Bir Türkan Şoray kalmıştı...

Bir kirletilmeyen, hedef gösterilmeyen, nefret söyleminin biraz da olsa dışında kalabilen kültür-sanat alanımız ve bu alanımızın sanatçıları kalmıştı… Bu dışarda kalış; unutulmuş olmaktan daha çok, yazıp-çizip konuşanların bir çoğunun içerde, çok azının da dışarda suskun olmasından kaynaklanıyordu. Yazılmamış kitapların, çekilmemiş filmlerin, söylenmemiş sözlerin nelere mal olduğunu bu ülkenin sanatçıları çok iyi bilirler… Çoğu sanatçımızın “ödülden” çok “yatmışlığı” vardır bu coğrafyada… İster sağda olsun, ister solda, başarısının cezalandırılmadığı kaç sanatçı vardır dersiniz… İçeri girip çıkmışlardan çok, dışardakileri saymak daha kolaydır…

Kimi sanatçılar, sussa da suçlanır, konuşsa da… Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray da bu tür sanatçılarımızdan biridir… Her şeyin farkındadır ama, çok konuşmaz, çoğunlukla da izler…Ya da yerinde, zamanı geldiğinde, az ama öz konuşur… Söylediği her sözcük de, yalın ama önemlidir… Durgun bir suya atılan küçük bir taş gibi, büyüyerek yayılır… Bugüne dek siyasal iktidarların ne yanında ne de karşısında olmuş ama, söyleyecek bir sözü olduğunda da çekinmeden söylemiştir… Üstelik kimseyi kırmadan, suçlamadan, hedef alıp rencide etmeden….

Geçenlerde bu sanatçımız az ama öz konuşmalarından birini yaptı. Ve kendisine yöneltilen bir soru üzerine “…Birinci sıraya işsizliği koyarım…” dedi ve sözlerine devam ederek; “Korona olayından daha sonra daha büyük bir sorun olacak… Özellikle gençlerin büyük bir enerjisi var. Maalesef okumuş, üniversite bitirmiş veya okuyamamış, ülkemizin geleceği olan gençlerimiz iş arıyor. Gençlerin, özellikle geçim derdinde olan inşaların derdi beni çok mutsuz ediyor. İstatistiklere baktığımızda ürkütücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Yıllardır yemeyip içmeyip evlatlarını okutan, onları meslek sahibi olması için çırpınan ailelerin hüznü ve hayal kırıklığını yüreğimde hissediyorum. Gençlerin önü açılmalı. Onlar bizim geleceğimiz, onlar bu ülkeyi aydınlığa götürecek olanlar. Umutsuzlukları umuda çevrilmeli diye düşünüyorum” dedi. Ve ardından da maden işçilerimizin durumuna değindi.

Bir sanatçının, hem de Türkan Hanım gibi yıllar yılı zirvede kalan, bu ülkenin insanları üzerine klasik bir deyişle taht kuran bir sanatçının, ülkesinin gençleri ve de emekçileri hakkında bu tür konuşmasından daha doğal ne olabilir ki? Üstelik kimseyi suçlamıyor, yalnızca ince bir duyarlılıkla durumun tespitini yapıyor.

Sen misin konuşan… Hemen birileri düğmeye .basılmış gibi harekete geçti. Bunlardan biri de AKP İstanbul Milletvekili (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski şoförü) Ahmet Hamdi Çamlı idi. Çamlı sosyal medya hesabından bir garip açıklama yaptı. Açıklamasında medyayı da hedef alarak, belki de Türk sinemasının gelmiş geçmiş en değerli sanatçılarından biri olan Türkan Hanım için “…Çamurriyetçi , HDPKK’cı, Amerikancı, İsrailci, Emperyalist işbirlikçisi, tantanacı medya sahnesinin son artisti Türkan Şoray…” dedi… Belli ki bu milletin vekilinin hem takip ettiği medya, hem de izlediği filmlerde bir sorun var. Ya karıştırıyor, ya da okuyup izlediğini anlamakta biraz değil, bir hayli zorluk çekiyor… Eğer eleştirdiği medyayı takip etmiş olsaydı, hiç olmazsa Cumhurbaşkanının “Ülkemizin geçtiğimiz 18 yılda yaşadığı dönüşümün en zayıf halkalarını eğitim ve kültür oluşturuyor. Bu konuda fevkalade müteessirim… Bu bir özeleştirirdir” sözleriyle, bunlara ilaveten “Kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur” sözlerini en azından okuması, okumuyorsa da bir milletin vekili olarak bilmesi gerekiyordu….

Sanırım “kraldan çok, kralcı olmak” böyle bir şey…

Gel de Bernard Shaw’ın şu sözlerini anımsama: “Sanat; davranışımızı, karakterimizi, adalet ve sempati hislerimizi rafine etmeli; kendi kendimizi tanımamızın , kendi kendimizi kontrol etmemizin, diğerleri için beslediğimiz saygı hislerimizin ve hareketlerimizin yücelmesine hizmet etmeli; bizi adiliğe, zulme, adaletsizliğe ve bayağılığa tahammül etmeyecek şekilde geliştirmelidir. Sanırım, içinde bulunduğumuz salgından daha tehlikeli, daha korkutucu olanı; Türkan Şoray’ın; “Alın teri için yola çıkan herkesin yanındayım…” sözlerine bile tahammül edemeyen; aşısı da, ilacı da bulunsa bile tedavisi olmayan bu tür bir salgındır. Maske takıp, sosyal mesafenizi ayarlasanız da nafile…