; bir o kadarı sakat kaldı...
Binlerce yurttaş hakkında açılan davalar hâlâ bitmedi...
Bugün “özel okul” kisvesi altında yağmaya açılan Beykoz Korusu, Gezi’nin en az on katı büyüklüğünde...
İçindeki ağaçların tamamına yakını, “tarihi...”
Yani; aynı iktidar, para uğruna yine boyundan büyük bir işe kalkışıyor.
***
Bu iş zaten Cumhurbaşkanı’ndan habersiz olmaz; o yüzden onu es geçiyorum...
Başbakan’a, Çevre Bakanı’na, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na sesleniyorum:
Bu projeyi hemen durdurun...
Aksi halde Gezi’yi mumla arayacak hale gelirsiniz...
BİLAL BEY!
Mısır basını, idam cezasına çarptırılan Mursi’nin döneminde Bilal Erdoğan dahil pek çok Türk’e, Mısır vatandaşlığı verildiğini iddia etti.
El Masri el Yorum Gazetesi’nin haberine göre, yeni yönetim; bu vatandaşlıkların düşürülmesi için dava açtı.
Haberde Bilal Erdoğan’ın 17 Aralık’ta Mısır pasaportuyla Gürcistan’a kaçtığı öne sürüldü.
Bilal Erdoğan bu iddiaları hemen yanıtlamış ve iftira olduğunu söylemiş...
Çok merak ediyorum; ya El Masri el Yorum Gazetesi, yarın belgeyle çıkarsa, vereceği tepki ne olacak?
GÜNÜN SORUSU
Bursa’da başlayan işçi direnişi, tam “Bitti” derken, dün Eskişehir’e sıçradı... Eskişehir’deki Ford işçileri de aynı gerekçelerle iş bıraktı. Sorum işçi sendikalarının ağalarıyla işveren sendikalarının baronlarına:
Piyonu olduğunuz sömürü düzeni bitti; farkında mısınız?
YENİ BAŞSAVCI’YA SORU...
AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Siirt’te kadınlara yönelik bir toplantıda, sözlerini de kendisinin kaleme aldığı Kürtçe bir şarkı söylemiş...
Şarkıda Peygamberimiz için söylenen “salavat”, Erdoğan’ın ismi ile birleştiriliyormuş:
“Heval Tayyip Erdoğan, Serok Tayyip Erdoğan, Salli Ala Muhammed, Ak Parti u Ak Parti, Salli Ala Muhammed...”
***
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil geçen cuma günü görevini Mehmet Akarca’ya devretmiş ve bunun için düzenlenen törende, “Birilerini fazlaca rahatsız etmeden görev yapacağınıza inanıyorum” diyerek tepki çekmişti... Yeni Başsavcı’ya sesleniyorum:
AKP Genel Başkanı’nın yaptığı şey, dini istismar ederek siyaset yapmanın ta kendisidir.
Zaten aynı suçtan sabıkalı olan bu parti hakkında ikinci kez “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak”tan dava açacak mısınız; yoksa eski Başsavcı’nın nasihatine uyup kimseyi rahatsız etmeyecek misiniz?
GÜNÜN İSYANI (156+29)
İsyanım sorularıma 175 gündür yanıt vermeyen “Bay Takmaz”a:
Gazeteciler halkın dilidir... Halkın sesini takmıyorsunuz. Bunun elbette bir karşılığı olur; bugün ya da yarın... Bakalım o zaman da “takmazlık” edebilecek misiniz?