Beyoğlu’nda son tango

Beyoğlu’nun orta yeri artık sinema değil.... Teker teker geldiler, cümbür cemaat gittiler. Ama ne gidiş... Lüks ve Saray, AVM’nin, Elhamra seks filmlerinin, Yeni Melek kötü bir işletmeciliğin. Sine-Pop yanındaki yeni binanın yapılırken duvarlarında bıraktığı çatlakların, Alkazar yalnız kalmanın, Dünya değişen Beyoğlu’nun, Venüs, Melek ile Rüya da bir vefasızlığın kurbanı oldular. Cadde-i Kebir sinemaların yazgısına Harbiye’nin Konak’ı, Elmadağ’ın Şan’ı, Pangaaltının İnci’si de eşlik edince yap boz oyunun tüm parçaları tamamlanır gibi oldular. Yıldız, Oryanto, Santral, Opera, Lale. vs ise çoktan gitmişlerdi. Bu gerçek tükeniş ve yıkım yaşanmadan çok önce...

Dedik ya; çoğu Cumhuriyetle yaşıt olarak teker teker geldiler, sonrasında gidişleri cümbür cemaat oldu...

Bunun adına ister kıyım, yıkım, vefasızlık deyin, isterseniz de değişen çağın koşul ve de beklentilerine ayak uyduramama...

Ne fark eder ki ?... Beyoğlu’nun Cadde-i Kebir’indeki -yani bugünkü istiklal Caddesi’ndeki- bu, düş şatoları denen büyük ve müstakil sinema salonlarının son temsilcileri olan Fitaş ile Atlas da geçtiğimiz günlerde kapılarını kapayarak bu salonların Beyoğlu’nda tümüyle silinip tarihe karıştıklarının adeta sona konan noktası oldu.

Bugün Beyoğlu’nun orta yeri denen yerde eski tarihli hiçbir sinema yok artık.... Hepsi mazi oldu... Atlas için, tamirden sonra yeniden açılacağı umudu varsa da, onun eski Atlas olacağı çok kuşkulu...

Beyoğlu’nun en yeni sinemaları olan Beyoğlu ile Majistik ise, bu durumda, yalnızca ayakta kalan iki sineması değil, aynı zamanda bu caddenin en eski sinemaları da oluverdi...Çünkü onlardan daha eski yok da, ondan...

Aslında “Ah Beyoğlu, vah Beyoğlu” demenin tam vakti ya... Ama ne fayda... İnanın bir duyan olmaz.... Duyan olmadığı için de bunlar olur.... Bir kent, bir kent olmaktan ancak; anıların toplandığı zamana dayanıklı mekanlarının tükendiği, hoyratça harcanıp yok edildiği, kısacası belleğini yitirdiği zamanlar çıkar...

Hem dünyanın en eski kentlerinden biri olacaksın, hem de içinde tarihi -dini yapıların dışında- hiçbir şey barındırmayacaksın... Tıpkı İstanbul gibi....

CÜNEYT CEBENOYAN’A VEDA

Hani bir filmde izlesek “yok artık...” deriz ya, işte böyle bir “yok artık”ı hayat diye yaşayanlar da var...Sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan gibi... Kahpe bir bombanın hedefi olan kızkardeş, depremde yitirilen anne-baba ve bir oğul...Sonrasında da gelen bir kaza... Kendi deyimiyle “hem geçmişimi, hem de geleceğimi yitirdim” diyen Cebenoyan da sanki ailecek alınlarına yazılan bu yazıdan kaçamadı... Şimdi o, hem çok sevdiklerinin yanında, hem de çok sevdiklerinin çok uzağında... Ruhu şad olsun..