Bir Zamanda Sıçrayış Sorunsalı: Efendi Uyanıyor

“Edebiyat tarihinin ilk distopyası” cümlesi zaten yeterince ilgisini cezbediyor insanın. Bir de bunun yanına H.G. Wells gibi bir üstadın ismini koyduğumuzda çok daha cüretkar, çok daha merak uyandırıcı bir hale geliyor “Efendi Uyanıyor“.

Kitap, 19.yy.’da başlıyor ve bizlere uyumakta zorluk çeken bir adamı tanıtıyor. Bu adamın adı Graham. Uyku sorunu yüzünden yine son birkaç gündür uyuyamadığını açıklıyor o sırada karşılaştığı Isbister adlı adama. Bunun üzerine Isbister, Graham’ı kendi evine götürüyor ve koltuğa çöküp kalan kahramanımız bir anda uyuyor. Fakat bu normal bir uyku değil, tam tamına 203 yıl sürecek bir uyku!

Graham 19.yy.’da uyuyor ve gözlerini 21.yy.’da açıyor. Wells’in ustaca anlatımıyla uyandığı dünyayı en ince ayrıntısına dek öğrenebiliyoruz. Bir kaos ve savaş ortamına gözlerini açıyor Graham. Uyanışı, çevresindeki insanlar başta olmak üzere tüm dünyayı şaşkına çeviriyor. Hiç kimse uyanmasını beklemediği için bu olay çok garip karşılanıyor, herkesin eli ayağı birbirine dolaşıyor. Graham’ın uyandığını duyan insan kalabalığı her geçen saniye artıyor, Graham ise şaşkın.

Graham tüm olup bitenleri ve karşılaştığı manzaraları anlamlandırmaya çalışsa da bunun bir rüya olduğu düşüncesinden öteye gidemiyor. Verdiği uzun çabalar sonucunda ise nihayet kendisine bir açıklama yapılıyor ve 203 yıl boyunca aralıksız uyuduğu, şu anda 21.yy.’da olduğu belirtiliyor. Bu andan sonra, tıpkı okur gibi Graham da büyük bir karmaşanın ortasına düşüyor. Transa geçmeden önceki dönemde insanlardan pek haz etmeyen karakterimiz, artık “dünyanın efendisi” olduğunu fark ediyor. Uyuduğu esnada değişen birçok şey gibi halk nezdindeki değerinin de arttığını anlıyor.

Graham, banka hesabına yansıyan faizlerle birlikte dünyanın en zengin kişisi olduğunu öğreniyor. Konsey’in kendisi adına dünyayı parmağında oynattığını da anlıyor elbette ve aniden çıkan savaşın ortasında kalıyor. Devrimci güçler ile Konsey’in savaşı bu ve Graham da bir saf seçmek zorunda. Nitekim devrimcilerin safında yer alarak Konsey’e kafa tutmaya karar veriyor. Tam zamanında kaçtığını, konseyin kendisini öldürme kararı aldığını da öğreniyor ve yabancısı olduğu 21.yy. dünyasında kendisine inananlarla birlikte bir ütopya kurmak için çabalıyor.

Biz okurlar, zaman sıçrayışında Graham’a eşlik ediyor, onunla birlikte yaşıyoruz tüm bu olanları ve bu nedenledir ki ne biz Graham’dan bir tık yukarıdayız, ne de o bizden. Yani Biz, Cesur Yeni Dünya, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ve Fahrenheit 451 gibi distopyalardan bir farkı bulunuyor Efendi Uyanıyor’un. O da şu: Bu kitaplarda sistemin kölesi olmuş toplumlara konuk oluyoruz, Wells’in distopyasında ise önce insanların özgürce yaşadığı normal bir dünya düzeniyle karşılaşıyor, ardından da ana karakterimizle birlikte ansızın karanlık bir gelecek tasvirine sıçrıyoruz. İşte bu olay örgüsü, kitabı farklı bir kefeye koymaya yetiyor.

Wells’in geleceğe dair müthiş tespitler ve öngörülerde bulunduğunu belirtmek gerek. İçinde bulunduğumuz çağın, kitapta “efendi”nin uyandığı çağ olduğunu da düşünürsek birçok öngörünün gerçekleştiğine tanıklık etmek mümkün ve aynı zamanda da korkutucu.

Kitap bu denli ilginç bir konu üzerinde akıp giderken, “sonunda ne olacak?” merakı baskınlığını son ana dek koruyor. Kısacası Efendi Uyanıyor, mükemmel bir okumalık sunuyor. Bilimkurgu okurlarına, özellikle de distopya tutkunlarına kesinlikle önerilir. Zaman Makinesi, Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau’nun Adası gibi kült kitapların yazarı Wells’in bu kitabının tadına da mutlaka bakılmalı.

Maya Kitap etiketiyle raflardaki yerini alan kitabın çevirmeni ise Egemen Yılgür.

Keyifli okumalar dilerim.