Bitpazarına nur yağdı

Bazılarına göre tarih iki bölümden oluşur; bir yarısı kütüphane ve arşiv raflarında, diğeri ise çöp kutularındadır. İşte bu ikinci bölümdekiler, yani çöpe atılanlar; gündelik yaşamımızın bu küçük, gelip geçici, kısa ömürlü belgeleri, geçmiş nesillerin yaşantısına daha geniş ve daha geçerli açıklamalar getirecek kanıtlar sunar bizlere. Ephemera (okunuşu efemera) ise bu çöp kutularıyla uğraşan bir alanın (yoksa bilimin mi) adıdır.
Etimolojik olarak “ephemera” sözcüğü Grekçe; “epi=hakkında ile “hemera= gün” sözcüklerinin birleşmesinden oluşur. Zoolojide “kısa ömürlü böcekler grubu” ile ömrü yalnızca bir gün olan sineklerden esinlenerek kullanılan bu sözcük, yirminci yüzyılın başında günlük gazeteleri tanımlamak için de kullanılmıştır.

KÂĞıT ARKEOLOJISI

Ephemera günümüzde daha yaygınlaştırılarak pul, para ve resmin dışındaki tüm kâğıtları kapsar oldu. Yani ephemara bir çeşit kâğıt arkeolojisidir ve bu alanla uğraşanlara da çoğunlukla kâğıt arkeologları denir.
Ephemera’nın ülkemizde kelime olarak tanınması ise 1980’li yılların sonunda olur. Oysa İngiltere’de bu kelimenin içerdiği alandaki çalışmalar 1551’de başlamış ve giderek tüm dünyaya yayılmıştır.
Kuruculuğunu ve başkanlığını yaptığım Ephemera Derneği’ni 1996’da on arkadaşımla birlikte yaşama geçirmiştik... O günlerin koşullarında bu kelimeyi ve de içerdiği alandaki çalışmaları yaygınlaştırmak sanıldığı gibi pek kolay olmamıştı... Birçok engeller, karşı koymalar, küçümsemelere hatta bugün bir çoğu hayatta olmayan çok ama çok ünlü kişilerin alaylı ve de yadsıyıcı yaklaşımlarına hedef olmuştuk. Ama ne griptir ki, bizimle alay edenler, bir on yıl sonra, bu alandaki tüm çalışmalarında bu sözcüğü bize atıf yaparak kullanmak zorunda kalmışlardı. Hatta bir kısmı, bu sözcüğü ortadan kaldırmak için yeni yeni sözcükler ürettiyse de pek başarılı olamadılar.
Dernek, ephemera açısından Türkiye’de birçok ilke imza attı: Önce bu sözcüğü tüm karşı koymalara rağmen, yüzlerce gazete haberiyle yaşama soktu. Bir o kadar müzayedenin bu adla yapılmasını sağladı; başta Yaşasın Cumhuriyet sergileri olmak üzere, büyük ve saygın kuruluşlarla nice sergi açtı, yazar ve araştırmacı üyeleriyle o güne dek basılması olanaksız olan yüzlerce bilimsel prestij kitabının oluşmasına zemin hazırladı; çok az sayıda da olsa, kimi üniversitelerde sertifika programlarına dahil edip ders olarak okutulmasını sağladı vs vs...

BİTPAZARıNA YAĞAN NUR

Ephemera Derneği hepsinden öte yakılıp yırtılan, atılıp yok edilen, gündelik yaşamın bu gelip geçici belgelerini çöp kutularından, hurda depolarından kurtarıp, bilimin, müzelerin, koleksiyonların, kitaplıkların ve araştırmacıların hizmetine sundu. Dahası onları bir değer haline getirdi, hoyratça ve bilinçsizce tüketilmelerine, yok edilmelerine engel oldu.
Bugün ephemera; bir otuz yıl öncesinde değer görmeyip çöpe atılan, garipsenerek küçümsenen bir konumdan, beş yıldızlı otellerde ayda en az onu bulan müzayedelerle seçkin bir sınıfın yalnızca hobisi değil, onun da ötesinde, bilimsel çalışmalar yapacak kişilerin, araştırmacıların, yazarçizerin müze ve arşivlerle yarışacak ilk duraklarından biri haline geldi... yağdı.
Yaşamın her alanında ilgi gören ephemera olgusuna tek yabancı kalanlar ise ne yazık ki akademisyenler ve bütün ısrarlarımıza rağmen (birkaçı dışında) üniversitelerimiz oldu. Olsun, bir gün onlar da -otuz yıl gecikmeyle de olsa- bu alanın farkına varıp çalışmalara başlayacaklar. Sonuçta kazanan, bilimsel çalışmalar olur.
Ama bir bakarsınız kimileri kurnazca davranıp “bu alanı ilk kez biz keşfettik, bizden önce bilimsel değildi, biz şimdi bilimsel olanı yapacağız” gibisinden, “kültür şûrası” benzeri, çakma akademisyenler ve de kişilerle “çakma etkinlikler” bile düzenleyebilirler... Olsun, bu da bir başlangıçtır sonuçta...