‘Bilgi Çağı’nda aydına yer yoktur-(TAMAMI)

Bizim dilimizde “aydın” yanlı bir sözcüktür. Aydının işlevi, türüne bakmaksızın “bilgi edinmek, üretmek ve kullanmak”tan ibaret olsaydı, “aydın” ve “kafa emekçisi” özdeş kavramlar olurdu. Aydın açısından bilgi, “insanlığın ilerlemesini” üretmek için kullanılan kamusal bir araçtır. Aydının işi Aydınlanma Mücadelesi’dir.

Bilginin özelleştirilmesi

“Bilgi Çağı”nda aydına yer yoktur. Çünkü “Bilgi Çağı”, bilginin özelleştirilmesi çağıdır. Bilgi üretiminde kamu devre dışı bırakılır. Makbul bilgi artık hemen ve doğrudan paraya dönüşen bilgi haline gelmiştir. Alıcısı olmayan, siparişi verilmeyen bilginin üretilmesi boşunadır. Getirisi dolaylı ya da daha uzun erimde ortaya çıkacak olan bilgi fuzuli sayılır. Çünkü bu tür bilgi, üretim masrafının yanı sıra bir de “depolama” masrafı gerektirir. Alıcısı olmayan bu mallar, kamunun sırtında yeni bir kambur oluşturmaktan başka bir işe yaramaz. Özetle “Bilgi Çağı”nın bilgisi, ticaretin konusu olan özel bir maldan başka bir şey değildir. O zaman “bilim özgürlüğü” de, ticaret özgürlüğünün bir alt başlığı gibi ele alınmalıdır.

Statükonun yenilenmesi

“Bilgi Çağı”nın altın kavramı “inovasyon”dur. “İnovasyon”un genel sözlük anlamı “yenilenme”dir. “Bilgi Çağı Sözlüğü”ne göre de bir ürün ya da yöntemin kimi “kusurlarından” arındırılıp yenilenmesiyle, daha kazançlı hale getirilmesidir. Bu yenilenme, o ürün ya da yöntemin sürdürülebilirliğini sağlamak için şarttır.

Kuşkusuz bu yaklaşım sadece ticari ürün ve yöntemlere özgü değildir. Toplumsal alanda inovasyon, “sürdürülebilirliğini sağlamak için statükonun yenilenmesi”dir. “Değişim” de bu tür yenilenmelere takılan addır.

“Bilgi Çağı” Bilimsel Devrim’in yadsınmasıdır

“Bilgi Çağı”, Bilimsel Devrim ve Aydınlanma’nın devamı değil, yadsınmasıdır. Bilimsel Devrim’in bulgularının teknoloji aracılığıyla üretime ve kazanca dönüştürülmesi yüzyıllar almıştır. Bilimsel Devrim’in esas etkisi, Aydınlanma’ya verdiği güçle ideolojik düzlemde feodal dünya görüşüne amansız darbeler indirerek siyasi devrimlerin önünü açmak olmuştur. Bu devrimin itici gücü, bilim alanında İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesine kadar kendini hissettirmiştir. Bunu izleyen yıllardaki teknolojik atılımların bilimsel bilgi temeli, bu eski döneme aittir.

“Bilgi Çağı”nın bilgiyi özelleştiren ve miyopluğa mahkum eden yaklaşımı, bilgi edinme süreçlerini tekilleştirmiş ve bilimin gelişimini cendere altına almıştır. Artık söz konusu olan, bilimin kendi köklerine dayanarak yeni filizler vermesi değil, “yenilenme” adı altında köklerinden koparılarak dallarının kurumasıdır. Emperyalizm ile Ortaçağ’ın bu yeni bilim anlayışı üstünde vardıkları uzlaşma, herkes için öğretici olmalıdır.

“Bilgi Çağı” bir dönemin kapanışıdır

“Bilgi çağı”, yeni bir dönemin açılışını değil, eski dönemin kapanışını simgelemektedir. Çağdaşlaşma mücadelesi, çıkmaz sokağa girmiş bir sisteme kapılanmayı değil, bilimi cenderelerinden kurtararak hayatın her alanında yol gösterici konumuna yeniden kavuşturmayı gerektirir. Bugünün aydınının görevi, bilimi cürmü kadar yer yakan, bulguları sadece hapsedildiği dar alanda geçerli, düşünsel hayatın bütün alanlarına dair çıkarımları olmayan teknik nitelikte bir etkinliğe indirgenmekten kurtarmak için Yeniden Aydınlanma mücadelesi vermektir.

“Akıl ve bilim” kamu değerleridir

Yeni CHP’nin “Kemalizme Son Kurultayı”nda, “Bilgi Çağı” diye adlandırılan çıkmazı “yenilenme”nin programı olarak ilan etmesi bir tesadüf değildir. Bu, Türkiye adına “yenilenme”nin değil, artık duvara dayanmış olan emperyalist sistemle bütünleşip onunla birlikte “yenilme”nin programıdır. Çünkü “Bilgi Çağı”, Atatürk’ün “yegâne mirasımdır” dediği “akıl ve bilimi” bütünüyle metalaştırarak sisteme hapsetmenin yoludur.

Aydınlarımıza düşen, akıl ve bilimi, emperyalizm ve Ortaçağ’ın zincirlerinden kurtarmaktır. Bu görev, “aklı, bilimi ve insangücünü” en önemli kamu değerleri olarak temel alan yeni bir uygarlığın doğum sancılarının yaşanmakta olduğu günümüzde daha da büyük bir önem kazanmıştır.