Bir Gladyo örgütü: HÜDA-PAR / 2
Hizbullah, tasfiye sürecinde polis ve askerleri hedef aldı. Hizbullah’a yönelik operasyonların Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne atanmasıyla hız kazandıran Gaffar Okkan, örgütün hedefi haline geldi. 24 Ocak 2001 günü Okkan’ın makam otomobiline önce el bombası atıldı, ardından 18-19 kişi tarafından çapraz ateşe tutuldu. Okkan’la beraber 5 polis de yaşamını yitirdi. Okkan’ın cenazesinde binlerce kişi “Kahrolsun Hizbullah” diye bağırırken, devlet yetkilileri de saldırının arkasında Hizbullah’ın olduğunu açıkladı. Suikasttan sonra Hizbullah militanı olduğu açıklanan 26 isim hakkında gözaltı kararı verildi. Bir kısmı gözaltına alınıp tutuklanan bu isimlerin yargılanması yıllarca sürdü. Ceza alan isimlerin hepsi sonradan tahliye oldu.
HİZBULLAH'IN DEVAMI HÜDA-PAR
Gaffar Okan suikastının ardından Hizbullah ismi artık kullanılmaz olurken, gözaltına alınıp bırakılanlar ve dışarıda kalanlar yeniden Diyarbakır ve Batman'a geri döndü. Üç yıl sonra kurulan Mustazaflar Derneği, örgütün yoluna silahsız siyaset yaparak ve sivil toplum kuruluşu olarak devam edeceği şeklinde okundu. Dernekleşme kararı nedeniyle örgütten kopmalar yaşanırken, daha çok Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde kitlesel kalabalıklarla dikkat çekti. Dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” gerekçesiyle kapatıldı. Bunun üzerine 2012’de, partileşme kararı alındı ve Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) kuruldu.
Kürt sorunu üzerine araştırmalarıyla bilinen gazeteci-akademisyen Dr. Ecevit Kılıç’a göre HÜDA-PAR’ın neyi savunduğundan çok neye karşı olduğu daha önemli ve açıklamalarına, etkinliklerine ve eylemlerine bakılınca HÜDA-PAR’ın en belirgin özelliği anti-sekülerci olması.
(Sekülerizm: Dinden bağımsız, dinî ya da ruhanî olmayan. Devlet ve dinin ayrı olması, dinî ve sivil işlerin birbirinden ayrılması inancı.)
HDP ile aralarındaki sorunun da buradan kaynaklandığını ve HDP’yi doğrudan seküler bir parti olarak gördüklerini söyleyen Kılıç “Bu nedenle HDP’ye asla oy vermezler, bir araya gelmezler. MHP’ye o verirler ama HDP’ye oy vermezler. Buradaki tek kriter de sekülerlik. Sadece HDP değil diğer bütün Kürt partilerin hepsinde az da olsa seküler bir damar var. HÜDA-PAR hariç.” görüşünde.
HÜDA-PAR’ın belirgin önceliğinin Kürt sorunu ve bu sorunun getirdiği problemlerin çözümü değil din olduğuna vurgu yapan Kılıç, “Sonuçta siyaset yapıyorlar ve Kürtlerin genel taleplerine veya önceliklerine ayak uydurmaya çalışıyorlar. Ama bütün siyasi faaliyetleri, eylemlerinin ve gündelik yaşamlarının dili Kürtçe. Bundan asla taviz vermezler. İbadetleri Kürtçe yaparlar. Kürtçe ilahi müzik yaparlar… Tabanının da en güçlü olduğu yer son yıllarda Bingöl oldu.” diyor.
OY ORANI 0,31
Parti'nin 2018’deki son genel seçimlerdeki oy oranı yüzde 0,31 ve aldığı oy 157 bin. MetroPOLL Araştırma'nın kurucusu Özer Sencar, bu bir araya gelişin AKP'nin lehine olmayacağını ifade ediyor.
Özer Sencar, “HÜDA-PAR'ın Cumhur İttifakı'na getirisi götürüsünden az olacak. HÜDA-PAR dediğimiz şey Hizbullah'tır, geçmişlerinde domuz bağı ile öldürdükleri insanlar var.” diyor.
HÜDA-PAR- HİZBULLAH BAĞLANTISI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen HÜDA-PAR ile ilgili yaptığı açıklamada, “Hür Dava Partisi’nin hiçbir terör örgütüyle bağ ve bağlantısı olmadığı açıklanmış ve muhataplarınca da ifade edilmiştir.” demişti.
Hizbullah'a yönelik operasyonların yapıldığı dönemde İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Sadettin Tantan, “HÜDA-PAR’la Hizbullah arasında tabii ki bağ vardır.” demişti. Sadettin Tantan, AKP listelerinden seçime gireceği açıklanan HÜDA-PAR hakkında açıklama yapmasını isteyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye şöyle yanıt veriyordu:
“Bunları nasıl söyleyebiliyor anlamak mümkün değil… HÜDA-PAR’ın alt yapısının kimlerden oluştuğunu, gazetelerde televizyonlarda bir bir saydık. Paraların kimden geldiği biliniyor. Oradaki faaliyetleri nasıl ortaya çıkardığımızı yakinen takip eden bir isim Bahçeli. İnanarak söylediğini düşünmüyorum.”
HÜDA-PAR’IN ÖNCÜLLERİ
Milliyetçi-Mukadesatçı partilerin illegal örgütleri, 1960’lı yıllarda İlim Yayma Cemiyeti ve Komünizmle Mücadele Derneği’nden başlayarak palazlandılar. “Türkiye İslam Ordusu”, “Türkiye İslam Kurtuluş Cephesi”, “İslam Devriminin Acil Mücahitleri”, “Türkiye İslam Kurtuluş Birliği”, “Dünya Şeriat Kurtuluş Ordusu”, “Şeriatçı İntikam Mangaları”, “İslami Hareket Örgütü”, “İslami Yumruk”, “İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi” (İBDA-C), gibi örgütler, sağcı-gerici partilerin yan kuruluşları olarak işlev yaptılar. HÜDA-PAR bunlardan biridir.
MİT’TE BİR AKŞAM YEMEĞİ
Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), faili meçhullerin yoğunlaştığı ve Hizbullah'ın da “Hizbulkontra” diye nitelendirildiği dönemde; 9 Temmuz 1992 akşamı bir grup gazeteciyi Ankara'daki merkezde ağırlamıştı.
MİT Müsteşarı Teoman Koman’ın davetine 2000'e Doğru Dergisi Ankara Temsilcisi olarak ben de katıldım.
Teoman Koman, o yıllarda eylemleriyle güneydoğuyu sarsan Hizbullah'la ilgili soruma “Hangi Hizbullah” diye, karşı soruyla yanıt verdikten sonra şunları söylemişti:
“İran'daki Hizbulah'ın Türkiye'dekilerle ilgisi yok. Güneydoğudaki kepenklerin davranışlarına tepki gösteren bir çıkar grubudur bunlar. Hizbullah denmiştir, adları öyle kalmıştır, yoksa değildir.”
MİT Müsteşarı “Hizbullah yok.” diyordu!
Soner Yalçın ile birlikte yıllar önce Binbaşı Cem Ersever ile yaptığımız söyleşi, daha sonra Ergenekon dava dosyasına girdi. Kendisi de faili meçhul bir cinayete kurban giden Binbaşı Cem Ersever de Müsteşar Koman gibi “Hizbullah yok.” diyordu. Bunu, Aydınlık’ın “icat ettiğini” söylüyordu!
DEHŞET DÖNEMİ
1990'lı yıllar sadece PKK ile Hizbullah arasında çatışmaların yaşandığı bir dönem değildi...
1990'lar; HEP, DEP, İHD yöneticileri ve gazetecilerin de faili meçhul cinayetlere kurban gittiği, Batman, Mardin, Diyarbakır gibi kentlerde neredeyse her gün 2-3 kişinin öldürüldüğü bir dehşet dönemiydi...
PKK ile çatıştığı gerekçesiyle Hizbullah'ın kollandığı, hatta istihbarat raporlarında gizlendiği öne sürülen o yıllarda, radikal dinci terör örgütü militanlarının gözaltına alındıktan sonra serbest kaldığı, üzerlerine gidilmediği, (örneğin 20 yıl boyunca aranan örgüt lideri Hüseyin Velioğlu ve yakın çevresinin bir türlü bulunamadığı) yolundaki eleştiriler de artmıştı...
Ancak gaflet olarak da değerlendirilen bu sürecin sonu ne yazık ki çok acı olaylarla sonuçlanmıştı.
1990'da Muammer Aksoy, Turan Dursun ve Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu ve 1999'da Ahmet Taner Kışlalı şeriatçı terör örgütlerince öldürüldüğünde, radikal dinci örgütlerin faaliyetleri zirve yapmıştı...
'ŞEYH SAİT’TEN ÖZÜR DİLENMELİ'
HÜDA-PAR programında Cumhuriyet karşıtı dinci isyan nedeniyle İstiklal Mahkemeleri tarafından idam edilen Şeyh Sait’le ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Başta Şeyh Sait olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir.”
BİR GLADYO ÖRGÜTLENMESİ
Evren’lerin, Özal’ların iktidarları, “Türk-İslam Sentezi”ni bir devlet politikası haline getirdi. HÜDA-PAR bu koşullarda üretilip büyütüldü.
HÜDA-PAR, CIA denetiminde bir Gladyo örgütlenmesidir. Bu örgütleri Kanlı Pazar’lardan tanıyoruz. 1960’larda gelişen işçi ve gençlik hareketlerinin de karşısına çıkartılmışlardı. ABD 6.Filosu’na karşı secdeye duran da onlardı!
İstanbul’da Turan Dursun, Diyarbakır’da Halit Güngen, Sivas’ta Hasret Gültekin ve Metin Altıok, Türkiye’nin aydınlığa çıkması için canlarını verdiler.
HÜDA-PAR, Küçük Amerika’nın çocuğudur. ABD reçetelerine göre kurulan yeraltı örgütlerinden biridir. Bu örgütler, Türkiye’ye bir NATO armağanıdır.
ABD’yi görmeyen HÜDA-PAR’ı da göremez.