Bilim Uğruna Kaybedilen Hayat: Yıldızlardan Dönüş

“Ben onları Dünya’ya değil, onlar beni yıldızlara gömmüşlerdi.” -Hal Bregg.

Daha önce 1984 yılında Baskan Yayınları‘nın “Kurgu-Bilim” dizisinde “Yıldızların Dönüşü” adıyla çıkan kitap, 1998 yılında İletişim Yayınları’ndan doğru bir çeviri ile “Yıldızlardan Dönüş” ismiyle yayımlanmıştı. Aradan geçen 22 yılda başka baskı yüzü görmeyen kitap, 2020 yılında Alfa Kitap tarafından yeniden çevrilerek bilimkurgu okurlarının beğenisine sunulmuştu.

Lem’in bu harikulade romanı bir havalanı tasviriyle açılıyor ve okuru uzaydan henüz Dünya’ya dönmüş bir astronot karşılıyor. Tıpkı okur gibi, Hal Bregg isimli bu adam da şaşkındır. Etrafında olan biteni endişe dolu bakışlarla izler. Sanki bir labirentin içindeymişçesine oradan oraya sürüklenme macerasında biz de ona eşlik ederiz.

Görevi dolayısıyla Dünya’dan ayrılan ve uzay gemisinde 10 yıl geçirdikten sonra tekrar geri dönen bir adamın, döndüğünde aslında Dünya’da 126 yıl geçtiğini idrak etme çabasını müthiş bir şekilde anlatmış Stanislaw Lem.

Hal Bregg’in yıldızlardan dünyaya geri dönmüş olması onun için bir mutluluk sayılabilirdi pek tabii, eğer dünyayı bıraktığı şekilde bulabilseydi…

Yaşadığı dünyanın 126 yıl içinde feci derecede değiştiğini ve yozlaştığını gören Hall Bregg, sanki bir yabancı gezegene gelmişçesine afallayacaktır. Doğal olarak, tanıdığı herkes ölmüştür ve dünya zamanıyla tam 126 yıl önce büyük bir yankı uyandıran ve bizzat kendisinin uzaya giden bir gemi içerisinde bulunduğu uzay seyahati, aradan geçen uzun bir zaman diliminde artık normalleşmiş, hatta umursanmayacak bir raddeye gelmiştir.

Peki Hall Bregg, bu psikolojiyi kaldıracak denli güçlü bir “uzay adamı” mıdır? Yoksa gördükleri karşısında çöküntüye mi uğrayacaktır? Bu soruların cevabı kitap boyunca Bregg’in sözcüklerinden aktarılır. En baştaki o umutsuz tavırları, sona yaklaştıkça zorunlu bir kabullenişe dönüşecektir.

“Küçük bir sıranın üzerine oturdum ve bir müddet gökyüzünü seyrettim. Yıldızlar ne kadar zararsız, ne kadar dostça gözüküyordu.”

Lem, balyozunu geleceğin muhtemel toplumları ve bilime sert bir şekilde indiriyor. Bilimsel çalışmaların, bir insanın hayatını nasıl kökünden değiştirebileceğini gözler önüne seriyor. Yarattığı Hal Bregg karakteri, tamamen yabancı kaldığı bir toplumu ve kaybettiklerini sorgularken, bizler de okur olarak derin bir toplumsal tahlile tanıklık ediyoruz.

Eserlerinde iletişim ve toplumsal sorunları masaya yatıran Lem, bunları bilimkurgu sınırları içerisinde çok iyi bir şekilde yoğurmayı başarıyor. Uzay yolculuğunun bir insanda bırakacağı kalıcı hasarları, geri döndükten sonra çekilen yabancılık ve yalnızlık gibi duyguları kitap boyunca Hal Bregg sayesinde gözlemleyebiliyoruz.

Kitapta bahsedilmesi gereken noktalardan biri de hiç şüphesiz “betrize olmak” deyimidir. Betrizasyon, insanlarının kanına enjekte edilen bir sıvı ile onları şiddetten tamamıyla uzaklaştıran bir işlemdir. Bu yönden baktığımızda, insanların artık şiddet yanlısı insanlar olmaması bir “ütopya” olarak görünüyor fakat bu “yeni dünya”ya Hal Bregg ve onunla birlikte dünyaya dönen öteki astronotların gözünden baktığımızda ise, etkili distopya tasvirleri görmemiz pekala mümkün. Evet, neyse ki Hal bu yeni dünyada tek başına değildir, onun yaşadıklarının aynısını yaşayan arkadaşları da vardır. Olaf ile zaman zaman bir araya gelir ve içinden çıkamayacakları diyaloglara sürüklenirler.

“Öyle insanlar yok,” diye tekrarladı kız. “Her şey robotlar tarafından yapılıyor.”

Geleceğin dünyasında yaygınlaşan “insansı robotlar” ise, Lem’in öngörülerinden biridir. Günlük hayatın içinde dahai birçok alanda robotlar insanlar içli dışlı bir hale gelmiştir. Yapay zekanın inanılmaz bir şekilde ilerlemesi, gelecekte insanların birçok ihtiyaçlarını onlar sayesinde gidermesi anlamına da geliyordur.

Lem’in takıntılı olduğu konulardan biri olan iletişim unsuru bu kitapta da karşımıza çıkıyor ve Bregg’in “yeni dünya“nın insanları ile kurmaya çalıştığı iletişim, yazarın öteki bilimkurgu yapıtlarını da akıllara getiriyor.

Sonuç olarak, bilimkurguyla insanın iç dünyasının birleşimini romanlarında muazzam bir şekilde irdeliyor Lem. Ortaya da böyle leziz kitaplar çıkıyor.

Yıldızlar Dönüş’ü her bilimkurgu sever okumalı. Stanislaw Lem’i ise her bilimkurgu sever hatmetmeli.

Keyifli okumalar dilerim.

“Bregg, eğer yıldızlar olmasaydı, gitmeyeceğimizi mi sanıyordun? Bence giderdik. O boşluğu incelemek, onun için bir açıklama bulmak isteyecektik.” -Thurber.