Böcek yiyen böcekler
Kontr-gerilla teorisinin özü, devrimcileri bastırabilmek için devrimci kılıklı terör örgütlerine ihtiyaç vardır. Buna teoride “ Böcek yiyen böcekler” denir. PKK aslında halk hareketini bastırmak, solu itibarsızlaştırmak, düzenin haksızlıklarına tepki gösteren gençlerimizin enerjisini boşa, hatta düzenin pekiştirilmesine hizmet edecek hale getirmek için kurgulanmış mükemmel bir organizasyon olduğunu kabul etmek gerekir.
PKK’nın kuruluşundan bugüne yaptığı eylemlere oynadığı rollere baktığımızda bunu net olarak görebiliyoruz. PKK’nın oluşmaya başladığı yıllardan, Öcalan’ın Suriye’ye geçinceye kadar ki eylemlerine baktığımızda, esas olarak Doğu ve Güneydoğu’da mücadele yürüten bütün sol örgütleri ve Kürt milliyetçi hareketleri hedef almıştır. Özellikle söz konusu örgütlerin lider ve önder kadrolarını hedef alarak birçoğunu öldürmüş veya yaralamıştır.
PKK tarafından işlenen ve mahkemelere intikal etmiş olan, kuruluşundan 12 Eylül 1980 yılına kadar ki dönemde, 354 kişi öldürüldü ve 366 kişiyi de yaraladı. (Nihat Ali Özcan, PKK, ASAM Yayınları, Ankara 1999, Sayfa 47) Öldürülen ve yaralananların %90’ı çeşitli sol örgütlerin ve Kürt milliyetçisi örgütlerin militanları ve yöneticileriydi. Yalçın Doğan, 25 Eylül 1979 yılında “Seçime doğru Türkiye” adlı yazı dizisinde; Apo’culuk nedir diye soruyor ve şunları anlatıyor “ en vurucu kırıcı örgüt” olarak tanımlıyor bu grubu. Ve şöyle devam ediyor: “Apo’cular tarafından öldürüldüğü ileri sürülen kişilerin çoğu devrimci ya da diğer fraksiyonların militanları”. Yine Apo’cuların Batman’daki durumu ile ilgili olarak ta; Batman’da kim Apo’cudur, hangi Apo’cu eyleme katılmıştır, silahları nerede saklanır, bunu herkes biliyor. Silahların saklandığı yerleri halk biliyor. İşte ilginç olanı burada başlıyor. Herkesin bildiği bu konuları acaba devlet ise ne ölçüde biliyor. Adamlar ellerini kollarını sokakta sallayarak yürüyor da bunlar neden yakalanmıyor? İşte bu noktada herkes uzun uzun düşünmesi gerekir. (Yalçın Doğan, Cumhuriyet, 25 Eylül 1979)
Nihat Ali Özcan’da bu gerçeği şöyle ifade ediyor: “Siyasi düşünce olarak, aynı tabana oturduğu diğer gruplara karşı oldukça acımasızca şiddet kullandı. Aşiretler arası düşmanlığı körükledi.” (Nihat Ali Özcan, PKK, ASAM Yayınları, Ankara 1999, sayfa, 47) Doğu ve Güneydoğu bölgesinde mücadele eden bütün sol parti ve örgütleri, TC’nin ajanları, Kürt örgütlerini ise TC sömürgecilerinin işbirlikçileri olarak ilan ettiler. Olaya böyle bakınca, ajanların ve işbirlikçilerin temizlenmesi de ‘devrimci’ bir görev haline geliyordu.
O günlerde kamuoyu, Apo’cuların yani PKK’nın MİT veya Özel Harp Dairesi tarafından yönetildiği kanaatindeydi. Ama bazı akademisyenler ve araştırmacılar, PKK’nın bir istihbarat örgütü tarafından kurulduğu ve desteklendiğini, ama bunun MİT olmadığını söyleyerek hedef şaşırtıyorlar. Bunlardan biri de Nihat Ali Özcan’dır. PKK konusunda oldukça kapsamlı bir araştırma yapan Dr. Nihat Ali Özcan şöyle diyor:
“Mevcut veriler PKK’nın bir istihbarat örgütü tarafından oluşturulduğunu doğrular niteliktedir. Bu istihbarat örgütünün ise Sovyetler Birliği adına hareket eden Doğu Bloku ülkelerinden Suriye ve Bulgaristan Gizli Servisi olması ihtimal dâhilinde görülmektedir. Öcalan, Sıkıyönetim ilanından hemen sonra Suriye’ye geçti. Partinin ilanını ise kendisini emniyete aldıktan sonraya bıraktı. Bu her ne kadar kişisel endişeden kaynaklansa da zamanlamanın kendi kararı ile oluşmadığını düşünüyoruz. “ (Nihat Ali Özcan, PKK, ASAM Yayınları, Ankara 1999 sayfa 48)
Nihat Ali Özcan, “Öcalan tarafından, kuruluş dönemine ilişkin tüm anlatımlarında “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın” örgütün kuruluşunda dolaylı olsa da yer aldığı ifade edilmektedir. (…) Anılan dönem içerisinde örgüt o kadar rahat çalışma yapıp, faaliyet gösterdi ki bunu kamuoyuna ‘MİT desteği ile faaliyetlerimizi sürdürdük, onları kullandık’ şeklinde propaganda etti.” (a.g.e. s,47) Örgütün kurucusu ve lideri, biz MİT ile çalıştık diyor, değerli araştırmacımız bu doğru değil diyor. Bence burada Türk Devletinin Amerikancı kesiminin bu olayda oynadığı rolün üstü örtülmektedir.