Beyoğlu’nda bir sinema daha tarih oldu (TAMAMI)
Saray, Elhamra, Emek derken sessiz sedasız bir sinema salonu daha yerle bir edilerek tarihe mal oldu. Sessiz sedasız, diyoruz; gerçekten de diğer tarihi salonların kapanması ya da yıkılması söz konusu olduğunda onca kıyamet koparan sinemaseverler ve de kentin içindeki her bir yıkımda feryat eden çevre ve kişiler, bu tarihi sinemanın yıkımında oldukça sessiz kaldılar ya da bu sinema binasının yıkımından haberdar olmadılar. Sonuçta bu tarihi sinema da bizlere elveda dedi. Ya da elveda bile diyemeden bir çırpıda yok edildi.
Türkiye’de sinema salonu olarak inşaa edilen ilk mekandan, yani Taksim Meydanı’nın yanı başındaki, eski Majik ya da daha sonraki adlarıyla Venüs, Taksim, Yeni Taksim sinemasından söz ediyoruz.
Majik sineması hem sinema salonu, hem mimarı, hem de Beyoğlu’nun kültür-sanat kurumları arasında çok ama çok önemli bir yere sahipti. Bu sinemanın yerinde daha önceleri Rum Koleji bulunuyordu, daha sonra bu kolej Rum- Fransız Koleji adını aldı ve bir süre sonra da mülkiyeti Ragıp Paşa’ya geçti. Ragıp Paşa 1900’lerde satın aldığı binayı nasıl kullanacağını düşünürken 8 Nisan 1914’te İsviçre’nin Glaris kentinde kurulan Majik Uluslararası Sinema Şirketi imdadına yetişti ve bu mekan, şirketin İstanbul’daki idari merkezi olarak kullanılmaya başlandı. Bir süre sonra da, yani 1920’lerde Majik Sineması olarak faaliyete geçirildi.
Şirketin hissedarlarından biri de, başta Maçka Palas, Bursa’daki Çelik Palas ve Saint Antuan Kilisesi’nin yapımında görev alan ünlü İtalyan Mimar Giulio Mongeri’ydi. Majik sinemasının tüm projelerini de o çizerek yaşama geçirdi.
Majik sinemasının ilk işletmecisi Halil Kamil oldu. 1933’te sinemanın adı Türk olarak değiştirilirken, binanın yeni sahibi de Hasan Tahsin Aker oldu.
Sinema çeşitli dönemlerde yenilenerek farklı isimler aldı. 1938’de Taksim adını alan mekan, daha sonra Yeni Taksim ve Venüs oldu. 70’li yılların sonunda Devlet Tiyatrosu tarafından kiralanarak Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi adıyla hizmet verdi. Son yıllarda ise bina tümüyle boşaltılarak bir süre boş tutuldu, ardından da paravanalarla çevrilerek kısa bir süre içinde yıkıldı.
Bu sinemaya ilişkin ilanlarda Majik sineması için “Doğu’nun en büyük ve en lüks salonu” olarak söz edilmiştir. Gerçekten de 2 bin kişilik devasa bir salona sahip olan sinemada parterde 600 koltuk ve 200 yer, balkonda 400 koltuk ve 200 yer, ek olarak 35 locaya sahipti. İlana göre; merkezi bir ısıtmaya sahip salonda her gece Rus ve Alman profesörlerinden oluşan senfonik bir orkestra filmden önce konserler veriyordu.
Evet, bu küçük ilandan da anlaşıldığı gibi döneminin en modern sinemalarından biriydi. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Mısır filmleri salgını bu sinemada başlamış ya da en çok Mısır filmlerine yer veren bu sinema olmuştu.
Sonuçta bir düş şatosu daha Beyoğlu’nun coğrafyasından silinip gitti.
Düne kadar Beyoğlu’nun girişinde, Taksim Meydanının hemen yanı başında, devasa beyaz paravanın arkasında işte böylesine bir yapı vardı. Bugün ise bu yapının yerinde yeller esiyor.
İstanbul değişiyor, değişirken de geçmişe ilişkin ne varsa, hoyratça, anlaşılmaz ve bağışlanmaz bir umursamazlıkla yok ediliyor.