Bu nasıl belediyecilik

İzmir’in Konak ilçesinde şiddetli sağanak yağıştan kaçmaya çalışırken iki kişi su birikintisinde elektrik akımına kapılıp yaşamlarını kaybetti. Arkadaşının elektrik akımına kapıldığını görünce ona yardım etmek isterken akıma kapılıp arkadaşının yanına düştü. Çevredekilerin müdahalesiyle su birikintisinden çıkarılan iki arkadaşa ilk müdahaleyi olay yerinde vatandaşlar yaptı. Daha sonra 112 Acil Sağlık ekiplerince Alsancak Devlet Hastanesi ile Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan iki genç kurtarılamadı. Polis ekipleri, olay yerinde güvenlik önlemi alırken, elektrik firması yetkilileri de incelemelerde bulundu.

İstanbul Sultangazi’de Mescid-i Selam Otobüs Durağı yakınında seyreden İETT otobüsü, yolda duran inşaat malzemesi yüklü TIR’a çarptı.

Avcılar’da bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri metrobüs durağında yolcu indiren metrobüse, aynı yönde giden metrobüs arkadan çarptı.

Otobüs İstanbul Beylikdüzü'nde arızalanan metrobüse, karşı yönden gelen başka bir metrobüs çarptı. Kaza sonucu, arızalı metrobüsün şoförü yaralandı. Hastaneye kaldırılan şoför kurtarılamadı.

NEDEN YAĞMUR YAĞINCA ÖLELİM

Ne oluyor böyle…

Hız yaptığı için… yol kaygandı… metrobüs arıza yaptı… sürücü bir sağlık sorunu geçirdi… elektrik idaresi olay yerinde inceleme yapıyor…

Şehir içinde bu tür kazalar neredeyse olağanlaştı…

Kent içinde otobüs neden hız yapsın…

Otobüsün şu haline baksanıza… duran TIR’a nasıl çarptıysa…

Sürücü neden sağlık sorunu geçirsin…

Metrobüs sürücüsü durakta duran başka metrobüse neden arkadan bindirsin…

Neden kafa kafaya çarpışsınlar… Neden yağmur yağınca ölelim… sellerde boğulalım…

Neden İzmir’in ortasında su birikintisinin içinde elektrik akımı olsun…

Bir sorumlu bulup cezalandırınca sorun çözülecek mi…

Kamu görevi bilincinde, sorumluluğunda ve görevli tanımında müthiş bir aşınma var.

LİYAKAT DEĞIL OY HESABI

En tepeden en alt sıradaki görevliye kadar.

Hiçbir aşamada liyakat düşünülmüyor artık. Sistem seçim kazanmak için, oy için her şey mübah üzerine kurulmuş.

En tepeden kim daha çok oy toplar diye başlanıyor, bilgisi nedir. Birikimi deneyimi yeterli midir… diye birinci soru olmalı, ondan sonra oya sıra gelmeli. Atmak … tutmak… boş vaatler… serbest zaten. Üstüne bir de gizli pazarlıklar… verilen sözler… yapılan vaatler geliyor. Şu kadar kişiyi işe alacaksın, belli konumlara bizim adamlarımızı yerleştireceksin…

Yeterlilik, bilgi, deneyim mi??

Liyakat mı??

Sağlık mı??

O da ne!!

Bir otobüs sürücüsü düşünün. Şehiriçi. Üstelik İstanbul, Ankara, İzmir gibi kalabalık kentlerde. Ağır vasıta ehliyeti olan ve sizi destekleyenlerden kart getiren herkesi işe alabilir misiniz… Tansiyonu, şekeri olanlar, kalp hastaları örneğin… denetimden ve eğitimden geçiriliyor mu… Bir kez de değil, yılda belli dönemlerde sağlık denetiminden geçiyorlar mı…

Kaç tane İETT şoförü arkadaş tanıdım… hepsi kapı gibiydi, hatlarındaki bütün durakları, döner kavşakları, hatta inen binenleri bile ezbere bilirlerdi; “şurada dur da ineyim” desen verdiği yanıt şuydu: “senin canın bana emanet durağa gelmeden duramam…”; güler yüzlü, sanki siniri alınmış gibiydiler; o İstanbul trafiğinden bunalmış halde, herkesin derdini, yerle yersiz eleştirisini ve parlak siyasi çözümlerini dinleyip yine de yutkunup “Neden Maçka’ya gitmiyor” diye ısrarla soran duraktaki huysuz teyzeye, “biz Of’a gidiyoruz, arkadakini bekle anneciğim” diyebilen ailemizin şoför amcaları…

Elektrik kaçaklarını denetleyen kamu görevlileri…

Onların yöneticileri…

Ne oldu onlara?

VATANSEVER MİLLETSEVER HİZMETSEVER OLMAK

Kurallara uygun olanlar bile geçim derdinden, ayın sonuna gün saymaktan bunalmış durumdalar. Türkiye’nin ekonomisi de bize emanet. Bölüşümden vergi sistemlerine,

“Amaan boşver! Ben miyim âlemin akıllısı…” deyip geçmeyecek kamu görevlileri en tepedeki karar vericiden karar uygulayıcıya kadar.

Vatansever, milletsever, hizmetsever olacak. Hele emperyalist sever kattiyyyen olmayacak!

Bu bir siyaset. Bir kültür.

Derdimiz ihale, cakka cukka değil ki…

İnsan yaşamı söz konusu!

Oyunuz, ben bencilliğiniz batsın, kusura bakmayın da…

Bize güçlü bir devlet, güçlü bir hükümet, güçlü bir ekonomi gerek. Hepsi bir bütün. İnsan ve hizmet odaklı kurallar olacak, yaptırım gücü olacak…

O gencecik iki can bir avuç su birikintisinde yaşamını kaybetmeyecek.

Zor mu?

Dikkat! Turuncu montlu bir çocuk kaybettiyseniz lütfen iç çamaşırı bölümüne geliniz. Çocuğunuzun karnı acıkmış!
Tembel teneke mi desem… Ölesiye çalışmaktan ve çalıştırılmaktan bıkmış mı desem… tüketim çılgını mı desem… Tek söz yeter: Sistem kurbanı!