Bir bilenle söyleşi (TAMAMI)

NABIZ


BİR BİLENLE SÖYLEŞİ

16 gün sonra Türkiye kaderini değiştirecek önemli bir seçime doğru gidiyor.
Hangi memleket manzaralarıyla?
-Türkiye’nin Güneydoğusu sanki savaş alanı. Molotof kokteylleri ellerinde eskiden taş atan çocuklar şimdi devletin güvenlik güçlerine sadece taş değil Molotof kokteyli atıyor.
-Ülkenin büyük kentlerinde(Ankara, İstanbul, Adana)gibi. Sokak kavgaları masum gösterilerin nasıl olup ta bu kadar hızla şekil değiştirmesi insanı şaşırtıyor. Sanki bir iç savaş provası devletin güçleri üzerinden yapılıyor.
-Seçim kampanyası sırasında liderler halka seçim sonucu verecekleri yararlı hizmetleri değil, küfre ve iftiraya dek varan en ağır sözleri söylemekten çekinmeyen bir iç kavgayı yaşatıyorlar. Hayrettir halk ta onları coşkunca alkışlıyor. AKP mitinglerinde böyle, CHP mitinglerinde böyle.. Hepsinde böyle. Sanki halk ülkeye gelmiş büyük bir cambazhanenin gösterilerini izliyor.
Alkışlar, alkışlar,alkışlar…
Bu alkışlar bizi nereye götürecek belli değil.
-Seçim kampanyasının vazgeçilmez aracı siyasetçilerin özel hayatına ilişkin kasetler havalarda uçuşmakta.
Hayret seçime on yedi gün kalmış nedense bir tek AKP kaseti meydanda yok.
İşte iktidar olmanın avantajı desek mi acaba?
Yok olan sadece o değil. Deniz feneri yolsuzluğu davasından ses seda yok. Milletvekilleri hakkında düzenlenmiş altı yüz küsur yolsuzluk dosyasından söz eden yok. Ülkenin babalar gibi satılan Cumhuriyetin varlıklarından söz eden de yok.
Bir sayın bakanın adını kullanıp ÖSYM başkanına elektronik posta çeken şahıs sekiz saat içinde yakalanıyor da bir perti liderini koltuğundan eden partide lider ve düzen değiştiren kasetten, başka bir partide bir haftada on yöneticinin canına okuyan malum kasetlerin çıktığı yer hala belli değil.
Yani öyle bir tabloyla seçime gidiyoruz ki; Allah sonumuzu hayır eylesin.

DEMİREL’İN GÖZÜYLE SEÇİM MANZARALARI

Böyle anlarda birilerine danışmak, bilge kişilerin, siyaset uzmanlarının düşüncelerini öğrenmek, aydın geçinen ve kavli ile fiili birbirine uymayanlarla konuşmaktan daha yararlı.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel ile sohbetteyiz. Sayın Demirel’e bu manzaranın kendisi tarafından nasıl karşılandığını ve seçimi soruyorum:-“Hadiseler kendi mecrasında, toplum kumandalı..” diyor. Sonra ekliyor:
”-Ortak değerler önemli ölçüde tahrip edildi. Bir çok şey iyi değildir.” Soruyorum:
”-Acaba dışarıdan mı kumandalıyız içeriden mi?”
Yanıt::”- Asıl mesele o değil kusuru kendisinde aramıyor, sistemin içinde aramıyor da başkalarında ararsanız bunun bedelini bir gün ödeyeceksiniz. Elbette fiili ahvalde…”
”-Peki size neden saldırıyorlar siz siyasetin içinde değilsiniz ki siyaset üstüsünüz?” Demirel gülüyor ve şöyle diyor:
”-Gündem yapacak! Bak sana bir şey söyleyeyim: ’Yel kayadan ne aparır.’ Derler.”
-“Acaba yabancılar iç işlerimize fazla mı girdiler, bizi karıştırmak mı istiyorlar?” Demirel yanıtlıyor:
”- içinize sokarsanız girerler.”
Yıllarca önce Sayın Cumhurbaşkanı ile bir Amerika gezisi yapmıştık. Washington’da Demirel ,zamanın ABD başkanı Clinton ile Oval ofiste konuşmuştu. Konuşma uzun sürmüş ve biz gazetecilerde meraklanmıştık. Akşamüstü Cumhurbaşkanının kaldığı otelde Cumhurbaşkanı bir basın toplantısında Clinton ile yapılan konuşmanın görünen bilgilerini aktardı. Bir ara Sayın Demirel’e işin görünmeyen yanını sordum: Acaba ne konuşmuşlardı? Demirel şöyle anlatmıştı:
”-Bana ısrarla İran’ı terör ihraç eden ülkeler listesine almamızı söylüyordu. Bir an düşündüm acaba başkan neden bizim kararlarımız konusunda düşüncesini açıklıyordu?
Sonra başkan Clinton’a dedim ki; elinizde belge var mı?
Bana hayır şu anda yok dedi. O zaman kendisine dedim ki ; biz bu ülkeyle altı yüz yıldan fazla dostuz, alışveriş yaparız. Şu ana kadar hiçbir sorunumuz olmadı. Elinizde belge yok ve benden istediğinizi benim yapmam da mümkün değil.” Sonra gülerek şöyle konuştu:
“-Demin ne dedim? İç işlerinize sokarsanız girerler. Biz sokmadık onlar soktularsa ben ne diyeceğim.”
Salonda bazı Amerikalı diplomatlar ve bizimkiler vardı. Onlara yanaştım ve sordum:
“-ABD yoksa bizi Ortadoğu’nun jandarması mı yapmak niyetinde?”
Şaşırdılar ve iki tarafta hem Amerikalılar hem bizimkiler şöyle dediler;
“- Bu da nereden çıktı olur mu öyle şey.”
Açık söyleyeyim 2011’de bu tartışmaların yaşanacağını ve içişlerimize “Organize güçlerin” girmekle kalmayıp, seçimlerimize kasetlerle girerek –Sayın Başbakan’ın deyimiyle-Atlantik ötesinden müdahale ettiklerini ve partilerimizi yeniden şekillendirdiklerini görmek asıl beni şaşırtıyor.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com