Bilim, Piyasacılık ve Seçim (TAMAMI)

Bilim, Piyasacılık ve Seçim


Semih Koray

“Piyasacılık”, aynı zamanda etkin bir “toplumsal mühendislik” aracıdır. Dünya Bankası, “küreselleşme”yle birlikte, “yoksulluğun yönetimi” diye bir kavram ortaya attı. Kapitalizmin varsıllığı yoksulluk olmadan mümkün olamayacağına göre, hedefin böyle ifade edilmesi son derece doğaldır.

Bu yaklaşımın temel kurgusu şöyle özetlenebilir: İş güvencesi yasalarla ve sendikaların örgütlü dayanışmasıyla sağlanan bir işçi, ayda aldığı 1000 lirayı alın terinin kısmi karşılığı olarak görür. Hakkını tam olarak elde etmek için de mücadele eder. Oysa taşeronlaşmayla iş gücü piyasasının “sonsuz esnekliğe” kavuşturulduğu bir ortamda, aynı işi geçici işçi konumunda 500 liraya yapmak zorunda kalan biri, bu işi bulduğuna şükreder. Üstelik tek başına bırakılırsa, 200 lira “sadaka”yla yönlendirilmeye açık hale getirilmiş olur. Aynı işin sisteme maliyeti 300 lira azaltılmış olduğu gibi, bunun 200 lirası da “yoksulu yönetmek” için kullanılmış olur. Bu sadaka kurgusunun patenti, Dünya Bankası'na aittir.

Piyasacılığın Miyoplaştırıcı Etkisi

Ancak bir toplumsal mühendislik aracı olarak “piyasacılığın” başka ve etkili bir uygulaması daha vardır. Piyasacı bakış açısı, toplumu miyoplaştırır. Miyoplaşma, yalnızca hemen ve doğrudan ortaya çıkacak olgulara takılı kalıp, daha uzun erimli ve dolaylı sonuçların yok sayılmasına yol açar. “Analar ağlamasın” söylemi ve buna eşlik eden “açılım”, miyop bir bakışla değerlendirilirse, birkaç aylık bir “ateşkes” her şeyin önüne geçer. Bu açılımın bölücülüğün ve bölünmenin derinleşmesine yaptığı katkıyla ülkedeki iç çatışma unsurlarını eşi görülmemiş bir düzeye yükseltip, “çok daha fazla ananın ağlamasına yol açabilecek” bir ortamın yaratılmakta olduğu görmezden gelinir. Böylelikle “özerklik”, “genel af”, “yerel silahlı kuvvetler” türünden her aşamanın, “ne yapalım artık başka çare kalmadı” denilerek bir sonraki bölünme aşamasına geçmenin yolunu döşediği, gözlerden uzak tutulmaya çalışılır. Bu miyop bakış açısı, kendilerini temsil ettiğini iddia edenlerin emperyalizmle bu kadar içli dışlı olmasından hoşnutsuz olan Kürt kökenli yurttaşlarımızı,
emperyalizme ya “AKP ve Ortaçağ unsurları aracılığıyla bağlanma” ya da “bonus olarak bir de 'bağımsız devlet'in verildiği doğrudan bağlanma” ikilemi içine sıkıştırarak, onların elini kolunu bağlamaya hizmet eder.

Bilimin Işığında Birkaç Adım Ötesi Yeter

Bilimin en önemli katkısı, süreçlerin orta ve uzun erimde ortaya çıkacak dolaylı sonuçlarını hesaba katarak geleceğe ışık tutmasıdır. Atatürk'ün en önemli özelliklerinden biri, kuşkusuz, tarihin maddesini keskin bir gözle okuyarak, en olumsuz gibi gözüken koşullarda bile nelerin olanaklı olduğunu doğru saptamış ve mücadelesini daha en başından itibaren “Cumhuriyet Görüşü”ne sahip olarak yürütmüş olmasıdır. Bugün Cumhuriyet Güçbirliği Bağımsız Adaylarının ülkemiz için neden tek çıkış yolu olduğunu görmek için, öyle çok ötelere değil, rejim değişikliği ve bölünme konusunda seçimlerin hemen sonrasında girişilmesi tasarlanan adımlara bilimin ışığında bakmak yeterli olacaktır. O zaman öncelikle bilim insanlarımızın bu çözüme sahip çıkmaları ve topluma bu konuda önderlik etmeleri gerekir.

semihkoray@aydinlikgazete.com