Bu yargı Türk yargısı mı? -(TAMAMI)
İki kez balyoz sözünü duyduğum zaman irkilmiştim. Partiler üstü Atatürkçü Reform Hükümeti diye anılan Erim Hükümeti’nin Başbakanı merhum Prof. Nihat Erim’in TBMM’de ülkenin aydınlarını, gazetecilerini hedef alarak: “ Tepelerine balyoz gibi ineceğiz” demişti. O gece sabaha karşı çok değerli aydınlar, prof.’lar, gazeteciler MİT tarafından evlerinden alınarak Mamak Askeri Cezaevi’ndeki kafese tıkılmışlardı. Ertesi gün Başbakanlığa geldiğimde merdivenlerde Başbakan Yardımcısı rahmetli Sadi Koçaş’la karşılaştık. Ona: “Ne oluyor ağabey; bu balyoz harekatı?” diye sorduğumda, sesini çıkarmamıştı, yüzü asıktı. Ertesi gün Atilla Karaosmanoğlu’nun odasında bazı bakanlar- Özer Derbil, Erol Yılmaz Akçal, Ayhan Çilingiroğlu, Atilla Sav- bir araya geldi. Konu Fuat Doğu Paşa’nın Balyoz harekatıydı. İş o kadar dallandı budaklandı ki; bir süre sonra başta Sadi Koçaş olmak üzere 11 reform hükümeti bakanı ve iki AP’li bakan Özer Derbil’in makam odasında toplanıp topluca istifa kararı aldı. İstifa mektubunu Başbakan’a Sadi Koçaş götürdü. Erim şu yanıtı vermişti:
“-Muttali oldum!”
O gün bakanlar topluca Mamak Askeri Cezaevi’ne gitti ve işte o gün ip koptu. Erim hükümeti çöktü.
İkinci balyoz orduya
Aradan yıllar geçti, 21 Eylül 2012 yılında balyoz bu kez Türk Ordusu’nun 322 askerin tepesine 4 bin yıla yakın cezayla indi. Bir kere daha irkildim. Her fırsatta demokratik çoğulcu parlamenter rejime toz kondurmamaya dikkat ederiz. Ama vicdanların kararabileceğini, Cumhuriyete bağlı güzide generallerin ve subaylarının tepesine bir siyasallaşmış mahkeme tarafından balyoz indirileceğini düşünmezdik bile. İrkildim diyorum; umarım Sayın Bülent Arınç bu defa da “irkilmenize lüzum yok bu yargı kararıdır” demez. Çünkü kendisi bildiğim kadarıyla ciddi bir hukuk adamıdır. Hukuk deyimiyle teşebbüs değil, düşünce halinde dahi olduğu kanıtlanmamış bir suçun adaletle ilgisinin, hukukla bağlantısının ancak anti-demokratik faşist yönetimlerde olacağını zat-ı devletleri pekala bilirler. Şimdi Sayın Başbakan ve Sayın Adalet Bakan’ı ayağa kalkan ve isyanına ramak kalan halkın gazını almak için “daha karar kesinleşmedi Yargıtay’ı var” diyorlar. Çocukların bile inanmayacağı bir gaz alma yolu. Bir iktidarın kontrolünde olduğunu dünyanın kabul ettiği hukuk kurumlarının vereceği karar sanki bilinmiyor. Sanki bu balyoz Türk Ordusu’nu tasfiye etmek için için indirilmiş bir balyoz. Mahkemenin kararı o nedenle benim gibi belli yaşa gelmiş ve feleğin sillesini yiyerek her türlü deneyimden geçmiş insanların gazını almaya yetmeyecek.
Birilerinin vicdanı sızlıyor mu?
Sorun darbeleri önüne almaksa çok darbe görmüş bir yazar olarak söyleyeyim ki; bunların TSK üzerinde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. O işi yapmaya kararlı olan insan seminerlerde bunu konuşmaz ve ayağa düşürmez. Devleti ele geçirmeye kalkan hiçbir Türk subayı şimdi 2012 yılının şu gününde maruz kalınan muameleleri hak etmemiştir. Hukukta olsa, olsa düşüncede kalmış bir hareket için bir yargıç nasıl olurda başarısız ve yarım kalmış teşebbüs gerekçesiyle ordunun komutanlarını önce esir alır, sonra müebbet ondan sonra da 20’şer yıla mahkum eder. Bu yargının Türk yargısı olduğunu ve vicdani kanaatini beyan ettiğini benim gibi bir nebze de olsa hukuk bilen birilerine anlatmak hayli zor olacaktır.
Not: Unutmadan yazayım. Vicdanımı sızlatan bir başka balyoz da bundan yıllarca önce resmi makam otomobilinde ani rahatsızlık geçiren Sayın Başbakan’ın kilitli kalan kapılarına inmişti ve insanlık adına benim vicdanım sızlamıştı. Acaba birilerinin de vicdanı sızlıyor mu?