Bir Avrasya Masalı:Bahçesaray Çeşmesi ve Puşkin

“Bu çeşmeye benim gibi nicesinin yolu düştü; ama onların

kimileri artık yok,

öbürleriyse daha uzak erimlere seyahat ediyor”

Puşki’nin Bakır Atlı kitabında Bahçesaray Çeşmesi adlı uzun şiiri Sadi’nin bu dizeleriyle açılır.

Açılır çünkü Puşkin kendi toplumuna bir pencere açar. Uzun bir şiir yazdığı Bahçesaray Selsebili’ne Mariya/Dilara Bikeç ve Giray Han’ın ölümsüz âşkı için iki gül koyma geleneğini de o başlatmıştır.

Yıllardan 1763’tür ve Giray Han cariyesi ve âşkı Dilara Bikeç’in öldürülmesi üzerine İranlı olduğu düşünülen Ömer Usta’ya “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” diyerek meşhur Gözyaşı Çeşmesi’ni yaptırır.

Puşkin bu çeşme için şu dizeleri yazar:

“Han döndü Kırım toprağına

Ve anısına bahtsız Mariya’nın

Mermerden bir çeşme yaptırdı,

Sarayın köşesinde yalnız başına.

Haç ile çatılmış üzerinde

Müslümanların hilali

(Kuşkusuz, atılgan bir simge,

Acıklı kusuru bilisizliğin).

Bir yazıt: Yılların kemirmesiyle

Henüz silinmemiş yazısı.

Yazıtın yabancı hatları ötesinde

Mermerde şırıldıyor su.

Ve soğuk gözyaşlarının çisesiyle

Damlıyor asla susmaksızın.

Böyle ağlar yas günlerinde

Bir ana savaşta düşen oğlu için.

Genç kızları bu ülkeninEskinin söylencesini öğrendiler,

Ve kederli anıtına o devrin

Gözyaşı çeşmesi dediler”

Gözyaşı çeşmesinin diğer adı da Bahçesaray Selsebili’dir.Bir Karadeniz hatta Avrasya hikâyesidir aslında Giray Han ile Dilara/Mariya’nın hikâyesi….Sonu pek de mutlu bitmediği için belki bu “masal” sahicidir.

MASALIN İLK YÜZÜ:TRAGEDYA

Gözyaşı çeşmesinde aslında üç masal vardır. Birincisi gerçek bir âşk hikâyesi olan, Kırım Giray Han ile Dilara Bikeç’in (Puşkin’in şiirinde Mariya) âşkı ve bu âşkı kıskanan Zarema’nın tragedyası..

Bu tragedyanın merkezinde ise Kırım Giray Han vardır. Puşkin şöyle bahseder şiirinde:

Giray oturuyordu, bakışları dalgın;

Ağzında tütüyordu kehribar çubuğu

…..

“Şaşaasında bir başına yaşıyor o;

Daha özgürce göğüs geçiriyor,

Ciddi alnı daha canlı

Yüreğinin galeyanını anlatıyor”

Giray Han sanki bu âşk hikâyesinde, tunç zırhını, ak tulgasını çıkarmış bir halde karşımıza çıkmaktadır. Çünkü onun tragedyadaki konumu herkes gibi insan olmaktır.Niyetimiz Giray Han'ın tarihi kişiliğini ve hükümdarlığını hiçe saymak ve tarihsel bağlamdan koparıp değerlendirmek değil elbette ancak Tragedya dediğimiz şey zaten "kahramanlar"ın ve hükümdarların tragedyası değil miydi eskiden?Öyleyse bir anlığına hükümdarları en insan haliyle değerlendirmeyi deneyebiliriz diye düşünüyorum.

DİLARA BİKEÇ EFSANESİ

Masalın ikinci yüzü Giray Han’ın verdiği isimle Dilara Bikeç’in kökeni hakkında oluşan merakla çıkar karşımıza.

Puşkin’in bahsettiği ve o dönemde kulaktan kulağa gezdiği gibi bir Leh Prensesi midir? Yoksa Kafkasya’dan Kırım’a getirilmiş bir Çerkes ya da Gürcü cariye midir? Veyahut bir Rum güzeli midir Dilara Bikeç? Açıkçası kesin bir bilgi olmamakla birlikte Leh olduğu fikri zayıf hatta imkânsızdır.

Dilara Bikeç’le ilgili ilginç olan ise Bikeç ismidir. Bikeç cariye cemektir. Cariyeler ise kadınlar hiyerarşisinde en alttadır. Giray Han bu eşitsizliğe rağmen Dilara Bikeç adına bir türbe ve Selsebil’i yapmıştır. Tarihçi

Masalın bir diğer yüzü ise Puşkin’in yanılgısıdır.Çünkü Puşkin Bahçesaray Çeşmesi’ni hiç görmemiştir. Puşkin Kontes Sofiya Stanislovna Kiselyeva’nın anlattığı ‘Çeşme’ efsanesine güvenerek bu şiiri yazıyor ve kendi efsanesini yaratmış oluyor.

1825 yılına geldiğinde yani şiiri yayımladıktan bir sene sonra Puşkin Delgin’e şunları yazacaktır: “Kırım’a geldiğimde hastaydım. Sevdalı Han’ın aşkı için yaptırdığı eski eserden haberim vardı; K**, la fontaine des larmes (Gözyaşı Çeşmesi) diyerek şairane şekilde anlatmıştı bana bu çeşmeyi (…) ” “Muravyov-Apostol’un, Han’ın aşkı için yaptırdığı anıta gelince… Şiiri yazarken bu anıtı bilmiyordum. Bilseydim şiirde kesinlikle ona yer verirdim.”

1823 yılında onunla aynı yılda benzer bir seyahat yapan Muravyov-Apostol’le görüşen Puşkin yanıldığını anlıyor ve büyük hezeyanlar içinde, kardeşi L. C. Puşkin’e şöyle yazmıştır:

“Şiirin basılmamasını isterdim. Çünkü şiirin pek çok yerinde, çok uzun süre ve çok aptalca âşık olduğum bir kadına güvendim.”

ÇEŞMENİN SIRLARI

Masalın bir diğer yüzü ise çeşmenin sırlarıyla karşımıza çıkıyor. İlk olarak göze çarpan ise “selsebil” sözcüğü. Ona selsebil denmesinin nedeni Kur’an’da böyle bir ayetin olması. Kur’an’da insandan bahsedilen 76.ayete dayanmaktadır. Çeşme kaynağını bu selsebilden almaktadır:

“Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı

zencefildir. Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler”

Diğer bir sır ise Çeşmenin kurnasında yer alan mermerden yapılmış lotus çiçeğnin gözyaşlarıyla dolu bir göz anlamına gelmesidir. Üstteki büyük kurna yani kalp gözü ise kederle ve hüzünle doludur.Gözyaşları buradan akarak ilk kurnayı kederle doldurur.Çift kurnalar dolduğunda taşar ve böylelikle hatıralar tekrar canlanmaya başlar.

Taşan su ise en alttaki delikten çıkarak, zemindeki “çark-ı felek”ten geçer ve yerin altında kaybolur. Bu ise zamanın sonsuzluğunu ve hayatın akışını yansıtmaktadır. Bir diğer sır ise suyun kaynağının tam olarak bilinmemesidir.

Tarihçi Gayvoronskiy Bahçesaray Çeşmesi'ni şöyle anlatıyor:

“Bahçesaray çeşmesi mütevazı bir yapıdır, ancak büyük bir sanatsal zevkle yapılmıştır. Mermerden ustaca oyulmuş meyveler, çiçekler, yapraklar, sütunlar, süs eşyaları yarı saydam görünür; tek bir kıvrılma ve tek bir çiçek birbirini tekrarlamaz. Nişin ortasına beş yapraklı bir çiçek oyulmuştur. Bu bir süzgeçtir: ondan damla damla su bir mermer kaseye damlar, oradan yanlardaki iki küçük kaseye yayılır, yine orta sıradaki büyük bir kasede toplanır ve bu üç kez tekrarlanır. Çeşmenin dibinde küçük bir drenaj havuzu bulunmaktadır. Kenarına oyulmuş sıra sıra delikler, suyun onu neredeyse ağzına kadar doldurması ve burada oyulmuş çift sarmal üzerinde neşeli bir girdapta kıvrılarak aşağıdaki mermer levhanın üzerine bir çınlayan akıntılar yelpazesiyle dökülmesi gerektiğini gösterir.”

Akustiğiyle, göz yaşlarının dökülüşü ve Puşkin’in tıpkı “Ovidius” gibi yeniden efsaneleştirmesiyle Bahçesaray Selsebil’i bir Avrasya masalına dönüşmüştür.

“Son sözü ise bu çeşmeye övgüler yazmış şair Şeyhiy’e bırakalım:

Allah’a şan olsun! Güldü yine Bahçesaray’ın yüzü:

Düzenlendi akıllıca Büyük Kırım Hanı’nın lütfu.

Çevresine su verdi, sürekli gayreti sayesinde,

Ve isterse Allah, yapar daha iyi şeyler bile.

Buldu keskin zekasıyla suyu ve düzenledi güzel bir çeşme.

Kim denemek isterse, çıkar su oradan ve görür şunu:

Şam’ı da gördük Bağdat’ı da (ve) görmedik onun benzerini hiç!

Her susayana okur Şeyhi, bu çeşmenin ağzından şu sözleri:

Gelin ve için şifalı kaynağın en saf suyunu!”

Kaynaklar:

https://islamansiklopedisi.org.tr/selsebil--cennet

Kur’an’ı Kerim Elmalılı Hamdi Yazır tefsiri

Delgin’e mektuplar:

http://az.lib.ru/p/pushkin_a_s/text_1830_perepiska_s_delvigom.shtml

Gayvoronskiy’nin yazıları:

https://risu.ua/legendy-bahchisarayskogo-fontana-chast-i-dyurbe-dilyary-bikech_n75478

https://avdet.org/2015/08/10/legendy-bahchisarajskogo-fontana-chast-ii-mechet-eshil-dzhami/

https://avdet.org/2015/08/18/legendy-bahchisarajskogo-fontana-chast-iii-selsebil-fontan-slez/