Bir darbe sonrası düşünceler
Türkiye, demokratik düzenin ve demokrasiye bağlılığın esas olduğu ülkelerde asla kabul edilemeyecek bir darbe girişimi yaşadı. Anlaşılan o ki Yüksek Askeri Şura’da, FETÖ’cü oldukları gerekçesi ile, ordu ile ilişkileri kesilecek subayların can havliyle, onaylanamayacak, acemice planlanmış, başarı şansı asla olamayacak bir darbe girişiminde bulundu ve bazı insanların ölümüne yaralanmasına neden oldu ve demokrasimize darbe vurdu. Bu darbeye kalkışanlar sonuçta Türkiye aleyhine çok olumsuz sonuçlara neden olabileceklerini hiç düşünmeden bu eyleme giriştiler. Bu komik, plansız, acemice sergilenen ve hiçbir başarı şansı olmayacak ve sivil darbeye neden olabilecek girişimin acı sonuçlarını ileride hep beraber yaşayacağız.
TAYYİP’İN ELİ MÜTHİŞ GÜÇLENDİ
1993’te Rusya’da Yeltsin’e karşı yapılan darbe girişiminde Yeltsin’in halka çağrı yaparak engellediği ve kendisinin bir tank üzerine çıkarak darbecilerin kaybettiğini ilan ettiği olayın bir benzeri yaşandı ülkemizde 15 Temmuz’da. O darbe Yeltsin’i nasıl kahraman yaptıysa 15 Temmuz darbe girişimi de Tayyip’i kahraman yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı bu gücü elbette ıskalamayacak ve derhal bundan faydalanmak için gerekli adımları atacaktır. Bu darbe girişimi ona muhaliflerini tasfiye için çok önemli bir fırsatı altın tepside sunmuştur. Umarız bu fırsat Tayyip’in Atatürkçüleri, laikleri, demokratları, ulusalcıları toplumun ve yönetimin değişik katmanlarından tasfiye amacı ile kullanılmaz. Bu durum, FETÖ’cü olsun olmasın tüm muhaliflerin, sivil toplum öncülerinin tasfiyesi için bir fırsat olarak ele alınırsa vahim bir yanlış yapılmış olur. Böyle olursa bu girişim Hitlerin muhaliflerini yok etmek için sergilediği “Uzun Bıçaklar Gecesi”ne dönüşür ve zaten demokratik özürlü yönetimden iyice demokrasi karşıtı bir rejim yaratılır.
EKİMDE GENEL SEÇİM OLURSA ŞAŞIRMAYIN
Bu günler tek adam olma sevdalısı bir insanın kendini müthiş bir siyasi gücün sahibi olduğunu sandığı, kendini ülkenin tek egemeni olarak kabul ettiği günlerdir. Bu onun için fiili durumu hukuki bir kılıfa sokmak için bulunmaz fırsattır ve bu nedenle ekim ayında genel seçime giderek, Anayasayı değiştirecek, HDP’yi, MHP’yi Meclis dışında bırakarak en az 400 milletvekili ile AKP’yi iktidar yapmak onun için dayanılmaz ve vazgeçilemez bir tutku olacaktır. Halkını gece yarısı verilen selalar ile tekbir sesleriyle sokaklara dökebilen bir lider için bu durum, mutlak gücün sahibi olan birisinin elinde tek adamlık bir vehim değil bir gerçek olarak altın bir taç gibi parlayacaktır.
İŞÇİLER EKTİKLERİ RÜZGARDAN FIRTINA BİÇECEKLERDİR
Bugüne kadar işçilerin ve onların bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin büyük katkısı ile iktidar olmuş AKP ve onun ebedi lideri Tayyip aldığı oyların bedelini işçiye zulüm olarak ödemiştir. 14 yıllık iktidarı boyunca işçi için olumlu hiçbir şey yapmamış, aksine özelleştirmelerle, kıdem tazminatını yok etme çalışmaları ile, taşeronluk düzeni ile, güvencesiz istihdam ile, yarattığı işsizler ordusu ile, dev gibi büyüyen kayıt dışı çalışanlar ile ve Türklerin yerine onların işlerini ellerinden alarak çağdaş köleler gibi çalıştırılacak olan Suriyelilerle işçilere zulüm yaşatmış bir AKP iktidarının korkusuz, fütursuz bir başkanlık sisteminde işçilere yaşatacağı cehennemi düşünmek bile insanı ürpertiyor. Bu öngördüğümüz senaryo gerçekleştiğinde bugüne kadar susmuş Türk-İş’in, Hak-İş’in ve DİSK’in anlı şanlı liderlerinin şimdiden kendilerine sığınacakları bir ülke bulmalarını şiddetle öneririz çünkü o günler geldiğinde olacaklardan en önce onlar sorumlu tutulacaktır. Ekimden sonra Tanrı, sendika ve konfederasyon başkanlarını, AKP’ye oy vermiş işçileri nasıl koruyacak çok merak ediyorum.
ÇÖZÜM EMEK EGEMEN BİR DEMOKRATİK DÜZENDİR
Bu varsayımların bir alternatifi var. İşçilerin, yönetiminde de egemen olacakları, kendilerinden yana bir partiye oy vererek emekten yana bir partiyi iktidar yapmaları. Böyle bir parti hazırlayacağı işçiden yana programını işçiye anlatarak, onlara parti yönetiminde yer vererek, onların güvenini ve oyunu kazanarak iktidar olabilir. Bu ülkenin kurtuluşu emek egemen bir demokratik düzenin kurulmasına bağlıdır. Bu ülkenin demokrasi karşıtı, İslam soslu siyasetten kurtulması işin sol sosyolojik güçlere, sendikalara, solun ideolojik aydınlarına, işçileri aydınlatacak öncü siyasilere büyük ihtiyacı olacaktır. Ya böyle aydınlanacağız ya da İslam soslu yapay demokrasi batağında boğulacağız. Seçim sizin ey işçiler.