Bizim kadınlarımız karanlığı yakar!
Yarın 8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”. Emeğin bedel ödediği gün. Peki bu anlamlı gün üzerine sosyal yaşamımızda yaratılan algı ne?
EMEK VE KADIN
8 Mart, sistemi rahatsız eden iki kelimenin yan yana geldiği bir gün: “emek” ve “kadın”. Ateş ve barut gibi. Allah muhafaza bu iki kelimeyi evcilleştiremezsek ortalığı kasıp kavurur, karanlığı yakarlar. Emek kelimesi, sermaye ve emperyalizmin oldum olası fıtratına aykırı, kadın ise Lilith’ten beri zaten başlı başına bir sorun.
YARATILAN ALGI...
Çıkın caddelere; pankartlara, afişlere şöyle bir bakın ya da sosyal medyayı, TV’leri, gazeteleri iyi takip edin. Siyasilerin 8 Mart için nasıl ateşli konuşmalar yaptıklarına, pembeli, morlu, uslu, hanım hanımcık, kadın pıtırcıklı pankartlara bol miktarda şahit olacaksınız. Bu pankartların büyük bölümünde “Emekçi” kelimesinin geçmediğini görürsünüz. Muhafazakâr, demokrat, sağ, sol falan filan takımının istisnalar hariç tamamına yakınının tercih budur. Durup dururken emekçi falan deyip neden başlarını belaya soksunlar ki? Aslında muhafazakâr ve “dindar” cenahı anlamakta zorlanıyorum çünkü İslâmın temel çıkış noktası haram, helâl, hak, özgürlük ve emek üzerinedir. Bizler de millet olarak işçinin, emekçinin hakkını alın teri kurumadan vermeye inanan bir kültüre sahibiz. Öyleyse neden korkarsınız “emek” lafından? Gelelim diğerlerine; daha ilerici, özgürlükçü, sosyal demokrat, kadıncı, cinsel kimlikçi, falancı, filancı takıma. Bunlar genelde kamuya açık alanlarda “Dünya Kadınlar Günü” yazan pankartları tercih ederler. Fakat kendi yandaşlarını toplayıp kapalı alanlara çekilince birden içlerindeki, devrimciliklerini ya da Enternasyonel aidiyetlerini hatırlayıp birbirlerine slogan atarlar. Açık alanda mutedil dalgalıdır ama salonlarda fırtınalar yaratırlar. Geceye gelen mesajlar, emek, sosyalizm, devrim, kadın, marşlar ve Venseremos’la final. Geçen seneye kadar böyleydi bu yıl bakacağız yine öyle mi? Öyle olmak zorunda çünkü seçim geliyor! Kısacası emek ya da emekçi kelimeleri her iki takım için de tam bir baş belâsıdır. Kimine doğrudan, kimine dolaylı. “Nereden çıktı şimdi bu biz öyle değiliz!” diye kimileriniz hiddetlenebilir. Başta da istisnalar hariç dedim ya. Siz üzerinize almayınız zaten istisnasınız (!)
SERMAYE VE 8 MART!
Bir de kadını pırlanta reklamları ile hatırlatan “concon takımı” vardır ki onlar da 8 Mart’ta fırlar meydana. Ortalık “kadınlar günü”ne özel indirimli “cam parçası” reklamları ile dolar taşar. “Her Kadının hakkı!” değil mi? Hiç unutmuyorum şöhretli bir belediye başkanına “pankartlarınızda Kadınlar Günü değil, emekçi Kadınlar günü yazılmalıydı” dediğimde; “bugün bütün kadınların günü ayrımcılığa gerek yok(!)” yanıtını almıştım. Aslında Sn. Başkan da haklıydı, ben bu uyarıyı yaptığımda belediyesinin önünde toplanan yüzlerce işçi, ödenmeyen maaşları ve gasp edilen sosyal hakları için grevdeydi!
GÜZELLİK (!)
Bir anı daha... Yıllar önce 8 Mart konseri için salonda provadayım, fuayeye çıktım ki bir kozmetik firması tezgâh açmış konser arasında bedava “güzellik kremi” dağıtacakmış. Kültür Müdürünü aradım ve “konseri iptal ediyorum ben buraya krem reklamına gelmedim” dediğimde ortalık karıştı. Sonunda kozmetik firmasını gönderdiler. Bir keresinde de TV’den izliyorum; bir ilçe belediyesi 8 Mart’ta kuaför salonu kiralamış, kadınların saçları şişiriliyor. Gelin olup gittikten beri belki de ikinci kez oturuyorlar o koltuğa. Kadınlar yorgun, kadınlar şaşkın, kadınların elleri nasır içinde. Dudaklar boyanmış, sürmeler çekilmiş, “kadın böyle bir şey olsa gerek” diye aynada kendi yüzlerine bakıp gülüşüyorlar. Eve gittiklerinde bu rüyanın biteceğini bilen Külkedisi gibiler. Bütün TV’ler, kameralar gelmiş, her flaş patladığında gözleri büyüyor, ürkek ve narinler. Bu müthiş projenin ilanları da “8 Mart Anneler Günü” diye verilmiş. Haberde başkanın da arslanlar gibi kasılmış bir fotoğrafı var. Daha parlak proje mi istiyorsunuz? Alın size proje; birçok belediye depremzede kadınlarımızın 8 Mart’ta ücretsiz saçlarını tarayacakmış.
BU KADINLAR YALNIZCA GECEYİ DEĞİL SİZİ DE YAKAR!
Başka bir belediyenin kültür müdürü de yıllar önce projesini anlatıp davet etmişti. “Ekrem Bey başkanımız 5 yıldızlı C. . . . . . Oteli’nde kadınlara 500 kişilik yemek verecek, siz de gelirseniz harika olur” El cevap; Yazık o parayla başka bir iş yapın. Partinizin tarihi ile çelişiyorsunuz.” Aldığım yanıt daha da çarpıcıydı; “Ekrem Bey kadınlar, hayatlarında bir kere 5 yıldızlı otelde yemek yemesinler mi?” Arkama bile bakmadım, yürüyüp gittim. Kadınlar gitti mi? Bilmiyorum. Ali Yüce’nin şiirini ne güzel bestelemişti Ruhi Su: “Biz Mürselekli kadınlar Hep geceleri tütün dizerik Acılarımızı dizerik ipe... Kök sökeriz gündüzlerimizde Geceleri kömür yakarık Karanlığı yakarık karanlığı abov!”