Bir Hrant Dink Tragedyası-1

Bu dünyada bir nesneye

Yanar için göynür özüm

Yiğit iken ölenlere

Gökekini biçmiş gibi

- Yunus Emre

Bir yiğit biçilmiş yerde yatıyor. Kim kıymış ona? “Tertip Komitesi!” Şehrin orta yerinde yüzükoyun yatıyor. Bütün yiğitler adına kahpece katledilen şehidimiz o bizim. Yiğidin adı Bizim Hrant’tır. Çapraz planla tuzağa düşürülmüş. Kim düşürmüş? “Tertip Komitesi!” Sinsice yaklaşıp zalimler adına kurşunladılar mazlumların dağ gibi kardeşliğini. Şimdi yolun üstünde ayağa kalkacağı günü bekliyor. Gidip bakın isterseniz, hâlâ orada kıpırdamadan yatıyor. Gidin görün yüzükoyun yatan hakikati. Utancı gizlemek için olacak, yalan dolu gazetelerle örtmüşler. Boşuna çaba. Çünkü gerçek avazı çıktığı kadar bağırıyor: “Buradayım, beni görün!” Haydi, kalkın ayağa, cinayeti yakından görün. Cinayetin arkasındakileri görün. “Tertip Komitesi” yapımı, 36 kısım tekmili birden karşınızda. İyi vicdanlar!

FELEK Mİ AĞLARINI ÖRDÜ?

Toplumsal olayların neden ve sonuçlarını kadere, yazgıya, ilahlara bağlayan idealist görüş, yüz binlerce yıl insan yaşamını kör acılara mahkûm etti. Tarihin işleyişini maddenin ve hareketin yasalarına değil de doğaüstü gizemli güçlere, göksel varlıklara, ruhlara bağlayan metafizik anlayış toplumsal gelişmenin önünü tıkadı. İşte o her tıkanma noktasında insanoğlu, her seferinde çaresizlik içinde, eli kapıya sıkışmış çocuk gibi feryat etti: Çarkın kırılsın felek! Evin yıkılsın sebep! İnsanoğlunun gücü feleği, kaderi alt etmeye yetmeyince, bir yandan boyun eğdi öte yandan başkaldırdı. Her zaman işin kolayına kaçan kaderci toplum olup biteni talihe bağlama eğiliminde oldu: “Kahpe felek kara yazmış yazıyı. Kader ağlarını fena örmüştür.” Türküler, ilahiler, ağıtlar hiç susmaz: “Ne karaymış şu anlamın yazısı. Kahpe felek, sana nettim neyledim?”

Çetin koşulların yarattığı 21. yy insanının öfkesini “Çarkın kırılsın felek” çığlığıyla dile getiremezsiniz artık. Eğer kurulan çark başa belalar açıyor, alınlara karayazılar yazıyorsa o çarkı çeviren bilinmez güçler değil, açık seçik emperyalizmin elleri, kollarıdır. Kırılması gerekir ve kırılmaktadır. Başınızı kaldırıp Atlantik ötesine şöyle bir bakın: Dünyanın başına çorap örenleri, fonlarla beslenenleri, yani “Tertip Komiteleri”ni iş başında göreceksiniz.

PERDEYİ KALDIRIYORUZ

Alıp inceleyin Hrant Dink cinayetini. Baştan aşağıya senaryo, oyun. Baştan sona tertip düzen, baştan aşağıya alçakça bir kumpas, yalan, dolan, kara plan. Hrant Dink suikastına şöyle bir göz atın, anlarsınız. Soldan sağa tertip, sağdan sola entrika, A’dan z’ye göz boyama, hile desise, alavere dalavere. Emperyalist kalemlerin yazıp sahnelediği kanlı bir tragedyadan başka bir şey değildir bu. Tragedyalarda seyirciye kan gösterilmezmiş; baksanıza, burada da üstü örtüldü zaten. Makyajların aktığı, şeytanlar ile meleklerin birbirine karıştığı, maskelerin düştüğü bir maskeli gece gösterisi.

YARIM GRAM VİCDAN YOK MU?

Şöyle bir inceleyin Hrant Dink suikastını. Öyle cinayet masası uzmanı, dedektifi, kıdemli şefi olmanıza gerek yok. Öyle keskin savcı, külyutmaz hukukçu olmanıza da gerek yok. Azcık vicdanınız, bir gıdım aklınız olsun yeter. Bu oyunu bir çocuğa izletseniz yemez, tükürür. Deneyin, “yemediğini” göreceksiniz. Yüzünüze bakıp gülecek. Şöyle birazcık yaklaşıp bakın sahneye: Şiirle, şarkıyla, ağıtla, feryatlarla süslenmiş, “Yalancı Yıkıcı Yaratıcılık” örnekleriyle örülmüş “Tertip Komitesi” makamının Oskarlık performansı nasıl da göz doldurduğunu göreceksiniz. Şöyle bir bakın, dalgında olsanız gerçeği göreceksiniz, haykıran gerçeği, meydan okuyan hakikati. Yeter ki yüreğinizde yarım gram vicdan, beyninizde yarım gram akıl bulunsun.

BİZİM HRANT YÜREĞİMİZDE AKAN FIRAT

Hrant yüreklidir, tutkuludur. Derin bir vefa duygusuna sahiptir. Sevdiğini kuru kuruya sevmez, tutkuyla bağlıdır, sevgisinde emek vardır. Bir Ermeni ailenin çocuğu olarak, doğup büyüdüğü, yaşayıp hayatını kazandığı, ordusunda askerlik yaptığı ülkeyi, benim diyen pek çok Türk’ten daha çok sevdi, hep sevdi. O kadar ki gençliğinde adını Fırat olarak değiştirebilme yürekliliğini, içtenliğini tutkusunu göstermişti. Hrant Dink Ermeni kökenli bir aydın olarak, Ermeniler üzerinden yürütülen emperyalist siyasetlere, karanlık oyunlara karşı durdu. Hrant, Amerikancı Diasporanın kışkırtıcı sürü psikolojisiyle değil, vicdanlı bir gerçeğin sahibi olarak, güç merkezlerine karşı çıkacak kadar cesurdu. Hayatını bu derin, büyük insani iddiası uğruna çekinmeden ortaya koydu.

DİYASPORA İLE ALAY EDİYOR

Asırlık emperyalist yalanlarla, “Türkler soykırımcıdır!”, “Türklerin kanı zehirlidir!” diye Ermeni toplumunun bilinçaltına düşmanlık tohumları saçan kurumsallaşmış Diaspora ve kışkırtıcı CIA odaklarına karşı durdu. Hatta onların akıldışı çabalarıyla alay etti. Nasıl mı? Gazetesi Agos’ta, “Türk’ün kanı zehirlidir!” diyenleri, Türk’e karşı kin duyguları körükleyenleri şöyle mahkûm ediyor: “Türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur!” Hrant bu sözlerle “Türk! Türk!” diye kafayı sıyırmış, fakat geçimini bunun üzerine kurmuş Ermeni Diasporasına sesleniyor. Onların tutulmuş akılları, kararmış vicdanlarıyla alay edip uyarıyor: “Tertip Komitesi” sizi de tertibin içine alıyor, görmüyor musunuz?

TÜRKİYE’NİN YAKASINDAN DÜŞÜN

Ne demek istiyor Hrant? 1. “Türk” sözcüğündeki gerçek anlamın dışına vurgu yapan tırnağa dikkat! Türk’ü kast etmediğini “Türk” diye saptırılıp Ermeni’nin kafasında taşlaşmış olumsuz Türk imajını kastediyor. “Sözüm ona, size göre Türk’ün zehirli kanı” demek istiyor. 2. Türkiye’deki Ermeniciye diyor ki, “Bizi burada rahat bırak, sen git bu çabanı Ermenistan’da göster. Türkiye’den çık git, Ermenistan halkının benliğini kemiren emperyalist mikropla mücadele et. Ermenilerin ruhuna bulaştırılan yarayı kaşıma. Bunun kimseye yararı yok, emperyalist ülkelerden başka. Hrant bu zevata diyor ki, Türklerin, Türkiye’nin yakasından düşün arkadaş. Hrant, Ermeni çevrelerinin içine düşürüldüğü “soykırımcı Türk” paranoyasıyla alay ediyor. Emperyalist fitneye meydan okuyor. Ermeni çocuklarının küçük yaşta Türk düşmanlığıyla beyinlerinin yıkanmasına karşı çıkıyor. Yüreği kararmış, bilinci kapanmış Türk düşmanı yapılmış Ermeni siyasetçiyle, emperyalizmin kölesi olmuş Diaspora’yla dalga geçiyor. İşe bu Türkiye’nin oğluna silah çekseniz Türk’e aykırı bir şey söyletemezsiniz ona. Fakat, “Tertip Komitesi” tertiplerine devam ediyor.

KÜRTLERİ AMERİKA’YA KARŞI UYARIYOR

Hrant, katledilmesinden hemen önce 15 Nisan 2006’da Malatya İşadamları Derneğinde konuşuyor, Emperyalizmin 20. yüzyılın başında Ermenilere yaptırdığı hataları, şimdi de Kürtlere yaptıracağını söylüyor: “Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi. Kendilerini Osmanlı’nın zulmünden kurtaracaklardı. Ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar, çekilip gittiler. Ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey… Amerika bu. Gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları birbiriyle kendi didişmesi içinde bırakır.” Bilge aklın sözü biter bitmez “Tertip Komitesi” acilen toplanıyor: “Ama bu kadar da olmaz ki!”

ERMENİSTAN KARABAĞ’DA İŞGALCİDİR

Anadolu kültürünün halkçı, kamucu, aydınlanmacı damarından beslenen vicdan sahibi bir aydın olarak Hrant Dink, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmazlıkta, Azerbaycan’ın yanında yer alıyor. Ermenilerin nasıl da kolayca kışkırtmaya geldiğini, emperyalizmin oyuncağı olduğunu gören Hrant, Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ’dan çekilmesi gerektiğini şöyle dile getiriyor: “Başta şu Karabağ sorununun çözülmesi gerek. Azerbaycan, Türkiye, Ermenistan, Rusya ve ABD neyse artık... Bir araya gelip orada!” diye çağrı yapıp dünyanın yüzüne haykırıyor: “Açıkça söylüyorum, Ermenistan'ın işgal etmiş olduğu topraklardan çekilmesi lazım!" Çıldıran “Tertip Komitesi” bir daha acilen toplanıyor.

‘AVRUPALI NİYE BENİ ÖPÜYOR?’

Bakın bizim Hrant, Avrupa’nın mazlumlara karşı sinsi düşmanlığını nasıl deşifre edip ortaya koyuyor? 2007 yılında, henüz öldürülmeden önce, katıldığı bir televizyon programında bakın ne diyor: “Yok mu burada bir azınlık sorunu. Beni apar topar çıkardılar. Efendim, Amerika'dan gelmişler, Avrupa'dan gelmişler, devletin erkânı önde oturuyor. Çıktım bu aynı sorunu anlattım. Sonra gittim baktım, Avrupalılar geldi, beni öpüyorlar. Ya bu Avrupalılar beni niye öpüyor? 'Ben ülkemi Avrupalıya mı şikâyet ettim' diye kendi kendime böyle bir şey oldum.”

Altın yürekli adamın, vicdanı pırıl pırıl bir aydının gerçeği yansıtan bu cesur ifadeleri “Tertip Komitesi” nezdinde katlini hepten farz kılıyor.

“TERTİP KOMİTESİ”NİN PARMAĞI TETİKTE

Bu sözler “Tertip Komitesi”nde gıcık yapıyor ve fesat hatları acilen devreye girip çalışmaya başlıyor. Küresel “Tertip Komitesi” “Yalancı Yaratıcı Yıkıcılık” yöntemiyle Hrant’ın tırnak içine aldığı bu sözünü tersine çevirip piyasaya sürüyor. Hrant’ın Diasporanın kararmış ruhuyla alay eden bu sözü “Türk’ün kanı kirlidir” “mealiyle” servis ediliyor. Adım adım plan işliyor. Planın içinde profesyoneller, yarı profesyoneller, amatörler, daha da önemlisi bunu yiyen salaklar da var; bir rol icabı sokaktan meraklı kişiler sahne alıyor. “Tertip Komitesi”nin attığı karpuzları, komitenin Türk üyeleri havada yakalayıp gerekli yerlere servis ediyorlar. Kurulan tezgâh yukardan aşağıya tıkır tıkır işliyor. “Tertip Komitesi”nin parmağı Hrant’ı vuran silahın tetiğinde. Düzenek kuruluyor ve silah patlıyor. İrkiltici ses Ergenekon, Halâskârgazi Caddeleri boyunca yankılanıyor. Silahın tetiğine bastığı iddia edilen çocuk acilen konuşturuluyor: “Bana Hrant Dink’in, ‘Türk’ün kanı pistir’ dediğini söylediler.”

“FRANSA’YA GİDİP YASAYI ÇİĞNEYECEĞİM”

Hrant Dink, Ermenilerin 20. yüzyılın başında nasıl oyuna getirildiğinin bilincinde bir aydın. Ermenilerin kendi başbakanı Ovanes Kaçaznuni “Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok” adlı “1923 Parti Konferansına Rapor” yoluyla olayı bir savaş olarak değerlendirmekte ve daha önemlisi, emperyalistlere alet olduklarını açık yüreklilikle kabul etmektedir. Hrant da aynı tarihi bilince sahiptir. Hrant Dink, Türkler ile Ermenilerin arasına başka ülkelerin girmesine karşı çıkıyor. Avrupa parlamentolarında alınan “soykırım” kararlarına tepki gösteriyor: “Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız’ın, Alman’ın, Amerikalının ve ille de Türk’ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır.”

Fransa meclisinin aldığı Ermeni “soykırım” yasasını protesto ediyor ve arkadaşlarına diyor ki: “Fransa’ya gidip bu yasayı çiğneyeceğim!”