Bilim ve tasarım

Kapitalizm hakkında yazılmış olan her şey, ister klasik ya da neoklasik burjuva iktisatçıları, isterse bilimsel sosyalistler tarafından olsun, kapitalist üretim ilişkileri belli bir yetkinlik düzeyine ulaştıktan sonra ve kapitalist sistemin gözlemlenmesi sonucu yazılmıştır. Çünkü kapitalist üretim ilişkileri, herhangi bir tasarımın ürünü olmayıp, feodal sistemin bağrında kendiliğinden gelişmiştir.

Sosyalizm bilimsel bir öngörüdür

Oysa sosyalizme ilişkin yazılanların çok önemli bir bölümü, sosyalizm dünya üstünde herhangi bir coğrafyada gerçeklik kazanmadan önce oluşturulmuştur. Sosyalist üretim ilişkileri kapitalizmin bağrında kendiliğinden gelişmez. Sosyalizm tarihsel materyalizmin bilimsel bir öngörüsüdür. Sosyalist sistem, kapitalizm ve onu önceleyen toplumsal sistemlerden farklı olarak bir tasarım ürünüdür. Sosyalizmde üstyapı kurumlarının yanı sıra üretim ilişkilerinin de tasarımlanması gerekir. Bu durum, bilimin çağımızdaki içerik ve işlevini devrimci bir dönüşüme uğratmıştır.

Tasarımın kapsamı

İnsan-doğa ilişkisinde en baştan itibaren bir tasarım öğesi mevcuttur. Uzun deneme-yanılma süreçlerinde kendiliğindenlikle iç içe geçmiş olmakla birlikte, alet yapımı tasarım ürünüdür. Oysa üretim etkinliğinin yol açtığı insan-insan ilişkisinin oluşumu, sosyalizm öncesi bütün sistemlerde kendiliğindendir. Bu üretim ilişkilerinin sürdürülebilirliğini sağlayan devlet aygıtı, üstyapı kurumları ve ideolojik araçlar ise, tarih boyunca giderek güçlenen bir tasarım öğesini içlerinde barındırırlar.

Bilim, insan-doğa ilişkisi çerçevesinde üretici güçlerin önemli bir öğesi konumundadır. Bilim, doğaya ait nedensellik ilişkilerine ışık tuttuğu ölçüde, ideolojiyi de etkilemiştir. Bunun en çarpıcı örneği, Bilimsel Devrim'in yol açtığı Aydınlanma'dır. Ama söz konusu olan bilimin Aydınlanma aracılığıyla kapitalizmi tasarımlaması değildir. Aydınlanma'nın işlevi, kendiliğinden oluşmuş kapitalist üretim ilişkilerini egemen üretim tarzına dönüştüren burjuva demokratik devrimlerin önünü açmak olmuştur. Üretici güçlerin tarih boyunca görülmüş en büyük sıçramasını gerçekleştiren Sanayi Devrimi, burjuvaziyi iktidara getiren siyasal devrimlerin sonrasında gerçekleşmiştir.

Kendiliğindenliğin rolü tükenmiştir

İnsanlık günümüzde kendiliğindenliğin toplumsal gelişmede oynadığı rolü bütün alanlarda tükettiği bir aşamaya ulaşmıştır. Üretici güçlerin ve üstyapının yanı sıra, üretim ilişkilerinin gelişimi de artık tasarım kapsamına girmiştir. "Aslolanın dünyayı açıklamakla yetinmeyip, dünyayı değiştirmek olması", yalnızca bilime bir araç olarak yüklenen işleve değil, aynı zamanda bilimin kapsama alanına ilişkin bir belirlemedir. Bugün emperyalizmin "bilim"i Ortaçağ ile birlikte salt bir üretici güç derekesine indirgemenin yanı sıra, var gücüyle kendi egemenliğini pekiştirecek siyasal ve ideolojik araçların oluşturulmasının hizmetine koşması, bu açıdan son derece öğreticidir. Söz konusu olan, bilimin kurucu gücünün üretim ilişkilerinin düzenlenmesi alanına sirayet etmesinin önüne geçmenin yanı sıra, bilimin Aydınlanma ile olan ilişkisinin kesilmeye çalışılmasıdır.

Özgürlük için bilim

Günümüzde bilimin yol göstericiliği, toplumsal ilerlemenin önkoşulu haline gelmiştir. İnsanlık tarihinde, kendiliğindenliğin gericiliğe, bilimin de devrime ait oluşunun günümüzdeki kadar kesin çizgilerle ayrıştığı başka hiçbir dönem olmamıştır. Onun için "bilime özgürlük", kuşkusuz son derece yerinde bir istemdir. Ama belki "özgürlük için bilim", bilim ve toplumsal ilerleme arasındaki ilişkiyi yansıtmak açısından daha da anlamlı bir fomüldür.

20-22 Aralık tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek olan "Üniversite 'Üniversite'yi tartışıyor" sempozyumunun temel sloganının "Özgürlük için bilim, bilim için mücadele" olması, bilimi hayatın merkezine çekmeyi hedefleyen bu anlayışın bir yansımasıdır.