Brexit kime yarayacak (4)

Üçüncü bölümde Brexit`in olası olumsuz sosyo-ekonomik sonuçlarını özetlemiș ve Washington`u son yıllarda AB stratejisini gözden geçirmeye iten nedenleri ele almıștık. Neoconlar ve Trump iktidarı arasında algılama farkları bulunsa da bu strateji artık AB`yi istikrarsızlaștırma ve Avrupa ülkelerini tek tek kontrol etme yönünde evrimleșiyordu!

Üç buçuk yıl önce ansızın patlak veren Brexit süreci ileride neyle sonuçlanırsa sonuçlansın (sert veya yumușak Brexit, Brexit iptali…) Atlantik ve Avrasya dünyasını sarsarak dünya stratejik güç dengelerini etkileyeektir.

Brexit bu yüzden dünyanın baş gündemine oturmuștur. 80`lerde Varsova Paktına karşı `turuncu devrimler`, 90`lardaki Irak işgali ve sonraki Suriye müdahalesi kadar küresel çapta bir planlı ve örgütlü ABD eylemidir.

60 yıllık Atlantik paktının cicim aylarının soǧumaya yüz tuttuǧu ve dostun düșmana karıștıǧı yeni dönemin olgusudur. Paris`te, Brüksel`de, İstanbul`da cihatcı kanlı bombalar, lastik botlarla Avrupa yolu tutan milyonların acıları ve 15 Temmuzlarda Türkiye`de yapılan darbe teşebbüsleriyle eş zamanlı örgütlendi.

Brexit, dost cephesinde çatlak yaratan bir `SEBEP` değil, dostluğun çatlamasından doğan bir `SONUÇ`tur. Washington`da filizlenen ` Zararın neresinden dönsek kardır. İnceldiği yerden kopsun.` zihniyetinin ürünüdür ve bu zihniyet, ABD-AB ayrılma sürecinin daha çok yeni ve akibeti belirsiz olduğu bir geçiş sürecine denk düşmüştür.

`PAX AMERÌCANA`DAN `BÖL VE YÖNET`E

Roma Ìmparatorluǧu kendi etki alanlarında `Pax Romana` yani `Roma barıșı` siyaseti izler, yerel güçlerle olan çelișkileri barıșçıl yollarla çözmeye çalıșır ve istikrarı korurdu. Roma etkisine direnen bölgesel dıș güçleri ise `böl ve yönet` siyasetiyle istikrarsızlaștırarak zayıflatmak esastı.

Washington`un dıș politikası da bu temele dayalıdır: dost Avrupa`ya `Pax Americana`, düșmanlașan Avrupa`ya ise (ayni Rusya, Çin ve Türkiye hedeflerine olduǧu gibi) istikrarsızlaștırmak, yani `böl ve yönet` siyaseti!

Ancak AB, henüz tam ABD karșıtı bir yerde bulunmuyor. Bir yandan Avrasya`ya yakınlașırken diǧer yandan yeni bir küresel güç olmaya doǧru geçiș sürecinde bulunuyor. Bu nedenle taraflar tavır ve stratejilerini, bir sürü zigzaglarla, yeni yeni oluşturmaktadırlar.

Ve ABD`nin bir kaç yıldır yeni Şekillenmekte olan Avrupa stratejisi; Brexit ve benzeri başka kopmalarla AB`nin küçültülmesi, istikrarsızlaştırılarak entegrasyonunun ve olası bir ordu kurmasının engellenmesi, NATO`nun korunması ve AB`li veya AB`siz devamı, Rusya ve Çin ile ekonomik yakınlaşmaların önlenmesi üzerine oturmaktadır.

Bu ayrılığa geçiş sürecinde ABD burjuvazisinin büyük bölümü, hem çatlağın bedelini AB`ye ödetmek hem de onu zayıflatarak kontrol altında tutmak ve böylece Avrasya`ya kaymasını engellemek istemektedir. Brexit bir önlemdir!

İngiltere bu amaçla kullanıldı, Brexit`in başarılı olması halinde AB küçülecek ve Brexit diğer ülkelere de sıçratılarak AB istikrarsızlaştırılıp parçalanacak. Plan budur. Bunun suçunu da daha şimdiden Rusya`nın üzerine atıyorlar.

Brexit, ABD`nin kışkırtıp organize ettiği yeni bir `turuncu devrim`dir. Ama bu defa eski Varșova paktı ülkelerinde veya Kuzey Afrika`da deǧil. Bizzat `MÜTTEFÌĞÌ` Avrupa Birliǧi`nde!

ÜÇ ÌHTÌMAL, ÜÇ YOL

Brexit, 12 Aralık Ìngiliz seçimleri sonrası Atlantik paktının önüne üç seçenek koydu:

Brexit`in gerçekleșmesi. Küçülen AB`nin giderek bölünmesi ve kısmen ABD kısmen de Avrasya yanında mevzilenmesi.

Brexit`in yeni bir referandumla iptali ya da AB`yi sarsmayacak kadar yumuşak olması. Bu durumda ABD karșıtı ve Avrasya`ya yakın bir birleşik Avrupa Birliği`nin doğması. NATO`nun parçalanması.

Yumușak Brexit ama ABD ve AB neoconlarının el birliǧiyle ABD-AB ilișkilerini düzeltmeleri. Atlantik paktının restorasyonu! ABD`ye baǧımlı eski Avrupa Birliği`nin sürmesi

Kuşkusuz bunlardan ikincisi dünya için hayırlı olur. Washington`u korkutan bu olasılıktır. Ancak yukarıdaki birinci seçenek de güçlü görünüyor. Son ihtimal ise çok zayıftır.

Brexit ABD`den uzaklaşan bir AB`ye rastgeldiği için Atlantik Paktını deǧil, AB`yi zayıflatır ve dolayısıyla Avrasyanın genişlemesini frenler. Atlantik Paktı`nın canım cicim aylarına rastgelseydi Atlantik`i zayıflatmıș olurdu.

AB`yi zayıflatsa bile Brexit Washington`un șu acı gerçeǧini de gözler önüne seriyor: küresel cephelerindeki geleneksel baș müttefiklerini Brexit kumpasıyla parçalamaktan medet umabilecek kadar zor duruma düșmüșlerdir!

RUSYA VE ÇÌN`ÌN SESSÌZ HOŞNUTSUZLUĞU

Rusya Brexit konusunda taraflı açıklamalar yapmamaya şimdiye kadar özen gösterdi. ABD ana akım medyası Putin`i AB`yi istikrarsızlaştırma politikası izlemekle sürekli suçladığından, Moskova sessiz kalmaya daha da önem veriyor. Yine de, zaten Avrasya`ya yelken açmış bir Avrupa Birliği duruken, Putin`in, içinden çoğu üyesi ABD`nin elinde kalacak parçalanmış bir Avrupa`yı tercih etmediği, belirtilmelidir. Kremlin, sınırına müthiș askeri yıǧınak yapmıș NATO tehdidine karșı AB`yle yakınlașmaya en büyük önemi veriyor. AB`yi deǧil, ABD-AB ittifakını bölmeyi tercih ediyor.

Çin Brexit konusunda büyük ölçüde sessizliğini korusa ve hem İngiltere, hem de AB ile ticaret anlaşmalarını arttırmaya çalışsa da, Çin devlet medyası bu yıl Brexit`ten hoşnutsuzluğunu yansıtan makaleleri ardı ardına yayınladı. AB`nin istikrarı ve birliğine verdiği öneme işaret etti. Tabii ki ABD`den uzaklașan bir AB`nin istikrar ve birliğini kastettiler, ABD yanlısı değil.

Bu arada Juncker AB`nin Çin pazarına büyük önem verdiğini defalarca vurguladı. Brüksel`in Çin`le ticaret hacmini büyütmesi, Rusya yaptırımlarını delmesi ve Rusya`dan Almanya`ya kuzey gaz akımını gerçekleştirmesi, kendi ordusunu kurmaya kalkması, İran ambargosunu delmesi, Rusya`dan Türk akımı ve S-400 anlaşmaları yapan Türkiye de göz önüne alınacak olursa, Washington için alarm verici gelişmelerdir. Avrupa Huawei konusunda ÇIn`e destek olurken Kuzey Kore konusunda da hemen hemen ortak tutum aldı.

Geçen mart ayında Çin lideri Şi Cinping Paris zirvesi sırasında Almanya, Fransa ve İtalya ile arasında milyarlarca avroluk ticaret ve yatırım anlaşmaları imzalayınca, bütün büyük Amerikan think-tank kurumları ve medyası Brüksel`e `Yapma! Kendi ayağına kurşun sıkıyorsun!` diye endişeyle bağırdılar. İtalya, Fransa, Almanya, Macaristan ve Sırbistan`ın o sırada Çin`le yaptığı ekonomik anlaşmalar nedeniyle Brüksel`i şu sözlerle uyardılar: " Çin Avrupa`yı yutmuyor ama her ısırdığında ağız dolusu lokma koparıyor!"

ÌNGÌLÌZ SEÇMENÌ NEYÌ OYLADIĞINI BÌLMÌYOR

Brexit, BM`in beş daimi üyesinden biri olan 3,5 trilyon milli gelirli İngiltere`yi resmen ikiye böldü! Herșey Brexit`e endeksli, ișçi hakları filan yok! Saǧırlar diyaloǧu!

12 Aralik genel seçimleri şu iki sonuçtan birini doğuracak: Ya Johnson`un muhafazakar partisi kazanacak ve çoğunluk hükümeti kurarak istediği tür (sert) brexit`i meclisten kolayca geçirecek.. Ya da Corbyn`in İşçi Partisi liberallerle bir koalisyon kurabilecek kadar oylarını arttıracak ve ülkeyi yeni bir Brexit referandumuna götürecek, AB`de kalıp kalmama yeniden oylanacak.

Şu anda sonucu kimse kestiremiyor, volatilitesi çok yüksek olan bu seçimlerde iki tarafın da kazanma olasılığı var.


Brüksel Brexit iptal edilir umuduyla, 3,5 yıldır Ìngiltere`yi ikinci bir referanduma yönlendirmeye uǧraștı durdu. Theresa May`e verilen pazarlık sürelerinin sürekli uzatılması ve pazarlıklarda hep AB koşullarına uygun, ama Brexit`çilerin onaylaması zor koşullar öne sürmesi bundandı. Aslında May de ayni taktiği izlemiști.

Öte yandan diyelim ki, seçimler sonrası Corbyn ve liberaller kazandı ve İngiltere`de yeni bir referandum oldu. Yine diyelim ki bu referandumu AB yanlıları kazandı ve İngiltere AB`de kaldı. Bu durumda Londra AB içinde ABD`nin truva atı rolü oyanamaya devam edebilir, Brüksel`den çıkacak her türlü Avrupacı kararı bloke edebilir. Kaldı ki İngiliz AB parlamenterlerinin büyük bölümü Brexit yanlısı kalacaklarından AB`yi sabote etme taktiği izleyeceklerdir.

Hiç şüphesiz büyümek ve bağımsızlaşmak isteyen AB`nin işi, Brexit iptal olsa bile kolay olmayacak. Onlarca yıldır Avrupa içinde örgütlenmiş olan Washinton AB`nin eksen kaymasını önlemede hala olanaklara sahip.

Fransa devlet başkanı Macron`un, șimdiye kadar Brexit pazarlıklarını her uzatma sırasında tereddüd etmesinin nedeni de zaten buydu. AB ordusu girişiminde başı çeken Fransa, İngiltere`nin on yıldır bu doğrultudaki her girişimi bloke ettiğini unutmadığından Londra`nın siyasal üyeliğini isteksizce onaylıyor. Yani Ìngiltere kalsa bir türlü, kalmasa bir türlü!

Bu nedenle belki de en iyi çözüm, İngiltere`yi, AB parlamentosu dıșında tutup, özel bir sosyal ve ekonomik birliktelik statüsü tanınmak olacaktır. Ama İngiliz Parlamentosu, Norveç benzeri bu statüyü şu ana kadar kesinlikle reddetti.

AB`NÌN BAĞIMSIZLAŞMASINDAKÌ ZORLUKLAR BREXÌTLE SINIRLI DEĞÌL

Macron ve Merkel`in planı, Avrupa`yı 3,5 yıldır sürüncemede bırakan yıpratıcı Brexit gelecek yıl nihayet gerçekleşirse, `kalan sağlar bizimdir` ruhuyla kalan 27 ülkeyi hızla entegre etmek ve AB ordusu kurmak. Çünkü, ekonomik bir dev olan Avrupa Birliği, nükleer Fransa dışında doğru dürüst bir askeri güce sahip olmadığından, ABD`nin dışında bağımsız küresel bir aktör olarak var olamıyor.

Öte yandan onlarca yıldır ABD denetiminde yaşamış olup da bağımsızlık dönemine hiç hazırlık yapmamış olan Avrupa`nın, ırkçı-Amerikancı yeni partilerin yarattığı iç istikrarsızlık da hesaba katılırsa, kendi savunması ve yaptırım gücü olan küresel bir aktör haline gelmesi acaba ne derece mümkün? İşte bu noktadaki belirsizlik şu anda Washington`un, AB`yi hala NATO`ya zorlayabilmesine katkıda bulunmaktadır. Macron`un `NATO öldü` tavrına rağmen.

Ayrıca bağımsız ordu olasılığına Washington şöyle karşılık veriyor: Ticaret savaşı ve örtülü ekonomik yaptırımlar, Washington`a en yakın AB üyesi ülkeleri kullanarak Brüksel kararlarını sabote etmek, üye ülkelere `tek tek ülkeden ülkeye` yaklaşarak AB`yi daha da bölmeye çabalamak, Rusya sınırındaki NATO yığınağını Rusya`ya karsı provoke ederek AB`yi kendisine muhtaç etmek. Rusya -Türkiye ikilisiyle AB arasına siyasal ve ekonomik çomak sokmak...

AB FÌLOSUNUN ROTASI

Hiç kuşkusuz AB `sütten çıkmış ak kaşık ` değil. Ancak saldırgan ABD`ye karşı son yıllardaki küresel cepheleşme açısından Brexit olumsuz olacaktır. Bölünerek zayıflayan AB ile birlikte Brexit, kocayan Atlantik Paktı`nın deǧil, gelișen Avrasya`nın geçici çatlaǧı sayılacaktır!


Öte yandan Pentagon`un Atlantik Paktını yamaması da son derece güç! ABD`nin yukarıda özetlediğim yeni Avrupa stratejisi, Brexit nedeniyle ve Brüksel`in daha sonra izleyeceği rotaya bağlı olarak zigzaglar içerebilir, ama ekonomik çizelgeler 2008 krizinden beri Batı pazarları pastasının ABD - AB ilişkilerinin restorasyonuna el vermeyecek kadar daraldığını gösteriyor. Ki yükselen Avrasya`nın AB açısından cazibesi de restorasyona engel! Yani iki yıl önce Pentagon`un bir raporla ilan ettiği restorasyon hedefi gerçekleşmeyecek. Raporda ABD güvenliği için ABD-AB ilişkilerinin düzeltilmesi ana hedef olarak belirleniyordu!


Hantal yapısı ve yaşadığı belirsizlikler nedeniyle birçok konuda henüz net karşılıklar veremese de, ABD`nin dümen suyuna gitmeyi bazan sürdürse de, AB liderliği bu gelişmelerin ve ABD planlarının farkındadır.

Atlantik Denizi`nden uzaklaşmaya başlayan AB filosu şu an fırtınalı ve zıt akıntılarla dolu sularda yol alıyor. Filo içindeki eşgüdüm ve uyum yetersizliğine düşman atışları da eklenince, kaptanın manevra alanı zaman zaman daralabiliyor.

Ama kara göründü!