Bir emek örgütü olarak dernekler

Toplumsal yaşamda ortak istemlerle bir araya gelen sınıflar, kesimler, bu istemleri için ancak örgütlü yapılar içinde çaba gösterebilir; savaşım yürütebilir. Ülkede iktidarı hedefleyen bir savaşımın aracı, elbette siyasal partidir. Ancak meslekî, ekonomik, demokratik hakların kazanılmasında ve korunmasında yapıları, işlevleri birbirinden farklı olan sendikaların, odaların, derneklerin ve vakıfların kendine göre işlevi vardır. Ulusal düzeydeki önemli gündemlerle ilgili farklı kuruluşların yan yana geldiği geniş çerçeveli birliktelikler de kurulabilmektedir. 1990’larda önemli hak eylemlerini örgütleyen Emek Platformu ve 2000’li yıllarda başarılı eylemleri gerçekleştiren Vatan, Emek, Cumhuriyet Birlikteliği, ülke gündemini etkileyebilmiş geniş birlikteliklerdir.

Dernekler, sendikaların ve odaların yanında emekçilerin örgütlendiği, haklarını aradığı kuruluşlardır. TDK Sözlüğü, derneği “Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet” olarak tanımlamaktadır. 5253 Sayılı Dernekler Kanunu da dernekleri, “Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” biçiminde tanımlanmıştır.

Ülkemizde dernek örgütlenmesinin yasal temelleri 16 Ağustos 1909’da çıkarılan Cemiyetler Kanunu ile atılmıştır. Çeşitli meslek, eğitimci, kadın, gençlik dernekleri bu dönemden itibaren kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde 1938 tarihli 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu; 1972 tarihli 1630 sayılı ,1983 tarihli 2908 Sayılı, 2004 tarihli 5253 sayılı Dernekler kanunlarıyla yasal kapsam ve çerçeve gelişmiş, değişmiştir.

TÖDMF, TÖB-DER, MEM-DER

Türkiye’de memur sendikalarının olmadığı 1965 öncesinde Türk Öğretmen Dernekleri Millî Federasyonu (TÖDMF); kısıtlı sendikal hakların kaldırıldığı 12 Mart 1971 sonrası TÖB-DER, MEM-DER, TÜM-DER vb. memur dernekleri, yüzbinlerce emekçiyi örgütlemiş, önemli kitlesel eylemleri gerçekleştirmiştir. 12 Mart ve özellikle 12 Eylül 1980 darbesi derneklerin çoğunluğunu kapatmış, yöneticilerini zindana atmıştır. 12 Eylül, öğretmenlerin dernek kurmalarını, yönetmelerini yasaklamıştır. 1990’da kamu emekçilerinin sendikal örgütlenmesinde Eğit-Der’in önemli katkıları olmuştur.

Sendikaların ve odaların ulaşamadığı, yetersiz kaldığı alanlarda (emekliler, kadınlar, gençler; meslekî , bilimsel, sanatsal çalışmalar, toplumsal dayanışma vb.) dernekler bugün de önemli görevler yapmaktadır..

DERNEKLERİN ÜÇTE BİRİ MESLEKİ VE DAYANIŞMA ÖRGÜTÜ

İçişleri Bakanlığı verilerine göre (31.10.2020 günü itibarıyla) ülkemizde faal durumda 121 bin 318 dernek vardır. Bu derneklerin yüzde 31.29’u mesleki ve dayanışma, yüzde 22.31’i spor; yüzde 15.17’si dini hizmetler, yüzde 5.10’u eğitim ve araştırma, yüzde 4.96’sı kültür, sanat, turizm, yüzde 4.57’si insani yardım alanındadır. Diğer dernek alanları arasında, sağlık, çevre, engelliler, şehit yakınları ve gaziler, çocuk dernekleri dikkati çekmektedir. Ayrıca ülkemizde faaliyet göstermesine izin verilmiş 143 yabancı “STK” vardır.

Cemiyet, kulüp gibi adlarla bilinen derneklere, işlevi, kapsamı yönünden gönüllü kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri, halk örgütleri de denilmektedir. Ancak 1980 sonrası neoliberalizmin literatüründen alınan “sivil toplum örgütleri” adlandırması derneklerin tarihsel, toplumsal işlevine uygun düşmemiştir. ABD hegemonyacılığının, ulusal devletleri turuncu “devrim”lerle ortadan kaldırma girişimlerinin bir aracı olarak Soros benzeri vakıflarca fonlanan NGO’lar (sivil toplum kuruluşları) bugün de işbaşındadır. Demokratik hakların farklı çevrelerce kötüye kullanılmasını, dernek örgütlenmesine musallat olan sivil toplumculuğun, bölücüğün ve yobazlığın benzer girişimlerini ulusumuz, Kurtuluş Savaşı yıllarında işgalcilerle işbirliği yapan “cemiyetler”den tanımaktadır.

JOE BİDEN’IN DAVETLİLERİ

Ülkemize biçtiği hükümet modelleriyle tanınan ABD Başkan adayı Joe Biden 22.11.2014 günü de İstanbul’da “sivil toplum” adı verilen kuruluşlarla basına kapalı bir toplantı yapmıştı. Biden’in davetiyle Grand Tarabya Otelinde yapılan ve 1.5 saat süren bu toplantıya katılan kuruluş temsilcilerinin, birlikte özçekim de yaptıkları Biden’la “Türkiye’deki sivil toplumun çalışmalarını konuştuğu; (...) çoğulcu bir Türkiye’de bir arada yaşamak istiyoruz” dediği basına yansımıştı. (https://www.milliyet.com.tr/siyaset/sivil-toplum-biden-le-bulustu-1973584).

Dünya halklarının baş düşmanı ABD emperyalizminin tepesindeki yöneticilerle basına kapalı toplantılarda Türkiye’nin hangi sorunu çözülebilir? Özellikle yakın zamanda dillendirilen “yaratıcı yıkıcılık” kavramıyla Biden’ın hükümet modelleri ve “sivil toplum” adı verilen kuruluşların işlevi bir arada düşünüldüğünde ülkemizin vatan ve üretim savaşımının önüne sürülecek kuvvetlerin ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ulusumuz bu girişimlere gereken yanıtı vermiştir, vermektedir.

DEVLETE VE ÜYELERE DÜŞEN GÖREVLER

İşlevleri uzun yıllar sürecek derneklerin sağlıklı biçimde gelişiminde bu derneklerin yöneticilerine, üyelerine ve kamuya düşen görevler vardır: Gelişimin temel koşulu bu kuruluşlarda örgütsel bağımsızlığı sağlamak, amaçları dışında işlevler yüklememek ve örgüt içi demokrasiyi etkin kılmaktır. Derneklerin gelişebilmesinin, yaşayabilmesinin, en önemli koşulu ise dernek üyelerinin kuruluşlarına duyarlı, ilgili olmaları, sahip çıkmalarıdır.

Kovid-19 salgını ülkemizde dernek örgütlenmesine de büyük darbe indirmiştir. Dernekler aylardır kapalıdır. Üyeleriyle bir araya gelememiş, etkinlik yapamamış, ödenti toplayamamıştır. Bu durum derneklerin giderlerini karşılayabilmesine, yaşayabilmesine engeldir.

Derneklerin bu sorunlarının çözümüne bir parça katkıda bulunabilmek adına 2004 tarihli 5072 sayılı “Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun”un 2. maddesinin a fıkrası iptal edilmeli; eğitim, bilim, kültür, sanat derneklerinin kamuya ait kuruluşların mekânlarından amaçlarına uygun olarak yararlanması sağlanmalıdır. Elbette bu durumun kötüye kullanılmasına da izin verilmemelidir. Ticari boyutu olmayan derneklerden stopaj vergisi alınmasından vazgeçilmelidir. 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan (yabancılardan) ayni ve nakdi yardım alınabileceğini belirten 21. maddesindeki bu ifadeler kaldırılmalı; yabancılardan “yardım” almak yasaklanmalıdır. Öz gücüne dayanan derneklerin çalışmalarını, araştırmalarını isteklendirecek ulusal projelere, ağırlık verilmelidir. “İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü”nün adı eskiden olduğu gibi “Dernekler Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmelidir.

İzmir’de ve Ege’de deprem felaketini yaşayan tüm yurttaşlarımıza büyük geçmiş olsun. Yitirdiğimiz canlara Allah’tan rahmet; yaralılara acil şifalar dilerim.

Sanat eğitimcilerimizin ve sanatçılarımızın 1 KASIM MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ GÜNÜ’nü kutlarım.