Bu politika ile ne dolar, ne de enflasyon düşer!

Bugün Aralık ayına ilişkin enflasyon rakamları TUİK tarafından açıklandı. Yıllık %7,60 olarak beklediğimiz rakam, %8,53 olarak gelerek yapılan bütün tahminleri boşa çıkarttı. Yükselişi gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünlerinde görülen fiyat artışları tetikledi.

TÜRKİYE’DE GIDA FİYATLARINDAKİ ARTIŞIN NEDENİ SORUNLU TARIM POLİTİKASIDIR

Bir ülkede gıda fiyatları o ülkenin tarım faaliyetlerine göre şekillenir. Milli tarım politikası olmayan devletlerin gıda fiyatları, piyasaları ele geçirmiş aracılar tarafından belirlenir. Aracıların hakim olduğu gıda piyasalarında, hem üreticinin, hem de tüketicinin adeta kanı emilir.

Türkiye’deki uygulamaya baktığımızda ise mevut milli tarım politikasının iki kusuru vardır:

1-Tarım politikası denilen belge somut ve kısa sürede eyleme geçebilmelidir. Hükümetin açıkladığı Türk tarım politikası ise sadece bol bol bürokrasi yaratan, araştırmalar, komisyonlar, planlamalarla dolu bir belgedir. Türk tarımı ise acil eylem beklemektedir.

2-Belgede gıda fiyatlarının artışının ana sebebi olan aracıların ortadan kaldırılmasına yönelik somut bir çözüm yoktur. Başbakanın daha önceleri belirttiği, fiyat artışlarını kontrol edecek “Fiyat İzleme Komisyonları” fikri ise içi boş, ekonomik gerçeklere uygun olmayan, baştan iflas etmiş bir çözümdür.

KOOPERATİFÇİLİK CANLANMADAN GIDA FİYATLARI DÜŞMEZ

Üreticinin emeğini, tüketicinin ise parasını koruyan tek mekanizma üretici birlikleridir. 1980’li yıllardan kalma ilkel bir korku ile kooperatiflerden korkup onları çoğaltmamak, piyasada kâr hırsını milli çıkarlardan önde tutan aracıları çoğaltmaya hizmet etmiştir.

Kooperatifler üretici ve tüketici arasındaki yegâne aracı olmalıdır. Bu yapı ile devletin şimdi merkezi bir şekilde yapacağını söylediği üretim planlaması, yani nerede ne üretileceği daha iyi tespit edilirken, üreticilerin elde edeceği makul bir kâr ile tüketici bütçeleri de rahatlayacak, enflasyon düşecektir.

Dünyadaki en liberal ülkelerde bile piyasalar kendi başına hareket etmezler. Üretim ve tüketim arasında düzenleyici ve dengeleyici kurumlar mevcuttur. Bugün ABD ve Avrupa’da çiftçi birlikleri çok ciddi siyasi ve ekonomik güce sahip kurumlardır.

DOLARIN ARTIŞ NEDENİ ENFLASYONDUR

Yanlış tarım politikası enflasyonu artırmaktadır. Enflasyonun arttığı bir ortamda devlete ya da firmalara borç verenler paralarının değerini korumak isterler ve daha yüksek faiz talep ederler. Eğer üretimi artırmadan merkez bankası veya diğer ticari bankalara baskı yaparak faizleri sabit tutmaya çalışırsanız, enflasyon devam ettiği yani üretimin artmadığı sürece, elinde parası olanlar enflasyondan zarar görmemek için gidip dolar alırlar. Dolar alındıkça da kurlar yukarı gider.

BAHAR GELDİĞİNDE ENFLASYON YÜZDE ON OLURSA KİMSE ŞAŞIRMASIN

Mevcut ekonomi yönetimi faizler artarsa yatırımlar düşer korkusu ile faiz artışını önlüyor. Ancak enflasyonu düşürecek iki ana planı, yani özünde kooperatifler olan tarım planı ile, yenilikçi ürünler üretebilecek çalışanların oluşması için çağdaş milli eğitim planını devreye sokmuyor.

Yukarıda belirttiğimiz iki planı devreye almazsanız bu dolar daha çok rekor kırar. İşin kötü tarafı şu: Gıda fiyatları önümüzdeki dönemde daha da artacak, çünkü Rusya ile barış olması, Suriye ve Irak ile ilişkilerin düzelmesi, bu ülkelere yapılacak tarım ürünleri ihracını artıracak. İç piyasada tarım ürünleri miktarı azaldıkça da fiyatlar yukarı gidecek.

ÜRETİM EKONOMİSİ MAL MİKTARINI ARTIRARAK ENFLASYONU ÇÖZER, DOLARI DİZGİNLER

Ekonomi politikasını yönetenler baskı ile faizleri artırmıyor, ama faizleri düşürmenin gerçek yolunun hala üretimden geçtiğini idrak etmekte de zorlanıyorlar. Türk üreticilerinin üretimde kullandıkları ara mamul dediğimiz girdiler Türkiye’de üretilmiyor. Bu ürünler yurtdışından dolar karşılığında alınıyor. Bu bağlamda iç siyasi hatalar veya enflasyon nedeni ile yükselen dolar, sanayinin üretim maliyetlerini sert bir şekilde artırmaktadır. Maliyet artınca haliyle üretilen mamul fiyatı da artmakta, böylece bir kısır döngü sürüp gitmektedir.

Bizim üretim ekonomisi dediğimiz kavramı herkesin anlaması için net bir şeklide açıklayalım: Üretim ekonomisinin özü Türk sanayisinin ithal girdilere olan bağını koparmayı içermektedir. Bunun için sektör temsilcileri, üniversiteler ve devletin bir araya gelmesi şarttır. Bir araya gelen bu üç kesim, ithal edilen ara malların yurtiçinde üretilmesi için ulusal ekonomik strateji ve buna bağlı taktikleri belirleyerek derhal uygular.

Şimdi soruyoruz: Belirttiğimiz çözümlerin dikkate alınması için kriz mi çıkması gerekiyor?