Borsa merakı: Fındık örneği
Türkiye’de özellikle tarımsal ürünlerle ilgili ihtisas borsaları konusu sıkça gündeme getirilmektedir. Bunların mevcut ticaret borsalarından farklı olduğu bilinmelidir. Türkiye’de 113 ticaret borsası bulunmaktadır. Ticaret borsalarının önemli işlevi, sadece tescil, kayıt yapma ve tarım ürünleri için yüzde 4 olan stopajı, yüzde 2 olarak ödeme gibi gözükmektedir. Konumuz ticaret borsaları olmadığından, bu konuda aklımıza takılan bazı soruları dile getirmekle yetinelim. Kendi bürokrasisi ve bununla ilgili sabit harcamaları olan ticaret borsaları, tarımdan sağladıkları gelirlerinin ne kadarını tarıma harcamaktadırlar? Bu kurumlar, tarım ürünleri pazarlaması açısında ne ölçüde gereklidir? Çiftçi üretir, vatandaş tüketirken kontrol neden tüccarda? Bu görevleri ziraat odaları yapamaz mı?
ÜRÜN İHTİSAS BORSALARI
Ticaret borsalarının dünyadaki farklı bir uygulaması da tarımsal ürünleri de konu alan emtia borsalarıdır. Tarihi geçmişi oldukça eskiye dayanan ve Türkçe’de Ürün İhtisas ve/veya Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası olarak isimlendirilen bu organizasyonlar, günümüzdeki yapıları ile kesinlikle sermaye sahiplerinin tarım ürünleri üzerinden spekülasyonla para kazanmalarının birer aracı durumundadır. Örneğin Momagri’ye (Tarım İçin Dünya Örgütü) göre, dünyaca ünlü borsalardan olan Chicago Borsası’nda 2012 yılında alınıp satılan kâğıda dayalı buğday satış hacmi dünya buğday üretim değerinin 46 katıdır. Bu kâğıtların sadece yüzde 20 kadarı borsada serbestçe satılmaktadır. Kâğıt satışlarının yüzde 80’i ise standart borsa dışı ticaret-tezgâh üstü ticaret (over-the-counter) olarak ifade edilen yolla yapılmaktadır. Bu miktar da dikkate alındığında ticaret hacmi dünya buğday üretim değerinin 200 katı olmaktadır. Tamamıyla spekülatif amaçlı, parayla para kazanmanın aracı olan bu alış verişlerin az sayıda kişi veya firma tarafından yapıldığını da belirtmek gerekir. Buradan da çok açıkça anlaşılacağı gibi, dünya buğday fiyatlarını belirleyen ne hava koşulları ne de çok sayıdaki üretici ve tüketici olmayıp az sayıdaki spekülatördür. Bu olay tüm ürünler için geçerlidir.
Bilindiği gibi, 1980 sonrası Türkiye’de uygulanan liberalleşme ve özelleştirme rüzgârı tarım ürünleri piyasalarında oldukça etkili olan kamu kurumlarını ve kooperatifleri, özelleştirme ve etkinsizleştirme politikaları ile özel sektörün ve dış sermayenin sahiplik ve kontrolüne açmıştır. 2005 yılı itibarıyla da lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının kurulması istekleri için yasal dayanak hazırlanmıştır. Ancak mevcut verilere göre, istenen ilerlemenin sağlanamadığı görülmektedir.
TMO, FİSKOBİRLİK’E RAKİP
Konuyu fındık üzerinden tartışmaya çalışalım. Fındığın öne çıkan özelliği Türkiye’nin 2014 yılı verilerine göre dünya fındık alanının yüzde 77’sine ve üretimin de yüzde 63’üne sahip olarak tekel durumunda olmasıdır. Bu alanda Cumhuriyet döneminden beri, 50 birim kooperatif ve 215 bin ortağı bulunan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) bulunmaktadır. Çiftçiden, tüketiciden yana olan bir milli tarım politikası anlayışı, bu örgütün yapısal sorunlarını çözerek güçlenmesini, katma değer yaratan etkinliklerini artırması şeklinde olmalıdır. Yaşanan gerçekler, bunun böyle olmadığını göstermektedir. 2002 yılından beri destekleme alımları konusunda devlet-kooperatif işbirliğine son verilmiştir. Bu tarihten itibaren, piyasadaki tüccar ve ihracatçı vb. aracılarla mücadele eden Birlik yalnız bırakılmıştır. 2002 yılında, Fiskobirlik üretilen fındığın yüzde 20 sine yakın miktarı olan 129 bin ton fındık alımı gerçekleştirirken bu miktar giderek azalmış ve 2012 yılında 50 tona kadar düşmüş, 2016 yılında ise 2 bin tona kadar çıkabilmiştir. Maalesef Birliği desteklemesi gereken hükümetler bir devlet kurumu olan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ile destekleme alımları yaparak, Fiskobirlik’e bir anlamda rakip olmuştur.
Spekülatör ve aracılara bırakılan fındık piyasasında fiyatlar bu yılda oldukça düşmüştür. Nisan ayında basında yer aldığı kadarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı aynı politikalarını sürdüreceği izlenimi verecek şekilde, TMO kanalıyla destekleme alımı yapılacağını duyurmuştur. Diğer yandan, yapılan girişimler başarılı olmasa da, 2005 yılından itibaren kurulacak fındık ihtisas borsası fındık sektörünün tek kurtarıcısı olarak sunulmaya başlamıştır. Piyasacıların ve sermayeden yana olanların bu fikirde olmaları anlaşılabilir bir şeydir. Ancak çiftçiden ve halktan yana olması gereken meslek odaları ve siyasi partilerin borsayı savunmaları anlaşılabilir değildir. Hem çiftçi örgütlenmesini, kooperatifçiliği savunacaksın, hem de borsa önereceksin. Burada art niyet olmasa da bir duyarsızlık olduğunu belirtmek gerekir.
Kısaca özetlendiği gibi işin özü; izlenen politikaların ve özellikle bu yapısı ile ürün ihtisas borsalarının, üreticiye, tüketiciye bir yararı olmadığı gibi, kesinlikle milli olmadığıdır.