Bolivar’ın rüyası ve Hugo Chavez -(TAMAMI)

Simon Bolivar’ın büyük rüyası, Birleşik Latin Amerika’dır. İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlık savaşı kazanıldıktan sonra, Latin Amerika’nın farklı devletlere bölünmesine giden iç çatışma süreci engellenemeyince, devlet başkanlığından istifa eden Bolivar veda konuşmasında şöyle der: “Yurttaşlarım! Sizlere, feda ettiğimiz birçok şeyin karşılığında elde ettiğimiz tek şeyin bağımsızlık olduğunu söylerken utanıyorum.”

Büyük milli birlikler

İster sömürgeciliğe, ister kapitalizmin yayılmacılığına, ister emperyalizme karşı mücadelede olsun, Ezilen Dünya’nın devrimcilerinin keşfettiği formülün iki önemli ayağı vardır. Birincisi, bağımsızlığı elde etme ve korumanın günümüzdeki toplumsal örgütlenme biçimi, halka dayanan milli bir devlettir. İkincisi de, milli devrimleri koruma ve sürdürmenin güvencesi, dünya gericiliğine karşı büyük birlikler oluşturmaktan geçer.

Tarihin iki yönlü sınaması

Bu tarihsel gerçek, günümüzde iki yönlü olarak sınanmaktadır. Emperyalizmin bütün dünyayı kendi egemenliği altında tek bir küresel pazara dönüştürmek için izlediği yol, bu gerçeğin aynadaki yansımasından ibarettir. Emperyalizm açısından temel engel, Ezilen Dünya’nın milli devletleridir. O zaman bunları yıkmak için millet kavramının “çağdışı” ilan edilmesi gerekir. Ama öte yandan iş kendisine karşı duran milli birlikleri parçalamaya gelince, çağdışı ilan edilenin “ayrılma hakkı” aniden “kutsal bir dokunulmazlık” kazanmaktadır.

Öte yandan, aynı tarihsel gerçek, her iki yönüyle de Latin Amerika’nın devrimci yükselişinde bir gerçekliğe dönüşmektedir. Hugo Chavez’i dünya devriminin seçkin bir evladı yapan, bu dönüşümün önderliğini yapmış olmasıdır. Her türlü sömürüyü ortadan kaldırmaya, sosyalizme yönelen devrimler için kopyası çıkartılabilecek bir şablon mevcut değildir. Onun için, her ülkenin milli devriminin izleyeceği kendine özgü yolu kendisinin oluşturması gerekir. Bu yolun pusulası, bilimin yol göstericiliğinde halkın seferber edilebilmesidir. Chavez’in “21. Yüzyıl Sosyalizmi”, bu gerçekliğin bir ifadesidir.

‘Birleşik Latin Amerika’nın mimarisi

Hugo Chavez, aynı zamanda Simon Bolivar’ın “Birleşik Latin Amerika” rüyasını gerçekleştirmenin önderidir. Birleşmenin mimarisi, en sıkısından en gevşeğine kadar iç içe geçen değişik halkaları içermektedir. Sürecin çekirdeğinde, ALBA (Bizim Amerika’nın Halkları İçin Bolivarcı Seçenek/İttifak) yer almaktadır. Bu çekirdeği oluşturan sekiz ülke içinde Venezuela ve Küba’nın yanı sıra devrimi kesintisiz biçimde sürdürmeyi hedefleyen ve bu amaçla yeni Anayasa çıkarmış olan Nikaragua, Bolivya ve Ekvator’un da yer alması bir rastlantı değildir.

Ara halkalar, ticaret (Mercosur), bankacılık (Banco de Sur), medya ve iletişim (Telesur), petrol (Petro Caribe) gibi özgül alanlara ilişkin “Güney Birliktelikleri”nden oluşmaktadır. Belki en gevşek, ama en az o kadar önemli olan birliği, kuruluşu 3 Aralık 2011 tarihinde Karakas Deklarasyounu ile ilan edilmiş olan “Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu” (CELAC) oluşturmaktadır. CELAC üyesi 33 ülkenin toplam nüfusu, 600 milyondur. ABD ve Kanada dışında Amerika kıtasında yer alan hemen hemen bütün ülkeler bu topluluğa dahildir. Bu topluluğun ABD denetimindeki OAS’a (Amerikan Devletleri Örgütü) karşı bir “Güney Seçeneği” olarak kurulmuş olması, Yeni Dünya’da inisiyatifin ABD’nin elinden Güney’in eline geçmekte olduğunun bir göstergesidir.

Bir devrimin büyüklüğünün ölçütü tarih karşısındaki dayanıklılığıdır. Bugün Latin Amerika’da sınanan Bolivar Devrimi’dir. Ama Bolivar’ın tarihin sınavından başarıyla geçmekte olması, Bolivar’ı arasız devrimlerle sürdürüp sosyalizmi kurmaya yönelen Chavez’ler sayesindedir.