Bilinçaltındaki korku

İnsanoğlunun psikolojisinin derinliklerinde bir yerde, ilginç bir nokta olarak, bilinçaltındaki korku, insanların birçok konuda sorumluluğu üstlenmediklerini gösteriyor. Bu değindiğim korku çeşidi deprem anındaki veya size saldıran bir köpeğin davranışında hissedilen korku değil. Dünyanın bütününde, ayrıca bireyde, bu sorumluluk üstlenmeme duygusu (veya korkusu) hem bireye hem de dünyamıza birçok kayıp yaşatmakta…

Bu korku çeşidinde, diğerlerinin zorlu yaşam koşullarından veya bir takım zor olaylardan korkan bir kişi bu korkuyla bilinçaltında bu olay veya o kişinin koşullarıyla ilgili bir sorumluluğu olmadığına inanıp böyle davranabiliyor. Bu korku özellikle coğrafi veya sosyal bir uzaklık söz konusu ise oluşabiliyor ancak bazen yakın bir coğrafi veya sosyal konumda da ortaya çıkabiliyor.

Yakın bir mesafeyle ilgili korku konusunda mobbing, duygusal zorbalık örnek verilebilir. Rastladığım bir örnek; yöneticilik yaptığım okulda, lise birinci sınıfta, dudakları dolgun güzelce bir kızla ilgilenen ve kızdan ret yanıtı alan bir erkek öğrenci kıza “ördek” diye isim takarak eğlenmeye, onu aşağılamaya başladı. Kızı kıskanan bir grup kız öğrenci de bu erkek öğrenciye destek verdi. Diğer öğrenciler “aman bu saldırgan erkek öğrenci bana bulaşmasın” korkusuyla sustu, seyirci kaldı. Yağmurlu bir günde birinin buğulanan cama “ördek” yazması ile kız öğrencim ağlayarak, bezgin, üzgün bana geldi ve ben durumdan o gün haberdar oldum.

SORUMLULUK ALMAKTAN KORKMAK

İşte, bu bilinçaltındaki “Bana sataşmasınlar” korkusu, hiçbir öğrencinin bu kız öğrenciyi savunmamasına ve onu yalnız bırakmalarına, bu konuda sorumluluk almamalarına neden olmuştu. Dilimizdeki hoş olmayan bir deyim; “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” psikolojisi maalesef tam olarak işlevini görmüştü burada… Buna benzer bir örneği görmemiş yoktur herhalde…

Uzak mesafeli bir örnek Hindistan’daki açlık, yoksulluk ve dilenme konusu olabilir. Fazla uzağa gitmeden ülkemizdeki yoksul, işsiz veya dilenenler olabilir. Ülkemizde dilenen Suriyeliler olabilir. Birçok kişi bu yoksul insanlara kızıyor. Bu kızgınlığın bilinçaltındaki çeşidi ise muhtemelen korku. O korkuyla yüzleşmek ve gelirinin bir kısmını bu yoksul kişilere yönlendirmek yerine kızgınlık göstermeyi yeğleyebiliyor… Peki, bilinçaltındaki korku neden? Muhtemel çocukken ve yardıma gereksinmesi varken ona yardım eden olmadığı için…

Eğer “kurban” kendi koşullarıyla suçlanabilirse, o zaman “ben sorumlu değilim” otomatik sonuçtur.

YARDIM ETMEKTEN KORKMAK

Başka bir örnek de cinsel olarak tacize uğramış kadınlara “tahrik edici giysisi, davranışı” buna neden oldu diyerek taciz eden erkeği değil kadını suçlamak olabilir. En önemlisi, kendi sorumluluğunu üzerinden atma konusunda gereksinmesi olan bir kişiye yardım etmek yerine “elimden bir şey gelmiyor” tavrı… Bu tavrın altında yatan bu korku onları yardım edebilecekken yardım etmemeye yönlendiriyor. Yani yardım etmekten korkmak…

Başka yürek burkan bir örnek de Afrika’da bu kadar açlık, hastalık, (AİDS, Ebola, vb) yokluk varken uçaklarla lüks safari turlarına giden zenginler. Afrika’nın susuz bir köyüne bir çeşme, okulsuz bir köyüne bir okul yapmak, yardım etmek yerine, “buradaki yoksulluk benim sorumluluğum değil” diyerek safari turlarıyla sosyal medyada gösteriş yapmanın bilinçaltındaki tercümesi ne acaba?

Haftaya aynı konu ile devam edeceğim…