BRICS: Büyüyor ama daha güçlü mü?

BRICS liderlerinin üç gün süren zirvesi geçen hafta sona erdi. BRICS Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşuyor. Rus lider Putin şahsen zirveye katılmadı - zaten yapacak çok işi var!
Beş BRICS ülkesi şu anda satın alma gücü paritesi açısından (GSYİH’nin yurtiçinde mal ve hizmet olarak ne satın alabileceğinin bir ölçüsü) G7’den daha büyük bir birleşik GSYİH’ye sahiptir.
Bu, dünya ekonomik düzeninde bir dönüm noktası gibi görünüyor. Ancak bu bir yanılsama olacaktır. Birincisi, BRICS içinde Çin (küresel GSYH’nin yüzde 17,6’sını oluşturuyor) baskındır, onu uzak bir farkla ikinci sırada Hindistan (yüzde 7) izlerken; Rusya (yüzde 3,1), Brezilya (yüzde 2,4) ve Güney Afrika (yüzde 0,6) birlikte dünya GSYH’sinin sadece yüzde 6,1’ini oluşturmaktadır. Yani bu eşit olarak paylaşılan bir ekonomik güç değildir.
Dahası, bence önemli olan nominal dolar bazında BRICS ülkeleri hala G7’nin oldukça gerisindedir. BRICS bloğu 2022 yılında 26 trilyon dolarlık bir GSYH’ye sahipti ki bu da tek başına ABD ile hemen hemen aynı. Kişi başına düşen GSYH’yi ölçtüğümüzde ise BRICS hiçbir yerde değil. Satın alma paritesi gücüne göre düzeltilmiş uluslararası dolarlar kullanıldığında bile ABD’nin kişi başına düşen GSYH’si 80 bin 35 dolar ile 23 bin 382 dolar olan Çin’in üç katından fazladır.
Bu zirveden sonra daha fazla ülke tam üye olarak katılmaya davet edildi: Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri. Ancak bu gerçekleşse bile BRICS grubu G7 emperyalist bloğundan çok daha küçük ve zayıf bir ekonomik güç olarak kalacaktır. Dahası, BRICS nüfus, kişi başına düşen GSYİH, coğrafi ve ticari bileşim açısından çok çeşitlidir. Ve bu ülkelerdeki yönetici elitler sık sık karşı karşıya gelmektedir (Çin’e karşı Hindistan; Brezilya’ya karşı Rusya).
Dolayısıyla, ABD’nin hegemonik kontrolü altında giderek daha homojen ekonomik hedeflere sahip olan G7’nin aksine, BRICS grubu servet ve gelir bakımından farklıdır ve herhangi bir birleşik ekonomik hedefleri yoktur - belki ABD’nin ve özellikle de ABD dolarının ekonomik hakimiyetinden uzaklaşmaya çalışmak dışında.

DOLAR HALA AÇIK ARA ÖNDE

Ve bu hedefe ulaşmak bile zor olacaktır. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, ABD’nin küresel ekonomik hakimiyetinde ve dolarda göreceli bir düşüş yaşanmış olsa da dolar ticaret, yatırım ve ulusal rezervler için açık ara en önemli para birimi olmaya devam ediyor.
Tüm küresel ticaretin yaklaşık yarısı dolar cinsinden faturalandırılmaktadır ve bu pay neredeyse hiç değişmemiştir. ABD Doları küresel döviz işlemlerinin yaklaşık yüzde 90’ında yer alarak döviz piyasasında en çok işlem gören tek para birimi olmuştur. Tüm sınır ötesi kredilerin, uluslararası borç senetlerinin ve ticari faturaların yaklaşık yarısı ABD doları cinsinden olup, SWIFT mesajlarının yaklaşık yüzde 40’ı ve küresel döviz rezervlerinin yüzde 60’ı dolar cinsindendir. Çin yuanı kademeli kazanımlar elde etmeye devam ediyor ve yuanın küresel döviz cirosundaki payı 20 yıl önce yüzde 1’in altındayken şimdi yüzde 7’nin üzerine çıktı. Ancak Çin para birimi 2017’de yüzde 1 olan küresel döviz rezervlerinin hala yalnızca yüzde 3’ünü temsil etmektedir.
Hatta “ABD karşıtı” Çin, döviz rezervlerinde ABD dolarına büyük ölçüde bağlı kalmaya devam etmektedir. Çin, 2005-2014 yılları arasında rezervlerindeki dolar payını yüzde 79’dan yüzde 58’e düşürdüğünü kamuoyuna bildirmiştir. Ancak Çin son on yılda rezervlerindeki dolar payını değiştirmiş görünmüyor.

NDB, IMF VE DÜNYA BANKASI

Dahası, mevcut IMF ve Dünya Bankası’na (emperyalist ekonomiler tarafından kontrol edilen) alternatif olabilecek çok taraflı kurumlar hala küçük ve zayıftır. Örneğin, 2015 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası var. NDB, Brezilya’nın eski solcu Devlet Başkanı Dilma Roussef’i başkan olarak atadı ve merkezi Şangay’da bulunuyor.
NDB’nin IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kurumlara karşı bir kredi kutbu oluşturabileceğine dair çok fazla ses var. Ancak bunu yapmak için kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Güney Afrika Merkez Bankası’nın (SARB) eski bir yetkilisi şu yorumu yapmıştır: “Şimdiye kadar en öne çıkanı NDB olan BRICS girişimlerinin Batı egemenliğindeki çok taraflı finans kurumlarının yerini alacağı fikri boş bir hayaldir.”

ABD HAKİMİYETİNİN GÜNLERİ SONA ERDİ

Yine de siyasi, ekonomik ve askeri açıdan uluslararası rekabet bu on yıl içinde kızışacak. ABD liderliğindeki emperyalist bloğun tam hakimiyet günleri sona erdi - çünkü küreselleşme, yani 20. yüzyılın son yirmi yılındaki engelsiz ticaret ve finansal akışlar sona erdi. Bu yüzyılın ilk yirmi yılında büyük ekonomilerde sermayenin karlılığı gerilerken, büyük kapitalist ekonomilerin artı değer için mücadelesi yoğunlaştı. Bu da ekonomik gücün parçalanmasına yol açıyor. ABD liderliğindeki emperyalist blok hala baskındır, ancak hakimiyeti daha önce hiç olmadığı kadar sorgulanmaktadır.