Bir zorbalıktan öğrendiklerimiz

Daha önce dağ başında hayvan gibi uluması ile gündeme gelmiş olan Cemal Enginyurt, dağdan şehre inip TV stüdyosunda adam dövmeye kalkmış. Meslektaşımız Latif Şimşek’e geçmiş olsun diyoruz. Tek kelime ile aşağılık, mide bulandırıcı bir hareketle karşı karşıyayız. Bir insana düşünceleri dolayısı ile saldırmak gündelik faşizmin en sıradan örneklerinden biri. Ve faşizm, karşısında kararlı bir tavır bulmazsa hızla yayılıp tüm toplumu esir alabilir.

MUHALİF ÇÜRÜME

Başka bir ülkede olsa, bu kabadayı toplumun her kesiminden en sert tepkiyi görürdü. İnsanlar mağdurun kim olduğuna bakmadan zorbanın karşısında dururdu. Ancak maalesef bizde öyle olmuyor, muhalif siyasetçilerden çıt ses çıkmıyor, düşünce özgürlüğü konusunda mangalda kül bırakmayan fondaş gazetecilerin ağzını bıçak açmıyor. Onların siyaset bonzaisi ile uyuttuğu kitlelerde ise sinsi bir şehvet havası hakim. Sokak serserilerinin bir gazeteciyi tartaklamasını ağızlarının suları akarak izliyorlar.

Bu ikiyüzlülük, Türkiye’nin muhalif mahallesini çoktan çürüttü, bir riyakarlık çöplüğüne dönüştürdü. Normal bir insanın kokudan burnunu tutacağı bu mahalde, muhaliflerimiz her gün aynı pisliği kafalarından aşağı boca ederek hezeyan banyosu yapıyorlar. Bizim sırtımızdaki yük ise iki kat artıyor: Bu çürümenin toplumun geneline yayılmaması için elimizden geleni yapmak ve düşünce özgürlüğünü insanların kimliğine bakmadan savunmak zorundayız.

GERİ ÇAĞIRMA HAKKI

Karakteri ismi ile tezat Cemal, malumunuz milletvekilidir. Kendisi MHP listesinden meclise girmiş, edepsiz tavırları yüzünden partiden kovulmuştu. Her parti aday seçerken hatalar yapabilir, MHP hatasını görüp bu adamı kendi saflarından uzaklaştırdı. Ancak partiden kovulmak vekilliği düşürmüyor. Burada bir garabet olduğu kesin. Seçime bağımsız girse yüz oy alamayacak adamlar, parti logosu ile meclise kapağı atıyor sonra da kafasına göre takılıyor. Partiye oy veren seçmenin ise eli kolu bağlı, iradesinin çalınmasına ses çıkaramıyor.

Şu an Ordulu ülkücülerin yaşadığı durum da tam olarak bu. Bunun için seçim sistemimize “geri çağırma hakkının” getirilmesini tartışmalıyız. Geri çağırma hakkı, seçmenin seçtiği vekilin vekilliğini düşürme hakkıdır. Sözlerinde durmayan veya ahlaki düşüklük sergileyen vekillere karşı son derece etkili bir ileri demokrasi yöntemidir.

Karakteri ile ismi tezat Cemal’in siyasi bir partinin genel başkan yardımcısı olması ise ayrı bir ayıp. Bu şahıs altılı masanın bileşenlerinden birinin, Demokrat Parti'nin ikinci adamı. Ne kendi partisinin genel başkanından ne de diğer ortaklardan bir ses gelmiyor. CHP, İP, SP, DeP, GP ve gizli ortak HDP, belli ki Cemal’in saldırganlığını onaylıyor. Muhalefetteki halleri bu ise, iktidar olduklarında gazetecilere, düşünce insanlarına neler yaparlar varın siz düşünün.

TV’LERİN SORUMLULUĞU

Son olarak iğneyi bir de kendimize batıralım. TV programcısı meslektaşlarımız, yaptıkları ile meşrebini ayan beyan ortaya koyan düşük tipleri ekranlara çıkararak reyting peşinde koşmaktan vazgeçmeliler. TV programında tartışma tabii ki önemlidir ama asgari derinlik tutturulmazsa o işin mahalle kavgasından, meyhane itiş kakışından ne farkı kalır? Hem kanal yönetimlerinin hem de yapımcıların bu konuyu dikkatle düşünmeleri gerekiyor. Evet reyting önemlidir, her program çok izlenmek ister. Ama, halka karşı sorumluluk reytingten daha önemlidir. Akıl ve vicdan dışı hareketleri ile ilgi çeken kimi tipler, belki ilk başta biraz reyting getirebilirler. Ancak beklenmedik bir anda patlayıp üstümüzü başımızı kirletmeleri ihtimali vardır. Bu riski aldığımıza değer mi?