Bir başyapıtın mezar süpürme bayramı öyküsü
Önümüz bayram, aile ziyaretleriyle birlikte bir gelenek olarak mezar ziyaretleri de yerine getirilecek. Mezarların toprağı sulanacak, çiçek bırakılacak ve çabuk tarafından da olsa bir mezar temizliği yapılacak. Nedense, mezarlara ilgi gösterip bir şeyler yapmaya çalışmanın, sadece sonsuzluk hissini taşıyan bu soğuk malzemeyle ilgili olduğunu ve bir daha geriye dönmeyecek olanlarla pek ilgisi olmadığını düşünmüşümdür. Bu bağlamda mezar ziyaretlerindeki bu eylem, farklı bir bakış açısı sunmakla birlikte Çin’deki Qingming Festivali’ni (Mezar Süpürme Bayramı) hatırlatır. Nisan’ın ilk haftasında kutlanan bu özel günde Çinliler atalarının mezarlarını ziyaret ederek mezar temizliği yaparlar ve onların yaşarken sevdikleri yiyecek ve içecekleri mezarlarına getirip bırakırlar.
Bu festivalin konusunun betimlendiği geleneksel Çin resmi vardır ve bu resim bir başyapıttır. Bu başyapıt, ressam Zhang Zeduan (1085-1145) tarafından yapılan “Qingming Festivali’nde Nehir Kıyısı Manzarası” resmidir. Resmin Çince (pinyin olarak) orijinal ismi “Qngmíng Shànghé Tú”dur. Oldukça uzun olan bu resim, 528.7 cm. uzunluğunda ve 24.8 cm. genişliğindedir. Resimde ayrıntılı çizilmiş 20’den fazla tekne ve araç, 50’den fazla evcil hayvan görülür. Uzmanlara göre resimde toplumun her kesiminden 814 figür bulunur (birkaç kez sayma girişiminde bulundum, ancak her seferinde farklı sonuç çıkınca pes ettim). Başyapıt diyorum, çünkü hemen hemen tüm Çinliler’in bildiği ve birçok kez farklı malzemelerle yapılmış yorumları olan paha biçilmez bir yapıttır. Resimdeki bayram hareketliliğine ve canlılığına sahip kent manzarası Kuzey Song hanedanı (1615–1868) döneminin başkenti olan Biànjng (bugünkü Kaifeng) şehrine aittir. Panoramik resmin merkez bölümü Gökkuşağı (kemerli) köprüsüdür ve bu bölüm resmin en popüler sahnesidir. Bir hikaye anlatımı tadında ve senfonik bir müziği andıran bu rulo resmin hikayesinin izlem takibi, bizim (batı dünyasının) alışık olduğumuz gibi soldan sağa değildir. Resim eski Çince’nin ve görsellerinin okunuş yönünde takip edilir. “Qingming Festivalinde Nehir Kıyısı Manzarası” resmi, bayram sabahının erken saatlerinden, günün ilerleyen hareketli saatlerine doğru sağdan sola doğru izlenir.
WANG’IN RUH NESNELERİ DÜKKANI
Rulo resmin; kırsal bölge, nehir kıyısındaki pazar hareketliliği, Gökkuşağı köprüsü, kente giriş kapısı ve kentin sonu olmak üzere beş bölüm içerisinde okuması yapılır. Birinci bölümdeki kırsal bölgede, köyün civarındaki mezar ziyaretinden dönen ve sabah erkenden kente doğru giden bir grup insan görülür. Resim içine girip sabah güneşinin aydınlattığı yapraksız ağaçlarla kaplı sisli ormandan ve gölgeli evlerin bulunduğu patikadan geçerek yolumuza devam edersek, biraz ileride küçük dükkânlarıyla Biang nehrinin kıyısı gözükür. Bu dükkanların içinde Wang’ın dükkanı vardır. Wang’ın dükkanında ölüler için tütsü ve kâğıttan “ruh nesneleri” satılmaktadır. Qingming Festivali zamanında bu kâğıttan “ruh nesneleri” yakılarak ataların yanına, öteki dünyaya gönderilir. Meyhane ve kahvelerin hemen yanındaki bu dükkanda en çok rağbet gören “ruh nesneleri” dükkânın önüne üst üste yığılmış müşterilerini beklemektedir. Kadim Çin geleneğine göre, ölünün sonraki hayatta yaşadığı hayatın gerçek hayattakine benzerlik taşıdığına ve dolayısıyla benzer ihtiyaçları olduğuna inanılır. Bugün de devam eden bu inanışa göre, ruhun bedensel ihtiyaçlar duyabileceği düşünülür. Para, yiyecek, içecek, günlük eşyalar gibi yaşamsal ihtiyaçların yanında; araba, bilgisayar, cep telefonu gibi günümüz teknolojisinin ürünleri de “ruh nesneleri” arasında yer alır. En önemli “ruh nesnesi” kalp banknotlardır. Yakılacak bu paraların üzerinde Taoizm’deki büyük tanrı Yu-huang Da-di’nin resmi vardır ve “Ahiret Bankası” anlamında “Ming-du Yin-han” kelimesi yazılıdır. Halk inanışına göre, insanlar öldükten sonra ahrete ulaşıncaya kadar çeşitli yolardan geçerken, önlerine çıkan cehennem bekçileri ölenin parasını sorar. Bu nedenle, eskiden ölüyü defnederken cebine para koyarak defnederlermiş. İnsanlar bu para yakma işlemini “cehennemden sorumlu tanrıya bedelini vererek ölünün cezasının hafifletilmesi” olarak algılar. Kısacası, "ruh nesneleri" gibi ölüm sanatına dair bu özel gelenekler, ahirette dolaşımı sağlayan "geçiş nesneleri" kavramı ile doğrudan ilgilidir. Boşuna dememişler para her kapıyı açar diye…
UCU AÇIK DAİREDEN SAVRULAN KÜLLER
Bu ruh nesneleri, Qingming Festivali sırasında sabah yapılan mezar ziyaretinde ve akşam yapılan “yakarak gönderme” töreninde olmak üzere iki kez işlem görür. Pekin’de, Çinli ünlülerin mezarlarına ev sahipliği yapan Babaoshan semtinde yaşardık. Babaoshan Devrim Mezarlığı’nda birçok ünlü politbüro üyesinin, ordu mensubunun ve Li Keran gibi ünlü sanatçıların mezarları bulunur. Babaoshan mezarlık semti olması nedeniyle pek sevimli bir izlenime sahip değildir. Bu nedenle geceleyin taksiye binip Babaoshan’a gitmek istediğimizde, taksiciler bizi götürmekte isteksiz olurlardı. “Qingming Festivali” zamanı geldiğinde bize yakın olan bu mezarlığa gider, geleneksel Çin müziği eşliğinde mezarları incelerdik. Ölülerin küllerinin gömülmesi nedeniyle boyutları küçük olan bu mezarların üzerinde neler yoktu ki; meyveler, ayçörekleri, çerezler, baijiu (pirinç rakısı) vs. Ancak, yiyeceklerin ve içkilerin bir kısmı eksilmiş olurdu. Demek ki gece gelip bu yiyeceklerin tadına bakan gizemli ziyaretçiler de vardı. Sadece gerçek yiyecek ve içecekler değil, kağıttan "ruh nesneleri" de mezarların üzerine bırakılırdı ve bu “ruh nesneleri” bize rahmetlinin kişisel özelliklerini tahmin edebilmemiz için ipuçları verirdi. Qingming festivali gecesinde ise “ruh nesneleri” ikinci kez ortaya çıkardı. Cadde veya sokak köşelerine toplanan insanlar yere tebeşirle büyükçe bir daire çizdikten sonra, içine “ruh nesnelerini” koyup yakmaya başlarlardı. Ancak bu daireler kapalı değildir. İnanışa göre, yakılarak gönderilen ihtiyaç malzemeleri yerine ulaşabilsin diye dairenin bir tarafı açık bırakılır. Böylece, yanan ruh nesnelerinin külleri, yakılarak küle dönüşen ölülerin ruhlarına kavuşur. Yine bir Qingming festivali gecesinde caddede gezerken, bir ailenin yaktığı “ruh nesneleri”nin içinde güzel bir kadın görseline rastlamış ve şaşırmıştım. Aileye bunun nedenini sorduğumda, babalarının biraz çapkın olduğunu söylemişlerdi. Konu ataların istekleri olunca, “ruh nesneleri” sınır tanımıyordu.
Çin’deki festival gecelerinde, yanan “ruh nesneleri” ateşinin büyüsüyle insanların eski anılarını anımsayarak derin düşüncelere dalmalarını izler, anılar girdabına ben de kapılırdım. Gecenin karanlığında yakılan ateşlerle aydınlanan cadde köşelerinde; ruhlar nesneleri, nesneler ateşi, ateş de ölünün yakınlarını içine alırdı. Sabah olur, hafif rüzgarın önüne kattığı “ruh nesnelerinin” külleri, tebeşirle çizilen dairenin açık tarafından çıkıp, caddeye, oradan da şehrin koşuşturmasına karışırdı.