Bugün Attila yarın Atatürk

Mine Kırıkkanat her geçen gün “Neo Cumhuriyet”e yaraşan bir yazar olduğunu gösteriyor. Geçen hafta 20 yıl önce dönemin liberallerinin leş gazetesi Radikal’de çıkmış bir yazısını “hâlâ gıcır gıcır” olduğu iddiasıyla Cumhuriyet’te yayınladı. Yazının başlığı: Dıgıdık Dıgıdık Uygarlık

Hakkı var. Yazı hâlâ gıcır gıcır.

Gıcır gıcır anakronizm.

Gıcır gıcır tarih cehaleti.

Gıcır gıcır Türk alerjisi.

Gıcır gıcır Batı hayranlığı.

KIRIKKANAT’IN HAYALİ ATTİLÂ’SI

Ona göre Attilâ, Avrupalının belleğindeki Türk imgesinin olumsuz şekilde yerleşmesine neden olan bir çapulcu. Günümüz mafyalarından bir farkı da yok. Ha Dündar Kılıç, ha Attilâ.

Attilâ’nın Hun ordusu, bir harami ordusu. At sırtında sağı solu yağmalayan bir çapulcu yığını. Bir kanıtı yok ama kardeşinin de katili. Bu haliyle o, “Hun mafyası imparatorudur”.

Zavallı Avrupalı Attilâ deyince “yakıp yıkan bir barbarı” hatırlıyormuş. Böyle bir barbarın kahraman olarak anılması Kırıkkanat’ın çok zoruna gidiyormuş. Bu yüzden Kurban Bayramında Attilâ mitini kesmeye karar vermiş: “Yalanın başını kesip derisini itinayla soyacağım”.

GERÇEK ATTİLÂ

Peki Attilâ kimdir? Avrupa Hunları kimlerdir?

Her şeyden önce Asya Hunlarının devamıdır. Avrupa’ya göçleri de ilerleyişleri de devlet disiplini içerisinde ve planlıdır. Hunların geleneksel devlet felsefesine ve kültürel unsurlarına dayanmaktadırlar. Hun ülkesini gezmiş ve Attilâ ile tanışmış Doğu Romalı diplomat ve tarihçi Priskos’a göre gelişmiş bir hukuk sistemleri vardır.

İşlerini at sırtında yağma ile gören barbarlar değillerdir. Hem Doğu Roma hem de Batı Roma ile barış anlaşmaları imzalamıştır. Onları vergiye bağlamıştır. İstanbul ve Roma önlerine gelse de fethetmemiş, egemenliği altına almıştır. Hükmettiği bölgelerde kültürlere dokunmamıştır. Yerel idarecilere, krallara dokunmamıştır. Merkezden Hun soyluları görevlendirmiş ama yaşamlarına müdahale etmemiştir. Osmanlı’nın kendi çağı için gelişkin olan medeniyetinin bir örneğini sunmuştur.

Askeri olarak her iki Roma İmparatorluğundan da ileridedir. Üstünlüğü silah teknolojisindedir. Kırıkkanat bunları düşünemez ama bahsettiğimiz 5. Yüzyılda savaş teknolojisindeki üstünlük bilimsel bilgideki üstünlük anlamına gelmektedir. Belki de bu nedenle Hunlar o dönemde Roma’dan beyin göçü alan bir noktadadır.

Elbette bilimsel bilgide ileri oluşları uygun üretim biçimlerine sahip olmalarının sonucu. Gelişkin bir tarım örgütlenmeleri olduğu gibi, çok sayıda serbest ticaret bölgesi kurmuşlardır. Ticaret ve tarım, bugün dahi medeniyetin en önemli iki göstergesidir.*

Özetle Hunlar ve aslında Türkler, Avrupamerkezci tarihin bize vazettiği gibi ömrü at sırtında gezen haydutlar değil, medeniyet kuran, yerleşik hayata geçmiş tarihin en önemli unsurlarından biridir. Kırıkkanat, Karız Kanallarını Batı Avrupa’nın herhangi bir kentinde görse büyük ihtimalle üzerine destanlar yazardı.

TARİH DIŞILIĞIN ZİRVESİ

Hem mafya ne demek? Kırıkkanat mafyanın kapitalizmin ileri dönemlerinde çürüme sonucu ortaya çıkan bir kavram olduğundan belli ki habersiz. 5. Yüzyılda at sırtında fethe çıkanların, vergiye bağlayanların sadece Türkler olduğunu zannediyor herhalde. Kırıkkanat’ın çok sevdiği Avrupa’nın 5. Yüzyılında, acaba evrensel insan hakları mı hâkimdi. Roma nasıl genişliyordu? Kitlelerin gönlünü kazanarak mı? Plebisit mi uygulanıyordu?

Avrupa ve Kuzey Afrika’nın dört bir tarafından köleleri nasıl Roma’ya taşıyorlardı? İşe giriş sözleşmesi mi imzalatıyorlardı? Roma nasıl zenginleşti? Nasıl dev ve üstün ordular kurabildi? Nasıl görkemli kentler inşa etti? Ticaret yollarını ve tekelini silah zoruyla ele geçirerek elbette! Yanlış anlaşılmasın Roma’yı kınayacak değiliz. İçinde bulunduğu çağın gereğine göre yaşamış ve insanlığa önemli bir miras bırakmıştır. Tıpkı Hunlar ya da Osmanlılar gibi!

TARİHİYLE ÖVÜNMEK YALNIZ TÜRK’E YASAK

Roma’nın bugünün değerleriyle aklımızın alamayacağı onlarca vahşetine rağmen hiçbir İtalyan Roma’dan kötü bahsetmez. Köleciliğin kurumlaştığı, anlı şanlı felsefecilerin köleliği meşrulaştırdığı Antik Yunan, bütün çağdaş Yunanların övünç kaynağıdır.

Tarihiyle kavga etmek biz Türklere özgüdür. Atatürk böyle değildi. Atatürk bize tarihimizle gurur duymayı öğretti. Bize tarihimizi öğretmek için didindi durdu. Ama Kırıkkanat’ın Batı’sı, bize sürekli “tarihinizle yüzleşin” diyor. Bu Attilâ’dan başlar Fatih’e oradan da Talat Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’ya kadar gelir. Kırıkkanat cesur olsun. Atatürk’le de hesaplaşsın. O da Batılıların çocuklarını korkuttukları bir barbar. O da çeşitli milliyetleri kılıçtan geçirmiş bir despot(!)

Dürüst olsun, sıradaki yazıyı Atatürk’e ayırsın. Böyle bir yazı “Neo Cumhuriyet”e çok yakışır.

* Attilâ ve Avrupa Hunları ile ilgili bilgiler, konunun en önemli uzmanlarından olan İstanbul Üniversitesi Genel Türk Tarihi Anabilimdalı Öğretim Üyesi Dr. Ali Ahmetbeyoğlu’nun Bilim ve Ütopya Dergisinin Ekim 2017 tarihli 280. sayısında çıkan “Avrasyanın ilk hükümdarı: Attilâ ve Hunlar” başlıklı söyleşisinden alınmıştır.