Bu üslup demokrasiye zarar verebilir (TAMAMI)

NABIZ

BU ÜSLUP DEMOKRASİYE ZARAR VEREBİLİR

1946 yılından bu yana seçimleri izlerim. 1954 ‘den bu yana da sandık başına giden ve özgürce oy kullanan biriyim.
Şimdi yıl:2011.
Haftaya Pazar günü bir kez daha sandık başına gideceğiz.
Bizim kuşak çok badireleri atlatmış, demokrasiye hiç de yararı olmayan devrim deyin, ihtilal deyin darbe deyin, ne derseniz deyin olup bitenlere hep dikkatle ve demokrasi uğruna katlanmıştır. Sandıktan çıkan sonucun adil ve kabul edilebilir olmasının özlemini taşımıştır. O nedenle de bir dizi müdahalenin tanığıdır.

27 Mayıs’ı bir yana koyarsanız, demokrasiye yapılan müdahalelerin-sivil asker ayırımı yapmadan- sonunda hiç birinin demokrasiye yararlı olduğuna değil, zararlı olduğunu saptamıştır bu kuşak.. Yeterli olan sandıktan çıkan irade gerçek halk iradesi olsun ve sivil bir dikta hevesini içinde taşımasın; Atatürk devrim ve ilkelerini korumak ve kollamak uğruna yapılan her hareket, zorunlu kabul edilse de yapana da yapılana hiç yarar getirmedi.
Yaşamım boyunca iki kez siyasi hakları ellerinden alınanların haklarının geri verilmesi için mücadele etmiş bir yazarım. Birincisi eski DP’lilerin, diğeri sonradan Çankaya Köşküne çıkan Demirel ve siyaset sahnesi dışına atılan AP ve CHP lilerin ellerinden zorla alınan hakları için.
İsmet Paşa derdi ki:
“-Süngülerle iktidar olunabilir, ancak iktidarda kalınamaz”
O nedenle anımsarım, Paşa kendisine 27 Mayıs’tan sonra yapılan ”Gel başımıza geç” telkinlerine hep kapısını kapalı tutmuştu. Eğer o 1960 ‘lı yıllarda Paşa, hem de daha Yassıada Duruşmaları sonuçlanmadan, Heybeliada’dan seslenmişti:”Seçimleri bir an önce yapmakta sayısız milli menfaat vardır”
Eğer İsmet Paşa, savaş alanlarından gelen o kararlı demokratik davranışı sergilemese, belki de tarih başka türlü yazılırdı. 1961 seçimleri o sözlerden sonra yapıldı.

SİYASET NEYİ KAŞIYOR?

İsmet Paşa tek başına iktidar olamadı ama,hiç değilse bir süre koalisyonlarla demokrasiye geçiş sürecini, başlattı. Asker de sivil de memnun sandıklara koştu. 27 Mayıs’ı dışında tutmak şu nedenle zorunludur: O tarihte yapılan hareket ve onun getirdiği Anayasa hala özlemi çekilen demokratik kurumları getirmiştir de ondan.

Şu seçim meydanlarındaki o küfrün bini bir para ağız dalaşları, içerikten yoksun ve kardeş kavgalarını çağrıştıran siyasi üluptan medet ummak neden?
Kimin nasıl başlattığı halkı hiç ilgilendirmiyor; fakat unutulmamalı sandık sonrası olacaklardan pek de memnun olan yok.
Seçim araç değil, gerçek demokrasiyi yakalamak ve halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmek yerine bu kavgalı gürültülü dahası içinde ölüm kan izleri bulunan sandık yolu bitince, nasıl karşılıklı küfürlerle halkı canından bezdirenler nasıl olup da iktidar ve muhalefet olarak birbirleriyle yüz yüze gelecekler, söylenen sözleri unutup, sarmaş dolaş olacaklar?

Sayın Erdoğan bir zamanlar “Demokrasi amaç değil, araçtır.”diyordu, ama bakın şimdi nasıl değişmiş ve insan hak ve özgürlüklerinden söz ediyor? Bakın şimdi çocuk kitaplarını poşete sokmayı planlayanlara karşı çıkıyor ve:
“- Buna karşıyız, bu insan hak ve özgürlüklerine karşı olur” diyebiliyor?
Ya Silivri’de olup bitenler?

Ya özel savcıların ve özel Mahkemelerin suçu belirsiz tutukluları?
Ya TSK nın sayıları giderek artan rütbeleri üstünde Orgeneraller, Korgeneraller? Hatta komuta kademesine atılan bu tırpanla
Cumhuriyet tarihinde ilk kez “iptal “edilen savaşa hazırlık programları?
Silivri’de olup bitenler bir demokrasi ayıbı, bir hukuk kusuru değil mi? İnsan hak ve özgürlüklerine çok mu uygun?
Ordusuna sahip çıkmayan komutan varsa, ya da onun Başkomutanı hiç sesi çıkmıyor- Sayın Cumhurbaşkanını kast ediyorum- “Yargının işine ben karışamam” diyorsa, o Silahlı Kuvvetlerin geleneksel yapı değişikliği uygulamasında suçlu suçsuz ayırt edilmemesine en azından meşru muhalefet karşı çıkamıyorsa, topluma birileri çıkıp olayın nedenlerini hulus ile açıklamıyorsa, bir de bakarsınız ki; bu küfür ve karşılıklı saldırı içinde geçen seçim de, bir süre sonra tartışılır hale geliverir. O zaman ne yapacağız?

İktidara bakıyorum,

Ana muhalefete bakıyorum.

Umursamazlık içindeler ve sanıyorlar ki; seçim sonrası sular durulur! Taşlar yerine oturur ve söylenenler unutulur. Hiç öyle olmamalı.
Acaba bunun için mi halkın sorunlarını bırakıp kavgayı bir siyasi alışkanlık olarak demokratik rejimin kabına koymayı sürdürüyorlar?
Burada bir suçlu daha var:
Olup bitenlerden rant sağlamaya çalışan medya.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com