Bir kez daha ‘Ulus’ ile ‘Milliyet’


Eski Yeni Şafak, şimdi Todays Zaman ile Taraf gazetesi yazarları Halk TV ekranından, CNN Türk programcıları ile bu grubun gazete yazarları kendi köşelerinden “Türk-Kürt eşit değildir dedi” saldırmasına hız verdiler. Daha o zaman elbirliği yaptıkları çarpıtmadan ötürü kendilerinden özür beklediğimi söylemiştim; özür bir yana bunca zaman sonra şimdi kampanyalarını genişletmeye giriştiler. Hatta son günlerde bunlara partim adına konuşan kimi yöneticiler de katıldı.
O zaman “karanlık bir kampanya” yürütüldüğünü söylemiştim, şimdi hep birlikte bu kampanyanın CHP’yi de içine çekme gayretinde olduğunu görüyoruz. O halde, niyetleri olmadığı için duyacaklarını sanmamakla birlikte, Türk ulusu adına savunmamızı bir kez daha dile getirmek görevimiz.
***
Etimolojik olarak ulus ile millet, biri öz Türkçe, ikincisi Arapça sözcüklerdir. Ama kavram olarak aynı anlama gelmeyebilirler. Örneğin Osmanlı’da millet vardır; dini gruplara “x milleti” adı verilirdi. Ama Osmanlı’da “ulus” yoktur. Bu anlamda millet “dinsel” toplulukları anlatırken, ulus “dilsel” toplumları anlatır. Milliyet ise, 1900 tarihli Kamus-u Türki’ye göre, millet sözcüğünün dinsellikle bağlı ümmet sözcüğüne karışan anlamlarından kurtulabilmek için üretilmiş sözcüklerden biri. Bu yüzden etimolojik doğruluk aramak boş.
Zamanla millet/ulus aynı anlama geldi. Ta ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan “millet”i isimsiz bırakıp bu sözcükle kendi tabanına Türk milletinden değil İslami ümmetten söz ettiği gizli mesajını verene kadar. Milliyet ise kendi başına kullanıldığında daha çok Batı dillerinde kullanılan “uyrukluk” karşılığı olarak dar anlamda kaldı. İngilizce öğrenmeye daha yeni başlarken sorulur ya “what is your nationality” diye, “hangi ülkedensin/ulustansın/milliyetin ne” anlamında! Bu sözcük asıl olarak “-cilik” ekini alan milliyetçilik sözüyle geniş bir kullanıma erişti.
Oysa sosyal bilimde “milliyet” özgün tarihsel kategorilerden biri. Elbette Batı bilim dünyasının kör kaldığı kategorilerden biri. Konuşulan sorun Batı biliminde “kimlik sorunu” diye adlandırılır. Doğu bilim dünyasında ise “ulus ya da milliyetler sorunu” kuramı çerçevesinde düşünülür. Türkçesi bir türlü yetmiyor anlaşılan, ulus ile milliyet İngilizcesiyle nation ile nationalities diye bilinir.
Ulus yeni zamanların kavramıdır. Bu, (1) aralarında biyolojik ve dinsel bağları olmayan çeşitli milliyetlerle etnik toplulukların, (2) ortak bir dil çevresinde, (3) iktisadi yaşam birliği temelinde kurdukları, (4) siyasal birliktir.
Milliyetler ise, tarihin eski zamanlarından bugüne gelir. Milliyetler, (1) soy/boy ve din bağlarına dayalıdırlar, (2) kendi dilleri vardır, (3) kendi içinde iktisadi yaşam birliği yoktur; üyeleri ülkenin herhangi bir yerinde ya da ülke dışında yaşayabilir, (4) toplumsal-kültürel yapıdır.
***
Ulus, büyük bir çadırdır. Etnik toplulukların büyük bölümü, ulusun dokusuna dönüşür. Bazı topluluklar ise farklılıklarının altını çizmek ısrarından vazgeçmez. Bizde bunlardan üçünün farklılığı, Lozan’da ‘azınlık statüsü’ olarak çizilmiştir. Lozan azınlıkları da dahil, bizde siyasal birliği oluşturan bu yapı Türk ulusu/milletidir.
Türkmen ve Yörük toplulukları, milliyet olarak varlıklarını ulusa devrederek sonlandırmışlardır. İradi olarak değil. Bin yıllık Anadolu tarihselliğinin sonucu olarak... Ulus hamuru için sağlam bir maya! Belki de bu nedenle Türk ulusu üzerinde “kuruculuk” iddiasında bulunmamış, kamu ya da özel sektörde hiçbir zaman “ayrıcalıklı” olmamışlardır. Gerçekten, bir tek sektör ya da siyasal alan gösterebilir misiniz ki, hukuken de fiilen de, orada olmak Türkmen ya da Yörük olma koşuluna bağlanmış olsun? Türk ulusunun “yapay” ya da “imal edilmiş” değil, tarihsel bir varlık olduğunun açık göstergelerinden biri, iradi değil tarihsel oluşum karakteridir.
***
Türk uluslaşması büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bunun tek kuraldışı durumu, Kürt milliyeti ile ilgili siyasal taleplerdir. Kürtçü siyaset, ulusal yapı içinde “kimliğine statü” ve “bölgesine statü” için çalışmaktadır.
Kimliğe statü, anadilin resmi dil olarak kabulüdür. Yani toplumun federeleşmesi. “Türk ulusu” siyasi varlığının ortadan kaldırılması. Bölgeye statü, özerklik talebidir. Yani toprağın federeleşmesi. Üniter yapının ortadan kaldırılması, “bölgeli devlet ya da federasyon”a dönüştürülmesi. Ulus içindeki milliyetlerden birini ulus ile eşit kılmak harekatı... Bu, Türkiye’de devlet - toprak - sınır sorunu çıkarmak ve kardeşi kardeşi kırdırtmaktan ibarettir. Bölücülük ve ayrılıkçılık harekatıdır. Küresel sömürgeciliğin hizmetindeki birlik ve kardeşlik hilekarlığı...