Bizim Hikmetimiz Var*

Dalıp gider akışına, kendisi suyuna ark,
Sağıyor ak ununu, o yar kenarında.
Dönen taş odur, öğütülen buğday da.

Zekâsını elleri gibi kullanan demirci.
Orada bir ocakta çalışıyor, durmadan:
Örs çekiç odur, arada dövülen cevher de.

İşin sessizliği, ekinin vadedişi gibi.
İşin sesi, şarkısı esenin, akanın, çırpınanın.
Güneşini kapat, kendine güneş yapar.

Çalışmasını sürdürür, dingin yürek,
İçerde midir, dışarda mı, isteyen bulsun.
Betondan geçen keskin bir ışık.

Görüyor musunuz, insan dokuz canlı,
“İşimi yapıyorum,” diyor rüzgarın kulağına.
Rüzgarınsa mili çıkmış, sarsıyor Tanrıları.

Duvarda, badana gökyüzü kuş dolu,
Bulutlarda devinen nedir şekilden şekile,
Yapılıp bozulan taktikler, yeni fikirler.

Birden bakıyorsunuz, halat sarıyor,
Herkes uyurken mendireği aşarak,
Kendi yelkenini, kendisi dolduran kadırga.

Bizim hikmetimiz var, anlayabilene.
Tırnağıyla çiçek menevişliyor kara tunca.
Kim olduğu sorulunca:
Çobanyıldızı’nı gösteriyor.

*Adanmış ömrünün 19. yılını da hapislerde sürdüren, devrimci gazetecilerin ağabeyi Silivrili Hikmet Çiçek’e.