Bir kez daha: AKP iktidarı asla bırakmayacak

Genç okurlarımdan Serkan İ., bir ileti göndererek, 27 Mart 2009 (Hürriyet) tarihinde yayımlananan “AKP İktidarı Asla Bırakmayacak” başlıklı yazımı “Bir Kez Daha” dizisine almamın isabetli olacağını haber etti. Kendisine teşekkür ederim. Serkan’ın dediğini yapıp yazıyı okuyalım:

***

[Dilerim yanılıyorumdur. İnşallah tarih önünde mahcup olurum! Ama o zamana kadar bu kanımda ısrarlı olacağım. AKP partiler yasasına göre kurulduğuna göre, kuruluş biçiminde ve programında yasalara ve Cumhuriyet ilkelerine aykırı herhangi bir şey yok demektir.

Biçimsel (usul) olarak doğru bu! Ama ya içerik (esas)?

Bir siyasal parti bir eve benzer: Yangın, sel ve zelzele gibi bir doğal afet olmadıkça yerinde durur. Yapı malzemesi de evin ömrünü belirler. Yapı malzemesi yenilenmezse, yapı desteklenmezse doğal ömrünü tamamlar ve yıkılır.

Ancak ev ruhsatsız yapılmış ise kamu yıkımına karar verir. Yapı amaçları dışında kullanılıyorsa, mesken tanımlı konut işyeri olarak kullanılıyorsa bu dönüşüm Belediye tarafından yasaklanır.

Bu emsal, AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) Anayasal statükonun kurallarına göre kurulmuştur. Ancak bu binanın sahipleri, Milli Görüş partilerinin mirasçıları olarak şaibeli maliklerdir. Nitekim bu şaibe bir süre sonra fiile dönüşmüş ve AKP Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak”tan mahkûm edilmiştir. Ancak, her ne hikmetten ise, AKP’ye kesilen kapatma cezası, para cezasına çevrilmiştir. Bir Anayasal suç işlemiş olan bu parti şu anda ülkenin iktidar dizginlerini elinde bulundurmaktadır.

***

Anayasa Mahkemesi’nin kararını tercüme edelim: “Laiklik”, cumhuriyet ve demokrasi rejimlerinin olmazsa olmaz oluşturanıdır, “oksijen”dir. Bu karara göre AKP, cumhuriyet, demokrasi ve laiklik karşıtıdır. Ama ne var ki Türkiye otobüsünün ehliyetsiz şoförü olarak şoför mahallinde direksiyon sallamakta ve ülkeyi imam-valilere, imam-kaymakamlara teslim etmeyi normal saymaktadır. İmam-Başbakan döneminde bütün il ve ilçeleri “imamlar” yönetecek, hakim ve savcılarıyla adalet ve polis teşkilatı da imamlaştırılacaktır.

AKP gibi maskeli takiye partileri demokratik seçimlerle iktidara gelirler. Ancak demokratik seçimlerle iktidarı kaybedecek olurlarsa bir daha iktidara gelemeyeceklerini de bilirler. Seçmen halkın “Bunlar gitsin de kim gelirse gelsin!” evresine gelmesi AKP türünden partilerin iktidardan gitmemeye karar verdikleri menzildir.

İktidardan gittikleri an Başbakan’ın ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalkacak ve kendilerini Yüce Divan ve bağımsız yargının önünde bulacaklardır. Bu nedenle her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak zorundadırlar.

***

İktidarda kalmanın bir de ideolojik yanı vardır ki, bu da işleme koyduğu sivil darbe’nin tamamlanması için, her ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmayı zorunlu kılar.

AKP henüz Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini değiştirme olanağını elde edememiştir. Cumhuriyet’in laik yapılarını tamamen değiştirememiş; Devrim Yasaları’nı yürürlükten kaldıramamış; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu ilga edecek duruma gelmemiştir.

Türkiye’yi sarıp sarmalayan iç ve dış güçler AKP’nin bu misyonunu tamamlamasını istemektedirler. AKP bu nedenle, misyonunu yerine getirmek için demokrasiyi ve cumhuriyeti, yapılarıyla birlikte tahrip etme girişimini her ne pahasına olursa olsun devam ettirecek! AKP’ye oy vermeye niyetli (lümpen ve çıkarcı olmayan) demokrat seçmen bu gerçeği görüyor mu? İşbirlikçi, lümpen kafalı zibidi tayfası televizyonda benimle dalga geçse bile ben uyarılarımı sürdüreceğim!](Ö.İnce, Direnen Cumhuriyet, Destek Yayınları,S.93)

***

Okuduğunuz yazı 27 Mart 2009 günü, yerel seçimlerden iki gün önce yayınlanmış. Bugün 24 Mart 2014. Üç gün sonra 5 yıl dolup altıncısı başlayacak. Yerel seçimlere 6 gün var. Ne yazık ki yazdıklarımın tamamı gerçekleşti. 1980’lerden itibaren her yazdığım gerçekleşti. Şom ağızlı bir dahi miyim, yoksa vahiy benzeri mesajlar alan bir meczup muyum? İkisi de değilim. Ancak akıl almaz ölçüde gerçekçiyim ve en önemlisi 1950’lerin başından itibaren bir “tıfıl” olarak oturduğum Cumhuriyetçi pencere önünde bir “dinozor” olarak hâlâ oturuyorum. Hikmet işte burada!

Hayatım ortadadır, bütün İslamcı kadrolar ve Fethullah Cemaati yıllardır o “Hayatım”ı hallaç pamuğu gibi attılar. Tek bir çizik, tek bir falso, tek bir sapma, tek bir onursuzluk bulamadılar. Bu nedenle yanılmadım! Kim yanıldıysa, ya budaladır ya da hayatında bir yığın çizik, falso, sapma ve onursuzluk vardır. Kanıtlanmıştır!

Bu nedenle, AKP tarikatı iktidarı ile Fethullah Cemaati ortaklığına çıkar karşılığı kapıkulu hizmeti basit bir “yanılmışım”la kimse atlatamaz.

***

Çünkü: TSK’yı çökertmeye yönelik bütün operasyonlara hizmet ettiler; AKP tarikatı iktidarının belgeleriyle kanıtlandığı iddia edilen soygunlarına erkete durdular; Cumhuriyet’in geleneksel dış politikasının Tunus, Libya, Mısır, Irak ve Suriye’de çökmesine alkış tuttular.

Bu felaketler AKP tarikatı iktidarının belediyelerden ve hükümetten uzaklaştırılması ile kısa zamanda tamir edilebilir. Çok kısa zamanda üstelik.

AKP tarikatı & Fethullah Cemaati ortaklığının yasama, yürütme ve hukuk alanında yaptığı tahribat da birkaç yasa ile onarılabilir.

Ama, bu şeytanî ortaklığın milli eğitim ve okullar bağlamında (Tevhid-i Tedrisat, imam-hatip okulları, medreseleştirme, vb.) ve tarikatlar, camilerin siyasallaştırılması alanlarında yaptıkları “atom bombası” etkili yıkımı onarmak Türkiye’nin en azından 50 yılını alır.

Kürtçülük konusunda yarattıkları yıkım da bir daha asla onarılamaz: Önümüzdeki kısa dönemde, Kürtçüler ve hempaları bu kafayla giderse, ülkenin bölünmesini kimse engelleyemez. Bu konuda ayrıntıya girmek istemiyorum.

***

Bunların olmaması, yıkımın durması için, bozulan AKP Tarikatı & Cemaat ortaklığının iktidardan mutlaka uzaklaştırılması gerekiyor. Bunun gerçekleştirilmesi için, bir kısım seçmenin mutlaka “negatif oy” kullanması yani AKP tarikatının şer iktidarını yıkacak oy kitlesine katılması kaçınılmaz oluyor.