Bir düğün gecesi

“Anka Kuşu 1 - Hayata Serenad” adlı romanım yayınlanalı üç ay oldu. “Anka Kuşu 2” yi de halen yazmaktayım. Hoşlanacağınızı düşündüğüm bazı bölümleri bu köşede paylaşacağım sizlerle. İlk olarak; ikinci evliliğini yapmış, ilk eşinden olan kızının düğününe hazırlanan İspanyol Angela’nın kadınca duygularıyla başlayalım...

“Kızımın Alicante’deki düğününe gidişimi hiç unutamam. Düğün günü öncesi gecesinde, erkenden yatağa girmiş, ancak uyuyamayıp, mutluluk ve heyecandan ağlamıştım. Ama artık sabah olmuştu, kalkmalıydım! Aniden yataktan fırladım, doğruca kızımın odasına gittim. Hala uyuyordu... “Annem kalkmalısın, bugün çok önemli bir gün,” deyip, uyandırdım onu. Benim de hem hüznü, hem mutluluğu bir arada yaşayacağım bir gündü bu. Yüreğimde sakladığım Anka kuşu böyle zamanlarda göğüs kafesimden çıkmaya çalışırdı. Neşeli bir kahvaltı sonrası kızımı önce kuaföre, sonra gelinliğini diken terziye götürdüm. Onu orada kardeşleriyle başbaşa bırakıp, hazırlanmak için eve döndüm.

Akşam düğünde; gencecik bir kadınken hayatıma ilk kez giren, 14 yılımı verdiğim, üç kızımın babası, benden on yaş büyük erkeğe ve de benden 23 yaş büyük şimdiki eşime karşı çok şık ve de olağanüstü güzel görünmek istiyordum. Özellikle ilk eşimin; beni aldattığı, boşanmamıza neden olan kadınla düğüne gelecek olması, uzun yıllar sonra onunla karşılaşmak, benim için çok heyecan vericiydi. Aynı zamanda kadınlığımı bana yaşatmayan şimdiki eşim de, varlığımı ve farkımı görsün istiyordum. Bu duygularla hazırlanırken, içimdeki gerçek kadını salıvermiştim. Bedenimi saran, stafanel kol, bakır renkte, likra, balık pulu şeklinde işlenmiş, kalçada biten çok şık bir bluz ve altına da siyah, uzun, şifon bir etek giydim. Ayağıma yüksek ökçeli, saten, bilekten bağlı zarif bir ayakkabı geçirdim. Kulağıma bu kıyafeti tamamlayan bakır renkte, uzun, şık küpeler taktım. Koyu kızıl renkte uzun saçlarımı da, ensede serbest, gevşek topuz şeklinde bağladım. Artık hazırdım, aynada kendimi uzun uzun seyrettim. Bir yandan da soruyordum; karşımdaki oldukça şık, güzel, seksi kadın ne yapmak istiyordu? Sanırım eski eşime; “Ne kaybettin görüyor musun?” ve şimdiki eşime de “Elindekinin kıymetini biliyor musun?” dedirtmek istiyordum.

ANGELA’YI ANLIYORDUM

Düğünde her iki eşimin içinde fırtınalar estirdiğimi bakışlarından hissediyordum. İkisi de gözlerini benden ayıramıyordu, tabi pek çok davetli de. İşte düşündüğüm olmuştu! Benim içimde ise meltem rüzgârları esiyordu... Çok mutluydum, şuh kahkahalar atıyor ve yıllar sonra onlarda yarattığım hayranlığın kadınca tadını çıkarıyordum...”

Usta şair John Berger’in bir yazısını okumuştum; “Bir kadının varlığı; sesinde, hareketlerinde, yüz ifadelerinde, giysilerinde ve zevklerinde ortaya çıkar. Gerçekten de kadın kendi varlığına katkıda bulunmayan hiçbir şey yapmaz. Varlığı, kadının kişiliğiyle öylesine iç içedir ki; erkekler bunu bedenden çıkan bir tütsü, bir koku, bir sıcaklık olarak algılarlar. “ Angela tam da bunu yapmıştı işte. Haydi, rastgele varlığını yaşayabilen kadınlarımıza!