BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA-(TAMAMI)

Kimi başarıları hazmedemiyoruz, illa altında bir şeyler arama gereksinimini duyuyoruz. Son 10-15 yıl içinde ülkemize başarılar getirmiş kaç kişiyi karalamadan, eleştirmeden, kaçırmadan, darıltmadan, başarısını tümüyle yok edip sıradanlaştırmadan kendimizi kurtarabildik dersiniz?

Nuri Bilge Ceylan’nin Cannes Film Festivalinde ödül kazanan ve herkes tarafından merakla beklenen “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi, Adana Altın Koza Film Festivali’ndeki ilk gösteriminden sonra vizyona girerek halkın karşısına çıktı. Filmin, eleştirmenlerin büyük çoğunluğu tarafından beğeni ile karşılandığını herhalde söylemeye gerek yok. Film, gerçekten de –bana ve kimilerine göre- Nuri Bilge Ceylan’ın ustalık dönemini yansıtan, belki de en iyi filmlerinden biri. Karşımızda artık iyiden iyiye ustalaşan, yeni, farklı deyişler ve üsluplar içine giren, bildik ve ezberledik kimi klişe ve anlatımları alt-üst ederek, ayrıcalıklı sinema yapan bir kişi var. Sanırım bundan böyle de Nuri Bilge Ceylan, kendini aşmaya, yineleme yerine yenilemeye yönelerek kendi sinemasına uzak duran kişileri bile beğeni halesi içine katmaya devam edecek.

Ama birileri, bırakın sinema yazarı olmayı, sinema seyircisi oldukları bile kuşku duyulan kimileri, her nedense kimi başarıları hazmedemeyerek, anlaşılmaz ve anlatılmaz tavırlar içine girip hiçbir nesnel nedene dayanmadan karalamayı, yok sayıp küçümsemeyi bir alışkanlık haline getirip sürdürmeyi neredeyse marifet sayıyor. Elbette ki bir filmi beğenip beğenmemek herkesin hakkıdır. Bunun için illa da sinema yazarı-eleştirmeni olmak gerekmez. Ama bir filmi, olumlu ve olumsuz yanlarını saptayarak, somut verilere dayanarak eleştirmek yerine yalnızca duygusal ve de ölçütü olmayan soyut ve tartışılır beğeniler eşliğinde eleştirinin dışında kalarak karalayıp yok saymak, ve de sahip oldukları sütunlarda okurlarına “sakın ha bu filme gitmeyin, sıkıntıdan patlarsın” gibisinden, hiç de yakışık almayan nezaket dışı bir üslupla yargılarda bulunmak ne kadar doğrudur? Ama birileri var ki, hep böyle yapıyor. Ne zaman ki tüm sanatseverlerin ortak beğenilerini toplayan bir yapıt ortaya çıksa, hemencecik, sanki öç ve hınç almak için anlaşılmaz bir nefret ve kinin kınından kılıçlarını çekip saldırmaya, önlerine gelen her bir şeyi bilinçsizce kesip biçmeye başlıyorlar. Onlar için ha Nuri Bilge Ceylan olmuş, ha Orhan Pamuk olmuş, ha dünya şampiyonu bir sporcu olmuş, hiç fark etmez. Çünkü onların, her bir başarıyı yok etmeye yönelik kin kınından çıkarılmış başarıları doğramaya bilenmiş bildik kılıçları, kendilerinin dışında onaylanan her bir başarıyı yok sayar. Onun için de ellerinden geldiğince yerle bir edilmelidir.

O başarıları hazmedemeyen bir diğer yazar ise oturup bir araştırma yapmış ve “Bir Zamanlar Anadolu'da” filmiyle Çehov’un bir yapıtını kıyaslayarak kimi sahnelerin tamı tamına aynı olduğu gerçeğine varmış. Yani filmdeki kimi diyalogların aşırma olduğuna ima etmemiş, doğrudan doğruya söylemiş. Bir diğerleri ise filmle ilgili hiçbir şey bulamadıklarından Recep İvedik’e sarılarak ondan medet umar hale gelmiş.Vs.vs…

Sonuç olarak kimi başarıları hazmedemiyoruz, illa altında bir şeyler arama gereksinimini duyuyoruz. Son 10-15 yıl içinde ülkemize başarılar getirmiş kaç kişiyi karalamadan, eleştirmeden, kaçırmadan, darıltmadan, başarısını tümüyle yok edip sıradanlaştırmadan kendimizi kurtarabildik dersiniz?

Kimileri; emekleri, yetenekleri ve de çalışmaları sonucu başarılara imza atmak için çabalıyor, kimileri ise onlara çelme takmak için pusuda bekliyor. Yere düşenin aslında kendileri olduğunu bildikleri halde…