Bir dönüm noktası mı?-(TAMAMI)
Joe Biden’ın “Küresel Girişimcilik Zirvesi”nde yaptığı “ABD’nin hâlâ balina olduğu” hatırlatması, herhalde “Yeni Amerikan Yüzyılı” projecilerinin kulaklarını çınlatmıştır. Bush’un “Savaş Kliği”ni oluşturan ve 1997’de Clinton’a “Irak’a hemen saldıralım” mektubunu yazan bu “neocon”ların, “hemen savaş” gerekçeleri şöyleydi: “Bugün özellikle askeri alanda sahip olduğumuz emsalsiz üstünlüğü hemen fiili hakimiyete dönüştürmemiz gerekir. 20 yıl sonra ABD hâlâ dünyanın en büyük gücü olmayı sürdürebilir, ama aradaki fark azalmış olacaktır.”
Yeni Amerikan Yüzyılcıları, bir ülkeye saldırı kararı alırken ABD’nin kullanması gereken bir ölçüt de vermekteydiler. Buna göre, ABD böyle bir saldırıda karşısında sadece o ülkenin askerlerini ve o askerlerin elinde de yalnızca o ülkede zaten mevcut olan silahları bulacaksa, tereddüde gerek yoktu. Dünyanın gerisinde kuşkusuz saldırıyı protesto edenler çıkabilirdi. Ama bunu dikkate almak gerekmezdi. Çünkü nasıl olsa herkes sonuçta saldırıyla yaratılacak oldu-bittiyi kabullenip, tutumunu buna göre yeniden ayarlamak zorunda kalacaktı.
ABD’nin “başarı hanesi”ndekiler
O günden bugüne, ABD yönetiminin “kalıcı başarı” hanesine kaydettiği olaylar, Saddam Hüseyin’in idamı, Usame Bin Ladin’in öldürülüşünün naklen izlenmesi ve Muammer Kaddafi’nin hunharca katledilişinden ibaret kalmıştır. Irak ve Afganistan’dan çekilmek zorunda kalan ABD, bugün bu saldırılardan elde ettiği kazanımların hangisini ne ölçüde sürdürebileceğinin belirsizliği ve telaşı içindedir.
Ancak “hâlâ balina”
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin bölgemizde BOP adı altında uygulamaya geçirilmiş olmasına karşın, ABD bugün ancak “hâlâ balina” haline gelmiştir. “Hâlâ balinalığın” sağladığı güç, Obama ile birlikte yürürlüğe konan “ganimetten pay almak istiyorsanız, siz de elinizi taşın altına koyun” çizgisini hayata geçirmeye yetmemektedir.
İşgal altında oluşturulmuş Irak Merkezi Hükümeti ABD ile pazarlığa girişmekte, BOP Eşbaşkanlığı’nın Irak’ın iç işlerine karışmasına ve Suriye’ye dış müdahaleye karşı çıkmaktadır. Şemsi Hava Üssü’nün boşaltılmasını sağlayan Pakistan, ABD’ye karşı tutumunu giderek sertleştirmektedir. Ülkemizde BOP Eşbaşkanlığı’nın kendisine verilen rolü fazla doğaçlamaya kaçmadan senaryoya uygun biçimde oynamasını sağlamak için çabalanmaka ve bu çabalar AKP içindeki çatlakların artık su yüzüne çıkmasına neden olmaktadır. İktisadi bunalımın da katkılarıyla, NATO içindeki merkezkaç kuvvetleri güçlenmeye devam etmektedir.
Dönüm noktası
Dünyanın bir dönüm noktasından geçmekte olduğunun önemli bir ipucunu, Yeni Amerikan Yüzyılcılarının “saldırı serbest ölçütü” vermektedir. Herhalde Rusya ve Çin’in BM’de Libya’ya karşı yaptırım kararına verdikleri onay, tarihe bu ülkelerin ABD ve Batı saldırılarının yolunu açmaya yarayan son kararı olarak geçecektir. Rusya’nın Suriye’ye savaş gemileriyle birlikte Amiral Kuznetsov uçak gemisini yollaması, Çin’in Pakistan’ın bağımsızlığını eylemli olarak desteklemesinin bir işareti olarak bu ülkeyle kapsamlı ve yüksek düzeyli bir ortak askeri tatbikat düzenlemesi, bunun en açık göstergeleridir.
ABD artık yeni bir saldırı düzenlemeye çalışırken, kendisiyle birlikte kimleri bu maceraya sürükleyebileceği kadar, karşısında kimleri bulacağını da hesaba katmak zorundadır. Bu resme İran’ın ABD’nin insansız casus uçağını düşürerek ele geçirmeyi başardığını ve bu uçağın taklidini yapmaya giriştiğini de eklersek, ABD’nin “emsalsiz askeri üstünlüğü”nün emsallerini yaratmaya başladığını da söyleyebiliriz.