Biz bize yeteriz de…

Bakan Albayrak, T. Bankalar Birliği Genel Kurulu'nda geçen gün yaptığı konuşmada bankalara çağrıda bulundu. “…objektif bir sebep olmadan ticari kredilerin vadesinden önce geri çağırmadan ve faiz arttırmadan bu ve benzeri uygulamaları firmaların likidite yönetimini zorlaştırmadan ekonomik aktiviteye zarar vermeden bu süreci yönetmemiz lazım. Çünkü onlar yaşayacaklar ki, sizler yaşayasınız ekonomi zincirleme ilişki. Firmalar zarar görürse bankalar, bankalar zarar görürse ekonomi zarar görür…” şeklinde konuşan Bakan Albayrak, dün de Twitter üzerinden yaptığı açıklamada; “…Borsa İstanbul, yılbaşından bu yana yatırımcı ilgisiyle yükselişini adım adım devam ettirerek 2020 yılının kayıplarını geri alan az sayıda borsadan biri oldu. TL’ye güvenen, Türk varlıklarına ve şirketlerin büyüme hikayesine inanan herkes kazanacak…” dedi.

Kuşkusuz ki, kimse yoğurdum ekşi demez. Ancak, Bankalar Birliği'nde ve borsa ile ilgili yapılan açıklamalarda, ortaya koyulan pembe tabloların ne kadar inandırıcı olduğu ve uluslararası yatırımcılar açısından nasıl değerlendirildiği çok önemli bir husus.

Biz her zaman yaptığımız gibi Türkiye’nin ekonomik olarak durduğu ve/veya geldiği yerin, uluslararası düzeyde neresi olduğuna ve nasıl olduğuna bakmayı ihmal etmeyiz, etmemeliyiz.

***

Öncelikle yaklaşık 35 yıldan beri yayımlanan MSCI gelişmekte olan ülkelerle ilgili 23 Haziran 2020 tarihli açıklamaya bakalım (MSCI Global Standart Indexes).

Raporda, Türkiye’nin sermaye ve para piyasalarına ilişkin çeşitli giriş-çıkış engellemelerinin ve yasaklamalarının söz konusu olduğu, bunun da uluslararası portföy yatırımcıları açısından risk yarattığına dair iddialar var.

MSCI sorumlusu Dr. Melas, son 12 ayda Arjantin ve Türkiye gibi iki önemli gelişmekte olan ekonomiyle ilgili olarak, piyasa erişiminde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, MSCI gelişmekte olan piyasalar endeksinden dışlanabileceği belirtiyor.

Bu açıklamaların, uluslararası fon ve portföy yatırımcıları tarafından izlenen bu endeksin başındaki yönetici tarafından yapılması oldukça üzücü ve düşündürücü.

Çünkü bu endeks, Türkiye piyasalarında yatırım yapmak isteyen fon ve portföy yöneticileri için referans alınan önemli bir gösterge niteliğinde.

***

İkinci olarak, Standart and Poor’s tarafından yapılan ve 2021 yılında takibe intikal eden kredilerin oranın yüzde 20’ye ulaşma riskinden bahseden yeni açıklaması.

Aşırı ve ihtiyatsız kredi genişlemesinin yaratabileceği riskler bilinen bir gerçektir. Bankacılık sektörünün, geri dönüşünde sıkıntı yaşanan, donuk aktiflerinin ve takipteki alacaklarının artması, izlenmesi gereken bir risk unsurudur.

S/P’in açıkladığı bu tahminden daha üzücü olan ise, Türkiye’de kuvvetler ayrılığından uzaklaşılıyor olduğundan bahsederek, hukuk devleti, bağımsız ve tarafsız yargı algısının yıpratılıyor olmasına dair bir bakış açısının olması maalesef.

Bundan bize ne, dikkate almıyoruz denilebilir, deniliyor da.

Ama MSCI endeksleri veya uluslararası rating kuruluşları raporları, zaten bizim için değil, bizim gibi ekonomilere yatırım yapan, borç vermeyi, borsasına girmeyi vb. hedefleyen uluslararası yatırımcılar fon yöneticileri, emeklilik fonları ve bankalar için referans ve kaynak niteliğindedir.

***

Son olarak, Thomson Reuters tarafından 18 Haziran 2020 itibarıyla uluslararası para birimlerinin dolar karşısındaki değişimi yayınlandı. Tabloya baktığımızda; İsviçre frangı, Japon yeni ve avro gibi paraların dolar karşısında değer kazandığı görülüyor.

Ancak, gelişmekte olan ülke ekonomilerin hemen tamamıyla, bazı gelişmiş ülke paralarının ise değer kaybettiği anlaşılıyor.

Bazı para birimlerinin 18 Haziran itibarıyla dolar karşısında kaybettiği değerler söyle sıralanıyor;

***

Bakan Albayrak’tan, Türk’ün Türk’e propagandası sayılabilecek, moral vermeye çalışan pembe ekonomik tablolar yerine, yukarıda uluslararası düzeydeki tablolarda yer alan tespit ve algıları değiştirebilecek, etkileyebilecek, inandırıcı ve gerçekçi adımlar atmasını ve açıklamalar yapmasını beklemek herhalde yanlış olmaz.

Gerçeklerin er geç açığa çıkmak gibi bir huyu olduğu bilindiğine göre, daha da geç olmadan bu konularda ciddi, ikna edici sağlıklı ve doğru ekonomik adımlar atılması ve hukukun üstünlüğüne, saygı duyulması için daha fazla çaba gösterilmesi gerekiyor.