Bizimki kriminal değil siyasal mücadele
Komisyonun adına bakarsanız iki şeyi araştırıyor. Bunlardan biri “Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimini”, ikincisi de “bu terör örgütünün faaliyetleri”ni. Yine Komisyonun adına bakarsanız, sonunda yerine getirmesi gereken görev“alınması gereken önlemleri belirlemek”.
*
FETÖ adlandırması resmi olarak ilk kez 21 Şubat 2015 tarihli İstanbul Emniyet Müdürlüğü fezlekesinde kullanılmış ve örgüt böylece 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına girmiş bulunuyor. Komisyona verilen ada bakarsak, araştırma son iki yıllık bir dönemi kapsıyor olmalı.
Ama Komisyonun adında FETÖ kısaltmasının yanında PDY kısaltması da kullanılmış bulunuyor. PDY adlandırması, 17 Aralık 2013’te iktidar yetkilileri tarafından kullanıldıktan sonra, resmi olarak ilk kez 30 Ekim 2014 günlü Milli Güvenlik Kurulu kararında belirmiş görünüyor. Bu durumda Komisyon araştırmasında zaman dilimi en fazla bir yıl daha geriye gidiyor.
*
Ne var ki, Türkiye’yi hedef alan bu yapının bir anda gökten zembille düşmediği belli. Gazetelerde, 55 yıl öncesine kadar giden istihbarat raporları olduğu yazılıyor ve hatta bunlardan pasajlar aktarılıyor. Cümle alem bu yapının okul ve dershaneciliğe 1983’te başladığını; 1992’de başka ülkelerde okullaşmaya, 1994’te Türkiye’de basın-yayıncılığa, 2004’te insani yardım örgütlenmelerine giriştiğini biliyor. 2004’te Milli Güvenlik Kurulunun, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül imzasıyla elçiliklere “açılan okullara destek verin” diyen genelgesini geri çekmesini tavsiye ettiği resmi kayıtlarda duruyor. Aynı zaman diliminde başındaki kişiye 2000 yılında DGM davası açıldığı, davanın Haziran 2008’de Yargıtay’da beraatle sonuçlandığı da devlet tarihinde yerini aldı. Kısacası FETÖ/PDY adlı yapının büyümesinde devleti yöneten siyasal ve idari yapının tüm aktörleri var. Ama en önemlisi, bu aktörlerden biri, AKP, hem siyasal parti hem devletin siyasal yönetimi olarak son onbeş yıllık gelişimin sorumlusu. Sorumlusu ve son üç yıldır kurbanı!
*
Karmaşık bir durum.
Kurban, kendi sorumluluklarının hesabını vermek zorunda. Ama hesap soracak makamda yine kendisi oturuyor. İşin kendi kendine hesap sorma tarafını “Allah beni affetsin” diyerek çözdü. Yalnızca siyasal ittifaktan değil, aynı zamanda devlet yetkilerini kötüye kullanmaktan başka bir anlama gelmeyen görev ihlalleri de ortada öylece duruyor.
Kendisi, yani AKP, sırtına yapışmış deniz kabuklusunu FETÖ/PDY etiketi yapıştırıp sığ sulara bıraktı. Deniz kabuklusu başka balinalar aradı. Buldu da… Siyasi oportünizmin çürüttüğü ortamlarda zor iş değil. Bu zengin, gazeteli televizyonlu, Avrupa ve Amerika bağlantıları pek çok olan karanlık çember, ‘deccal’ diyebildiği Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi CHP’ye bile yanaşmakta sakınca görmedi. İdeolojik yönünü yitirmiş, düşmanımın düşmanı dostum olur kıvraklığına sahip; “oy artıralım beyler” tacirliğinin kitabını yazan siyasi oportünizm, bunlar için çok mümbit bir arazi işlevi gördü.
*
Yalnızca 15 Temmuz 2016’da değil, haksız sınavlarda ve Balyoz’la Ergenekon gibi komplolarda görüldü. Ortada kriminal bir durum/suç örgütü var. Bunun tüm yönleriyle ortaya çıkarılması zorunlu.
Devlet görevi üstlenmiş olan askeri yada sivil olsun idari, adli ve siyasi yetkililerin görevlerini yaparken sergiledikleri ihlal, kusur ve suçların ortaya çıkarılması şart.
Siyasi partilerin ve yönetimlerinin, parti organlarının kararlarına dayanmayan ittifaklara girmelerinin; partilerinin yönünü parti-içindeki ittifak çemberlerine teslim etmelerinin hesabını vermeleri de zorunlu. Ancak bunun bir koşulu var: Bunu öncelikle aynı zamanda iktidar yetkilerini kullanan AKP yapmalı.
*
Komisyonun beni “FETÖ yapılanmasına ilişkin bilgi, gözlem ve görüşlerimi paylaşmak” için davet etmesini anlamlı bulmadım. Çünkü bu yapıya karşı mücadelem, hem konumum hem dünya görüşüm itibariyle kriminal değil ideolojik ve siyasal niteliktedir. Kanımca CHP yönetimince partiden ‘tedbirli ihraç’ kararıyla istifaya zorlanmama neden olan sürecin sonuçlandırılması, ancak siyasal ve ideolojik mücadeleyle olabilir.
Bu mücadelenin yeri ise parti çıkarlarının gölgelediği komisyonlar değildir.