Bunlar nasıl akademisyen olmuş?
Çarşamba akşamı, ABD, Türkiye’ye karşı kendince yaptırım başlattı. İki bakanı hedefe koydu.
Gece boyunca televizyonlarda bu iş konuşuldu. Profesör, doçent konumundaki adamlar, ABD’nin başlattığı krize öyle gerekçeler ürettiler ki şaşırdım. Bir doçent döne döne işi götürdü Amerika’daki Evangelist tarikatına bağladı. Efendim ABD’de bu tarikat çok güçlüymüş de bunlar Türkiye’yi istemiyorlarmış da...
Bu bir kara propaganda. Maalesef holding kanalları, işin altında bizzat Amerikan devletinin bulunduğunu gizlemek için çabalıyorlar.
Gerçek çok açık: Türkiye, ABD’nin denetiminden çıkıyor. ABD devleti de buna engel olmaya çalışıyor. Ortada bir siyasal çatışma var. ABD; Türkiye’yi istediği gibi yönetmeye kalkışıyor, bu olmayınca da yaptırım uygulamakla tehdit ediyor.
Bu basit ama yakıcı gerçeği, ABD’deki tarikatlara bağlamak, ancak bizim akademisyenlerin becerebileceği bir iştir.
ABD’YE BAĞIMLILIĞIMIZIN FOTOĞRAFI
Amerikan yönetimi, Türkiye’yi nasıl olup da böyle kolayca tehdit ediyor?
Ordusunun gücünden mi?
Hayır!
Ekonomik olarak bizi teslim almış da ona güveniyor.
Ne demek istediğimi anlamayanlar, bir bakkal dükkanına girince sigaraların bulunduğu dolaba bir göz atsınlar. Çeşit çeşit sigara görecekler. Dikkat ederlerse o sigaraların yüzde 80’inin Amerikan malı olduğunu anlayacaklar...
Eskiden Türk çiftçisinin yetiştirdiği tütünden Türk fabrikalarında üretilen sigaralar içerdik. Paramız da içeride kalırdı. Şimdi Amerikan çiftçisinin tütününden ABD’de imal edilen sigaralar kullanıyoruz. Her savurduğumuz dumanla oraya dolar gönderiyoruz. Yani ABD için çalışan bir organizasyon ticaretimizi ve hatta sanayimizi ele geçirmiş.
Amerika, bizi askeri güçle çökertemez. Çökertebilirse, dolar ile çökertecek.
ÖZALİZM BUDUR
“Ayranı yok içmeye...” denilecek halde iken, Türkiye’de, Amerikalı gibi yaşamaya kalkışan bir kitle imal ettiler. Bunu da Turgut Özal başlattı.
Adına liberalizm dedikleri bu model, Türkiye’yi ABD sömürüsüne tam olarak açtı. ABD dolar bastı, saçtı dünyaya... Bizimkiler ucuz diye kaptılar; bununla Çin’den, Japon’dan, Alman’dan mallar getirip bol bol tükettiler. Sanayiciler, sanayiciliği bırakıp tüccarlığa başladılar. Çünkü, sanayicilik zor, sıkıntılı, riskli iken tüccarlık gayet kolay ve karlı idi.
Bu işi yaymak için Avrupa’da bile bulunmayan çok büyük AVM’ler yaptılar. Cebine bol bol banka kartı koyan vatandaş o AVM’lerde yarınını düşünmeden alışveriş etti. Elin parası ile elin malını tükettik...
Bu sistemi savunan ve yayan AKP yönetimi şimdi duvara tosladı. Çünkü, borç aldığı doları ödeme günü geldi... Doları yok. O yüzden piyasadan toplamaya çalışıyor; dolar fiyatı hızla artıyor.
Burada suçlu olan ABD değil, Türkiye’yi yöneten siyasi kadrolardır. Bu liberalizm denilen sömürgeleştirici sistemi başlatan Turgut Özal ne kadar suçlu ise, Özalcılığı devam ettiren Tayyip Erdoğan da o kadar sorumludur.
Bu tüccar zihniyetli ekonomi modeli yerine yerli mala dayalı üretim ve sanayi temel alınsa idi, şu an dolar 5 TL değil en fazla 2 TL olurdu.
Yerli malı diyenlerle dalga geçenler; üretim ve devlet diyenlere komünist diye saldıranlar; sınırların kaldırıldığı dünyadan söz edenler!
İşte bu ülkeyi kıyısına getirdiğiniz uçurum önümüzde duruyor...
KAPATIN FABRİKALARI
Doğal gaza yüzde 49 zam...
Elbette vatandaşın ve sanayicimizin kullandığı elektriğe de yüklü zam...
İlgili bakan bu zamla diyor ki: Ya bu parayı verin ya da kapatın fabrikaları!
Ben de diyorum ki: Elin parası ile elin malını bola saça tüketme döneme bitmiştir.
Vatandaşın bu zamlara sesini çıkarma hakkı yoktur. Herkes, ektiğini biçer çünkü... Verdiğiniz oy size zam olarak geri dönüyor.
Daha çok zam göreceksiniz, bekleyin...