Bunu sen yapacaksın Tayyip Bey

Son günlerde yazılanlardan çizilenlerden anlaşılacağı üzere, gene özel hayata saldırı niteliği taşıyan kasetler havada uçuşacağa benziyor.

Özel hayatın gizliliği Anayasamızla teminat altına alınmış olmasına rağmen ihlal ediliyor.

Bunu engellemek elbette ülkeyi yönetenlerin görevidir.

Ama bizde devleti yönetenler, hukuk kuralları bir kere çiğnenmeye başladı mı, onun nerede duracağını idraktan yoksundurlar.

Siyasi rakiplerinin özel hayatı çiğnendiği zaman, bunu ellerini ovuşturarak seyredenler, bir gün aynı şeyin kendilerinin veya çok yakınlarının başına gelebileceğini düşünmeliydiler.

Siyasi rakibinin özel hayatının çekirdeğine tecavüz edildiği zaman, bunu müstehzi bir şekilde seyredenler böyle tehditlere boyun eğerler.

Bu ülkede yasaların suç saydığı bir eylemi engellemek, engelleyememişse failini bulup çıkartıp adalete teslim etmek, devleti yönetenlerin görevidir.

Hangi gerekçeyle olursa olsun, bir kısım belgelerin birilerinin ellerinde olduğu tehdit olarak söylenebiliyorsa, bu çok vahim bir durumdur.

Bu durum karşısında, başlarını ellerinin arasına alıp düşünmesi gerekenler, ülkeyi yönetenlerdir.

Hukuksuzluk bumerang gibidir. Bir kere hoşgörüyle karşılandığında nere-de duracağı bilinmez.

Acz içinde

Devletin gizli belgeleri, iktidar mensuplarının yakınlarının kasetleri elden ele dolaşıyor da, iktidarı elinde bulunduranlar buna ses çıkartamıyorsa, kendileriyle ilgili çok daha başka bilgi, belge ve kasetin varlığını ya biliyorlar ya da korkusu içindedirler.

Parlamenter demokratik rejimlerin geçerli olduğu ülkelerde elbette baskı grupları, iktidarları siyasi karar süreçlerinde etkilerler, etkilemeye çalışırlar. Etkileme yöntemlerinden biri de tehdittir.

Bir ülkenin Başbakanı, "Şimdi seçim var, hesabınızı seçimden sonraya bırakın", "Ne istediniz de yapmadık" diyebiliyorsa ülkeyi kimlerin ve nasıl yönettiği ortadadır.

Bu tür yakarmalar, iktidar sahiplerinin tehditler karşısında nasıl acz içinde olduğunu ortaya koymaktadır.

Bunlar korkunun işaretleridir. Kendisinden ve yakın çevresinden emin olan bir siyasetçi, tehditler karşısında "Ulan, elinde ne varsa yayınla, yayınlayamıyorsan da al ananı git" der.

İktidar yakarma makamı değildir

Yapılan açıklamalardan, savrulan tehditlerden, haberleşmenin gizliliğinin ihlal edildiği, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenip kayda alındığı, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği ve kişisel verilerin kaydedildiği anlaşılmaktadır.

Ülkede bırakın hukuk devletini, kanun devleti bile egemen kılınamaz hale gelmiş durumda.

Bavul sahibi gazeteciye kimse kızmasın; hangi gazeteciye devletin gizli belgeleri, devletin etkin ve yetkin kişileriyle ilgili bilgi ve belgeler ulaşırsa, özel hayatın çekirdeğini teşkil eden girilemez alana yapılmış saldırılarla ilgili kaset gelirse bunu muhafaza eder, yargılanmayı da göze alırsa bunu yayınlar.

Ama teknoloji öyle bir hale geldi ki, ABD'de kurulu bir domain şirketinden mezar taşında yazılı isim üzerine alınmış alan adı kullanılarak bir internet sitesi kurulur ve tehdit konusu belge, bilgi ve kasetler yayınlanabilir.

O zaman bu durumun önüne geçebilmek için, hukuk dışı olarak haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesine, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenip kayda alınmasına, özel hayatın gizliğinin ihlal edilmesine ve kişisel verilerin kaydedilmesine engel olunması gerekir; bunu yapmak da iktidarların görevidir.

İktidar; ağlama, dert yanma, yakarma makamı değil, olaylar karşısında hukuka uygun şekilde tedbir alma makamıdır.

Tehditler karşında yalvarırcasına, "Şimdi seçim var, hesabınızı seçimden sonraya bırakın", "Ne istediniz de yapmadık" demeyeceksin, işin gereğini yapacaksın.

Bu gazeteciye, birilerini rahatsız eden, iktidarı tehdit etme cesaretini gösterecek kadar önemli belgeler nasıl ulaşmıştır? Evvela onu bulup çıkartacaksın.

Bunu da sen yapacaksın Tayyip Bey.