Bu ülkede suçumuz ‘Türk’ olmak mı?
Resmi rakamlara göre tam 258 bin 222 öğretmen, atanmayı bekliyor... Nasip, kısmet olursa; devlet onları bir okula tayin edecek; onlar da yıllardır eğitimini aldıkları mesleklerini yapma olanağı bulacaklar!Büyük bir özlemle kavuşmayı bekledikleri öğrencilerini kucaklayacaklar...Peki; bunca öğretmen neden açıkta?İhtiyaç mı yok?Olmaz olur mu?Türkiye genelinde okullarda verilen derslerin neredeyse üçte biri öğretmensizlikten boş geçiyor...Kafadan sallamıyorum; Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın geçenlerde açıkladığı rakamlara göre; tam 25 alanda öğretmen eksikliği yaşanıyor...Birinciliği, İngilizce alıyor... Derslerin boş geçmemesi için tam 18 bin 509 İngilizce öğretmeni daha gerekiyor.Onu 12 bin 804 eksikle sınıf öğretmenliği izliyor...Okul öncesi, Türkçe, Türk Dili, matematik, fen bilgisi, biyoloji, bilişim teknolojileri, beden eğitimi, müzik, özel eğitim, Almanca ve diğer branşlarla birlikte ihtiyaç 100 bini zorluyor...Ancak Milli Eğitim Bakanlığı alım yapamıyor...Derslerin boş geçmesine, çocuklarımızın en değerli zamanlarının ziyan olmasına göz yumuyor.Neden?Çünkü... Milli Eğitim’e ayrılan ödenek yetmiyor!Diyanet’in 11 bakanlıktan daha fazla olan ödeneği bitince hemen imdada koşan hükümet, Milli Eğitim’deki bu ihtiyacı umursamıyor... Böyle olunca da eldeki parayla ancak bu kadar öğretmen çalıştırılabiliyor!Hem sayıları çığ gibi artan imam hatiplerde hiçbir açık yok ya; gerisi önemli değil zaten...***Şimdi; sıkı durun:Türk öğrencilerinin yetiştirilmesi için, Türk öğretmenleri görevlendirmeyen, bunun için “ekonomik gerekçelere” sığınan AKP iktidarı, giderayak çok sayıda Suriyeli öğretmenin Milli Eğitim Bakanlığı’na alınması için harekete geçti.Buna göre Suriyeli öğretmen adaylarının 10-21 Ağustos tarihleri arasında Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne başvuruda bulunmaları yeterli olacak!***İşgüzarlığı görüyor musunuz?Bu ülkede bizim öğrencilerimiz öğretmen, öğretmenlerimiz öğrenci bulamıyor ama... AKP iktidarı siyasi şov yapmak için; Suriyeli sığınmacı çocuklara Suriyeli öğretmen tutup bizim vergilerimizden maaşlarını ödüyor...Yeni kendi ayakkabısındaki deliği görmeyip Suriye Milli Eğitim Bakanlığı’nı finanse ediyor!***Bölgede savaşı körükleyen ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere bütün zengin ülkeler Suriyeli sığınmacılar için cimri davranırken; biz kendi çocuklarımızdan esirgediğimiz paralarla caka satıyoruz...Peki; neden?Neden olacak; AKP, Türkiye’nin demografik yapısını değiştirip “milli duyarlılığı olmayan ancak dini duyarlılığı yüksek yeni bir seçmen kitlesi” yaratmaya çalışıyor da ondan!***Ülkede sıcak çatışma varken, koalisyon krizi yaşanırken ben de nelerle uğraşıyorum değil mi?Haklısınız; adam olmam ben!
156+102! Abdullah Bey’e sorulara okurumuz Hatice Selamsız’la devam ediyoruz. Sizin de Abdullah Bey’e soracağınız ya da söyleyeceğiniz bir şey varsa mustafa0mutlu@gmail.com’a göndermenizi bekliyorum.***“Abdullah Bey...Eşim sıvacıydı. İş kazası geçirdi; inşaattan düştü. 10 yıldır yatalak... SSK’dan malulen emekli... İlaçlarını artık parayla almamız gerekiyor. Çünkü bizim ilaçlar, ödeme listesi dışında bırakılmış... Sakın yanlış anlamayın; sizden bir himmet beklemiyorum. Evimde yemek yapıp çarşıdaki markete satıyorum. Hem kocama, hem kızıma aslanlar gibi bakıyorum. Size yazmamın nedenine gelince... Ben bile, ‘Madem devletim böyle uygun görmüş, o zaman veririm parasını o ilaçların’ deyip tüm yükü sessizce üstlenirken; siz, tüm masrafları bizim vergilerimizden ödenen Huber’i 7 ay 3 hafta boyunca işgal etmekten hiç mi rahatsız olmadınız? Sorum bu kadar Abdullah Bey...Bana cevap vermeyeceğinizi biliyorum ama umarım vicdanınıza verirsiniz!”
GÜNÜN SORUSUDolar 2,90 lirayı aşınca KaçAk Saray’ın ekonomistleri ortalığı sakinleştirmek için, bunun bir kriz işareti olmadığını söylemeye başlamış... Sorum kendilerine:“Kriz işareti” değilse, birilerinin cukkayı doldurduklarının işareti olabilir mi?
Bakan Bey, ‘canlı bomba’ olmaya mı karar verdi?Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleri ile yaptığı toplantıda, “Benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” demiş...Eminim; şimdi birçoğunuz bu sözlerin son günlerde artan şehit cenazelerinden sonra “yürekten kopup gelen masum duygular” olduğunu düşünüyorsunuz... Bana göre öyle değil... Eğer Recep Tayyip Erdoğan iki gün önce bir şehidimizin tabutuna kürsü gibi elini koyup “Şehitlik, peygamberlikten sonraki en kutsal ikinci makamdır” demeseydi; şehitlik ve şehitler, beyefendinin umurunda bile olmazdı...***Ayrıca; ne demek, “Amacım, şehit olmak?”Sen, canlı bomba mısın ki; şehitliği “amaç” ediniyorsun?Şehitlik; askerlerimiz için bile “amaç” değil; sonuçtur!Böyle saçma sapan bir sözü eden kişinin akıl ve ruh sağlığını sorgulamak, çok mu haksızlık olur?***Bir de bu sözlerin söylendiği yere bakalım:Sen Enerji Bakanı’sın; ne işin var Diplomasi Muhabirleri’yle?Bu sorunun da yanıtı belli:Belli ki enerji muhabirlerinin Bakan Bey’e tahammülü kalmadı; o da en “diplomatik” ve hoşgörülü meslektaşlarımızı seçti...***Öyle ya da böyle; bu adamlardan kurtuluyoruz ya... Buna da şükür!
GÜNÜN İSYANIDün on iki şehit haberi daha geldi; Ankara’dakilerin umurunda bile değil... Cumhurbaşkanı, Atatürk’e durmadan küfreden adamın da aralarında bulunduğu bazı dinci yazarları toplamış, “Hükümeti kurma görevini CHP’ye versem mi, vermesem mi?” geyiği yapıyor... Yasal olarak “düşük” Başbakan ise rüzgârın önünde savrulan gazel gibi... İsyan; Namık Kemal’den:Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?