‘Bir iki İsrail ABD’ye bin selam’

SDG/YPG/PKK’nın hapishanelerinde tutulan ve aralarında en büyük suçu etnik bölücü SDG/YPG/PKK’nın demografik yapıyı değiştirmesine, tarlalarının yakılmasına, hasat edilen ürünlerinin talan edilmesine, petrolün çalınmasına, işgalci ABD ile bölgede terör estirmelerine ve daha nice zorba uygulamalarına karşı çıktıkları için toptancı zihniyetle IŞİD’ci olarak gösterilen binlerce insanın kaldığı hapishaneye yapılan bir saldırı tiyatrosu hasıl oldu. Bazı kesimler, “Ama 129 IŞİD’ci ve 36 YPG/PKK’lı ölmüş böyle tiyatro mu olur’ diyerek itiraz edebilir. Bunun tarihte benzer onlarca örneği var. Tüm bu konuları “CFR ve YPG Lideri Mazlum Abdi’nin Mesajları” yazımızda önümüzdeki hafta kaleme alacağız. 21 Haziran 2015’te kaleme aldığım ve gazetemizde yayınlanan yazımızı ihtiyaç üzerine tekrar okuyucularımızla paylaşıyoruz:

“Suriye aydınları, PKK-HDP ve YPG’nin geçirdiği evreleri, Suriye savaşında üstlendiği oportünist misyonu, ABD’nin bölgesel projelerde en önemli müttefik olarak kabul gördüğünü ve en önemlisi, Kürt milliyetçi ideolojinin en çok Arap-BAAS düşmanlığı temelinde olacağını iyi okuyamadılar. Türkiye-Suriye bölgesinde Kürdistan devleti için start verildiğini göremedi. Seçim arifesinde, AKP iktidarından kurtulma adına, Suriye medyasının önemli bir kesiminde HDP’ye umut bağlama nüksetti. PKK ile sempati kuran, Batı ve ABD ile yaşadığı ilişkileri ‘taktiksel’ olduğunu iddia eden ancak onda halen Emperyalizm ve Siyonizm’e karşı bir cevher arayan Türkiye kökenli ‘sol’ yapılanmaların yönlendirmeleri de bu yanlış değerlendirmeye katkı sağladı. Gelişmeleri, AKP ama özellikle Erdoğan’a karşı duyulan tepki ve öfke üzerinden yorumlayan Suriye medyası, düşmanımın düşmanıdır diye gördükleri yapının daha büyük bir düşmanın dostu olabileceğini kestiremedi.

Suriye merkezi devleti ve ordusu, Suriye’nin Türkiye hududuna sıfır noktada yer alan Kuzey bölgelerinden çekilirken bu mıntıkaların güvenliğini ‘yakın’ ve ‘laik’ kabul ettiği Kürt milis kuvvetlerine bıraktı. Aslında bu alternatif dışındaki seçeneklerin tatbiki zor olacaktı. Ordu, Haseke ve Kamışlı gibi önemli kent merkezlerine çekildi. Arap, Süryani ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu bu şehirlerde, kırsal bölgelere kıyasla, bir arada yaşama kültürü ve Suriyeli olma aidiyeti daha güçlü. Bu sosyal gerçeklik, ordunun ihtiyacı olan halk desteğini sağlamaktadır. 2013’ten itibaren Haseke ve Kamışlı’yı askeri olarak yoklayan PKK/YPG’nin kent merkezlerinde etkin bir askeri varlık gösterememesi ve açıktan bir saldırıya kalkışamamasının önemli bir sebebi de budur.

ABD’NİN ‘ABLUKA’ STRATEJİSİ

Ardından özellikle Haseke kentine saldırı görevi IŞİD’e verildi. Bölgedeki askeri operasyonları bizatihi idare eden ABD, IŞİD’i bu iki kent merkezine sürerek Suriye ordusunun yıpratılmasını ve Kürt milis kuvvetlerine daha çok imtiyaz takdim etmek zorunda kalınmasını arzuladı. Ordu ve onunla birlikte hareket eden silahlı sivil savunma güçleri bu saldırıları püskürtebildi. Bu aşamadan sonra iki kent merkezini abluka altına alma stratejisi uygulandı. Doğu bölgeleri IŞİD denetiminde kalırken, Batı, Kuzey ve Güney bölgelerinde PKK/YPG etkin hale getirildi. Bu stratejide Ayn El- Arap (Kobani) bir kırılma noktasıdır. Kürt meselesinin, PKK/YPG-HDP üzerinden uluslararası kamuoyuna taşınması ve kalıcı hale getirilmesi sürecidir.

‘ŞAM, TAHRAN VE BAĞDAT’LA BİR OLUN’

Tel Abyad bölgesinin, çok kolay insan kesen ve ölüme tebessüm ederek giden manyaklar olarak tasavvur edilen IŞİD’in, uysal koyun misali davranması sonucu, PKK-YPG’ye teslim edilmesi esas aktörlerin amaçlarını deşifre eden hadise olmuştur. HDP’ye destek verenler dahil çok kesimde, atı alanın Üsküdar’ı çoktan geçmiş olmasına rağmen, PKK/YPG-ABD iş birliğini sorguluyor ve ‘neler oluyor?’ sorusunu soruyor. Ne olduğunu söyleyelim; ABD’nin sömürge politikalarında tatbik ettiği ve çoğu kez olumlu geri bildirim sağlamış olan ‘böcek yiyen böcekler’ kavramı devrededir. Bu konsept üzerinden, Suriye’nin en Kuzey noktasından Akdeniz’e hayal edilen ‘İkinci İsrail’in’ taşları döşenmektedir. Bu saatten sonra kaldıysa, aklıselim olanlara, Şam, Ankara, Tahran ve Bağdat ile bir olun, diri olun, Washington, Brüksel ve Tel Aviv ile Akdeniz’e devlet olmaya giderken Midyat’taki bulgurdan olmayın derim, derim ama havanda su mu dövmüş olurum?”